Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Ulusalcı takımı ve İran

Ulusalcı takımı ve İran

Nerede ulusalcı varsa orada Osmanlı düşmanlığı vardır. Hatta köklüdür. Bu kimlik Osmanlı karşıtı ve Safevi taraftarıdır! Bunda bir tuhaflık yok mu? Bu şer ittifaka ‘ulusalcı İslamcılar’ da dahil edilebilir! ‘Ulusalcı İslamcılık’ olur mu diye soracak olursanız; İslamcılığın eskisi ile ulusalcılığın yenisini birleştiren terkibi ve anlayışı kastediyoruz. İdealde zıt ama vakıa. Yoksa bu deyimin tutarsız olduğunu biz de biliyoruz.  Bu ulusalcılar Suriye halkının yanında durmak yerine katil ve cami kundakçısı Beşşar’ın yanında saf tutuyorlar. Yaşarsak daha neler göreceğiz kim bilir! Aynen hadis dilinde ifade edildiği gibi. Müslüman akşamlayıp kafir ve münkir olarak sabahlamak!  Zamanın dinine girmek yani eski dille dehri olmak. Bazı Müslümanlar dehri olmuşlar farkında değiller. İslamcı dehrilerden bahsetmek de mümkündür.  

Yerli müsteşrik Ertuğrul Özkök yine döktürmüş. Ama beni eğlendiriyor. Onu okuyunca kendime geliyorum ve yüzümde tebessümler açıyor. Kusura bakmayın ‘Müslüman kardeşliği yetmez’ başlıklı bir karalama kaleme almış. Ona da yakışan budur. Artık oryantalizmi gavurlar bıraktı, Müslümanlar devraldı.  İslam içini doldurana niye yetmesin? Laf cambazlığı suretinde yetmeyeceğini biz de biliyoruz. kelamı var kendisi yoksa Nasreddin Hoca gibi ancak kokusuyla idare eder. Laf aramızda: Özkök’ün bu işlere ne aklı erer ne de ilmi yeter.   Şöyle yazmış: “Koskoca bir coğrafyayı Sünni-Alevi-Şii diye bölüp gırtlak gırtlağa getirenler de Müslüman…” Şii-Sünni kavgasının yenilenmesinde bir Humeyni devrimi ikincisi de Amerikan işgali var. Başka sebep gösterebilene aşk olsun! Özkök, köküne inmeden analiz etmek yerine bildiği tarzı yani saldırıyı yeğlemiş. Zira en iyi savunma biçimi odur.
¥
Özkök’e cevap olur mu bilmem ama onun deyimiyle ‘Ürdünlü dincilerden’ olan Dr. Ahmet Nevfel sorusunu şöyle cevaplandırıyor: “Tahran- rejimi gerçek görüntüsünü gizlemiş ve insanları aldatmış ve iğfal etmiştir. Arap ulusalcılarının çoğunluğu (Türkler gibi) bu rejimin payandası olmuş ve asparagaslarının peşine takılmıştır.  Solcu, milliyetçi, laikçi, komunist akımlar olmak üzere bazı liberaller de bu Tahran-Şam ekseninin zehirli balına tav olmuş ve zokasını yutmuştur. Onlar tam bir çelişki içinde mezhepçi, batini, gerici ve mutaassıp bir rejimin peşine atkılıyorlar. Bu rejimin yayılmacı bir projesi var. Tarih boyunca Araplara karşı şuubi ve ırkçı damarı temsil etmiştir. Nerede sizin yalancı laikliğiniz? İran dini rehberinin projesine destek verirken İslamcı olduğu gerekçesiyle Mürsi (Türkiye örneğinde Erdoğan) karşı çıkıyorsunuz! Siz böylece doğrudan veya dolaylı olarak mezhepçi bir projeye arka çıkıyor ve kapalı bir mezhebi destekliyorsunuz...”  Özkök bir de dağınıklılığımızla şamata yapıyor! Farz-ı muhal birleşecek olsak ilk karşı çıkacak yine kendisi olur ve karşımıza o zamanda Sünni argümanlarla çıkardı! Bu ulusalcılar Körfez ülkeleri gibi 20-30 yıl önce İran projesine karşı çıkarken gelinen noktada Osmanlı veya Sünni adını verdikleri dalgaya karşı çıkıyorlar. İran’ın çıkar ve emelleriyle birleşiyorlar. Hem de mezhepçiliğe karşı çıkma babından. Bilerek veya bilmeyerek Ahmet Nevfel’in kullandığı tabirle ‘Şii ortadoğu’ projesini destekliyorlar. Şimdi İran, sırasıyla Irak, Lübnan ve Suriye’yi kontrol ediyor. Gözü ayrıca Bahreyn’in olgun bir armut gibi ağzına düşmesinde. Sabırsızlıkla bekliyor. Hizbullah Esat’ın yıkılmasını önlemek için güçlerinin üçte birini Suriye’ye seferber etmiştir.
¥
Nevzuhur Kemalistlerden birisi, aynı zamanda Şiiliğe meyletmiş ve onun yazar sıfatındaki hempalarından birisi de Başbakan Erdoğan’ı ‘Anıtkabir kaçağı’ ilan etmiştir. Bu ne muzır merak! 23 Nisan da nerede olduğunu soruyor. Çok meraklı. Zabıta gibi peşinde.  Bildiğim kadarıyla, geçmişte bunu Erbakan Hoca’ya askerler sorardı.  Şimdi dehri Müslümanlar soruyor! Bunu yazan yazarın başı da, bir zamanlar Ömer Lütfi Barkan’ın ‘Klonizatör Türk Dervişleri’ yaklaşımından etkilenerek ‘Geçmişte klonizatörlüğün alasını atalarımız yapmış’ deyiverişti! Şimdi yeni Erdebil Tekkesi olmanın yolunda ilerleyen adam yatıp kalkıp beş vakit o eski atalarına sövüyor.  Şimdi tersinden yeni Safevilerin klonizatörü olmuş bulunuyor.  Kavgada kural da tanımıyor. Merkez kaç. Kah İran’la kah Kemalistlerle oluyor ve minder dışından kroşe sallıyor.
Ahmet Nevfel gibi Yemenli Abdurrahman Berman da Husilerin ve onun arkasında İran’ın Yemen’de ulusalcılarla flört hatta izdivaç ettiğini söylüyor. Müşterek gazeteler çıkartıyorlar. Arap dünyasında olduğu gibi Türkiye’de de böyle. İnanın yakın tarihte de böyle olmuştur. Nerede Sünni ve Osmanlı düşmanı varsa Safevi dostu olmuştur. Size tarihten bir misal.  Bir zamanlar Reşid Rıza İkinci Abdulhamid’e kızdığından İranlı Muzafferiddin Şah’ı övmeye başlamıştır. Sonra ikisinden de vazgeçmiştir. Araplığın Şeyhi (Şeyhü’l Arube) lakabıyla anılan Safevi muhibbi Ahmet Zeki Paşa, Ehl-i Sünnetin Şia’yı gereği gibi tanımadığını söylemiştir. El hak doğrudur ve gerçek manada tanısaydık herhalde defalarca tuzağına düşmezdik. Lakin onun kastı benim kastımın hilafına.  Onların ne kadar iyi ve bizden olduklarını keşfedememişiz.  Sebebi de Osmanlı’nın gölgelemesiymiş. Mısırlı yazar Ahmet Emin’in Şia hakkında hurafe düzdüğünü yazıyor. Kaşif el Gıta gibiler de ondan dolayı Ahmet Emin’e gönül koymuşlardır. İslam dünyasında Şiilik anlaşılmamış zira Osmanlıların açtığı husumet çığırıyla birlikte onlarla ilgili yanlış algılar hakikate bürünmüş.   Ahmet Zeki Paşa’ya göre, ‘Osmanlı emperyalizmi (evet öyle buyuruyor)’ Şiilik noktasında zihinleri tutsak, ifsat ve idlal etmiş (Recep el Benna, Eş Şia ve’s Sünne, s: 210, Daru’l Maarif, Kahire). Safeviler ve dolayısıyla Araplar Osmanlı kurbanı olmuşlar. Osmanlılar olmasaydı demek ki Sünniler ile Şiiler birbiriyle kaynaşıp giderlermiş. Gel de isyan etme!   Türkiye’deki Safevi dailerinin yaptığı gibi, demek ki Osmanlı’ya ne kadar küfretsek azdır! Ümmetin iki yakasını birbirinden ayırmışlar. Suriye ve İran meselesinde Arapçılar (ulusalcı Araplar) hala Ahmet Zeki Paşa’nın bıraktığı yerde otluyorlar. Zıt ikizleri Türkler gibi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
18 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi