Seyahatlerde en çok karşılaştığımız sorular
Afyon ve Uşak’ta kimlerle görüştüğümüzü, oralarda neler yaşadığımızı dün anlattım. Bugün de “bize yöneltilen sorular”dan örnekler vermek istiyorum.
KAÇ PARA ALIYORSUNUZ?
Meselâ, şöyle bir soru yöneltiliyor:
“Akil İnsanlar Heyeti’nin üyeleri olarak bir ücret alıyor musunuz?.. Bazı internet siteleri 45 bin 800 lira, bazıları da 75 bin lira aldığınızı yazdı. Biz bu kadar yüksek ücret aldığınıza inanmadık ama kafamızda yine de şüphe oluştu.”
Öncelikle söyleyeyim: Bazı arkadaşlar, bu soruya şöyle cevap veriyorlar:
“Bu kadar yüksek ücret aldığımıza inanmadığınıza göre, demek ki, az da olsa bir ücret aldığımıza inanıyorsunuz.
Hayır, bir tek kuruş ücret almıyoruz... Maaş da almıyoruz, yolluk ücreti de... Çünkü bu, bir vatan hizmetidir.”
Dahası;
Randevuları ayarlamak, birileriyle temas kurmak için kullandığımız telefonların “kontör”lerini ve “fatura”larını da kendi cebimizden ödüyoruz...
Bu, bir “devlet projesi”dir... Bizler de, bu projede “gönüllü” yer almış insanlarız.
Bir tek kuruş veya bir tek lira ücret aldığımızı iddia edenler, onun belgesini getirip, bu parayı ispat etmelidir... Aksi halde şerefsizdirler, ahlâksızdırlar!..
OTELİN YILDIZ’INA KİM BAKIYOR?
Uşak “yerel medya”sında ve “internet site-leri”nde şöyle haberler çıkmış:
“Uşak’ta 5 yıldızlı otel olmadığı için, Akil İnsanlar Heyeti Afyon’da konaklamayı tercih etti!”
Bunu yazan arkadaşlar, akılları sıra bizlerin “lüks ve ihtişam” içinde olduğumuzu ima edip, “itibarsızlaştırmaya” çalışıyor olmalıdır.
Açık ve net söyleyeyim:
“Otel kaç yıldızlı olursa olsun, bizim için hiç farketmez... Zira, sabah 09.00’da çıktığımız odalarımıza, ancak gece 23.00’te, o da yorgun-argın dönebiliyoruz...
Otel, isterse 10 yıldızlı olsun, onu görmeye göz mü kalıyor... Kendimizi yatağa zor atıyoruz ki, otelin yıldızına, güneşine bakacak hâl kalmıyor.”
Uşak’ta “5 yıldızlı” otel olup olmadığını, inanın bilmiyorum... Zaten 2 gece kaldık... Ha Afyon’da kalmışız, ha Uşak’ta; ne farkeder ki?.. Uşak’ta kalsaydık, bu defa Afyonlular mı bu “dedikodu”ya sarılacaktı?..
“Dedikodu” dedim de, aklıma geldi.. Bazıları diyorlarmış ki;
“Akil İnsanlar Heyeti’nde yer alan insanlar da Çözüm Süreci’ne inanmıyorlar ki, vatandaşa ne anlatacaklar?”
Ben de diyorum ki;
“Bu heyet oluşturulurken, hiç kimseye baskı yapılmadı, hiç kimsenin başına silah dayayıp da kabul etmesi istenmedi.”
Kaldı ki;
Kendilerine teklif götürülen bazı insanlar, çeşitli sebeplerden dolayı görev almak istemedi... Meselâ, içinde bulunduğum Ege Grubu’nda; DİSK Temsilcisi Erol Ekici ve TBB Temsilcisi Vedat Ahsen Coşar görev almayı reddettikleri için, 9 kişi yerine, 8 kişi vardır.
Görev alanların hepsi de “çözüm”e inanmışlar ve “gönüllü” olarak görev almışlardır... İnançlarını ve düşüncelerini de açık açık anlatıyorlar.
Dedikodulara inanmayın!
PKK GERİ DÖNERSE!
Şöyle sorularla da karşılaşıyoruz:
“Kandil’deki PKK’lıların silahsız çekilecekleri açıklandı ama onlar silahlarıyla gideceklerini söylediler... Bu, bir başarısızlık değil mi?”
Hayır değil!..
Silâhlı çekilseler ne olur, silâhsız çekilseler ne olur?.. Çekilsinler de; nasıl çekilirlerse çekilsinler!.
Diyelim ki “silâhsız” çekildiler, peki gittikleri Kuzey Irak’ta silah mı yok?..
Orada silâhlanamazlar mı?..
Öyle ya, Kuzey Irak’ta, “ıspanak fiyatına silah” satılıyor... Pekalâ orada silâhlanabilirler.
Haa, şunu söylemekte yarar var:
Terör örgütlerinden hiçbiri; silâh bıraktıktan ve çekildikten sonra geri dönmemişlerdir... PKK’nın da geri döneceğini zannetmiyorum...
Peki, dönerse ne olur?..
Olacağı şu: “Terörle mücadele” devam eder.
30 yıldır olduğu gibi!..
BU BİR AMERİKAN PROJESİ Mİ?
Toplantılarda, şöyle “görüş”lerle de karşılaşıyoruz: “Tıpkı AK Parti gibi, Çözüm Süreci de, bir ABD-İsrail projesidir!”
Bunu söyleyenler, “milletin iradesi”ne hakaret ettiklerinin farkında mıdır acaba?..
AK Parti’nin iktidara gelmesi, Tayyip Erdoğan’ın Başbakan olması, bir “ABD-İsrail projesi” ise, adama sorarlar:
“Merhum Necmettin Erbakan da mı, Bülent Ecevit de mi, Devlet Bahçeli de mi, Mesut Yılmaz da mı, merhum Turgut Özal da mı, Süleyman Demirel de mi, merhum Alparslan Türkeş de mi, merhum Adnan Menderes ve İsmet İnönü de mi bir Amerikan projesidir?..”
Eğer maçan sıkıyorsa;
Hadi, Atatürk’ün de bir proje olduğu söyle!..
Türkiye’nin yönetiminde yer almış kişilerin ve icraatlarının proje olduğunu iddia edersen, sana sorarlar; Sen kimin projesisin?..
Yapmayın Allah aşkına;
Toplumun iradesine hakaret etmeyin!
BOŞ TENEKE ÇOK SES ÇIKARIR!
Bunlar gibi; daha nice soru var ki, biz bunlara dilimizin döndüğünce cevaplar vermeye çalışıyoruz.
Yeter ki, adam gibi “soru” sorulsun... Yeter ki, toplantılar “provoke” edilmesin.
Şunu, iyice anladım ve gördüm;
“Söyleyecek sözü olmayan”ların başvurduğu tek yol “provokasyon ve şiddet”tir ki, maalesef bu “maraza tipler” her yerde karşımıza çıkıyor.
Sloganlar atıp, çok ses çıkarıyorlar;
Tıpkı “boş tenekeler” gibi!..
Öyle ya; “dolu teneke”ler ses çıkarmaz!..
Üniversitede beni en çok etkileyen olay
Uşak’ta Uşak Üniversitesi’ni, Afyon’da da Kocatepe Üniversitesi’ni ziyaret edip; hem “öğretim üyeleri”nin, hem de “öğrenciler”in sorularını cevapladık...
Yalnız, bir öğrenci beni çok etkiledi... Adeta kimyam bozuldu, allak-bullak oldum.
Afyon Kocatepe Üniversitesi’ndeyiz... Salonda her görüşten öğrenci var... Bir kız öğrenci vardı ki, tepeden-tırnağa tesettürlü... Başörtüsünü de o kadar güzel bağlamıştı ki, hiç eğreti durmuyor.
Kendi kendime düşündüm; ya AK Partilidir, ya SP’li, belki de MHP’li veya CHP’lidir!.. Hatta, BDP’li bile olabilir.
Söz alınca ne dese beğenirsiniz;
“İzmir’e gittim, orada İşçi Partililerle görüştüm, sürece destek vermiyorlar... Ayrıca, bir İşçi Partili olarak BDP’nin Meclis’ten çıkarılması gerektiğini düşünüyorum.”
Adı Hatice imiş... Ne yalan söyleyeyim; bir “başörtülü”den bu sözleri duyunca, kafamdan aşağı kaynak sular döküldü...
Hadi, “her partiden” olabilirsin de, “Eski Maocu, yeni Kemalistler”le bir başörtülünün işi ne?!?..
Demek oluyor ki; bazı başörtülüler, başları yerine “beyin”lerini örtüyorlar... Yazık!..