Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Banyas-Reyhanlı Hattı

Banyas-Reyhanlı Hattı

Alaeddin Burucerdi sözlerinden çark etmesiyle birlikte bir kez daha bir Acem oyunuyla karşı karşıya kalmış ve arkamızdan hançerlenmiştik. Murat Karayılan’ı kıstırdıklarını söylemiş ve ardından da Murat Karayılan, sarı çizmeli Mehmet Ağa olup çıkıvermişti.  Tabii ardından bize sahte bir murat da teslim etmediler. Sonra Mürsi’ye Ali Cengiz oyunu oynadılar ve gün ortasında ve canlı yayında sözlerini tahrif ettiler. Bu konularda başkalarına veya doğru davranışlara bile tahammül göstermeyenler nedense yalan İran’a ait olunca topunu satın alıyorlar. İran, Suriye krizinden beridir PKK’yı destekliyor. Öncesinde de parçalı olarak desteklemiştir. Uzlaşma zeminiyle birlikte elindeki aracı kaybetti. Daima Türkiye’yi zayıflatmak veya bir pazarlık kozu olarak PKK ile iyi geçinmiştir. Kendi Kürtüne ise hiç aman vermemiştir. PKK ile uzlaşma zeminine girilmesi en fazla İran ve eksenini rahatsız etmiştir. Kuveyt Parlamentosu gibi CHP kontenjanından TBMM çatısı altına giren kimi Safevi milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ile polemik yapmışlar ve bu uzlaşma sürecinin İran cephesine zarar vermek için yapıldığını söylemişlerdir. Bunu mefhumu muhalifinden okuduğunuzda şu karşınıza çıkıyor: Türkiye’de kargaşanın devamı, PKK’nın eylemlerini artırması İran ve ekseninin lehinedir. İran ASALA’dan beri Türkiye’yi istikrarsızlaştıracak örgütlere yatırım yapıyor. ASALA ile halefleri arasında bir nöbet devri yaşanıyor. Önce ASALA’nın yerini PKK aldı şimdi ise yedek olarak yerine DHKP-C ikame edildi. Şimdi bu kirli örgüte en fazla sahip çıkan İran ekseni. Onların yeni kiralık silahı. Ya da başka bir ifadeyle PKK’nın yerini Muhaberat-DHKP-C ortaklığı almış durumda. Bir numaraları da İran!


Türkiye’nin mevcut dış politikasını değiştirmesini ve Muhaberat ile iyi geçinmesini isteyen kimi ağızlar İran yayılmacılığının çemberini tamamladığında yüzleşmek için geç kalmış olduğumuzu göreceklerdir. Karşılaşma vaktini onların tayinine bırakmak mağlubiyeti peşinen kabul etmektir. Hasan Celal Güzel gibilerinin ifade ettikleri gibi, Türkiye’nin önünde sadece tek bir seçenek vardır. İleriye gitmek.   Ciddi ve kararlı davranmak. Bir an önce Suriye’deki rejimi layık olduğu yere postalamak. Burada geri adım atma ve ya yumuşak bir politika uygulama şansımız yok. Tarihin dar geçidinden geçiyoruz. Yumuşak tükürüğün sakala ve bıyığa zararı var. ‘Türkiye bunu da atlatırım’ diye hep alttan almaktadır. Lakin kaçma veya geri çekilme seçenek değildir. Sadece Türkiye’nin değil İslam dünyasının da kaderi bahis mevzudur. Birilerini memnun etmek değil, doğru olan yapılmalıdır.  Sözgelimi Türkiye’nin İran’ın nükleer programını savunması yanlış bir politikaydı. Keza ayetullahların yalan söylemediğini söylemek, söylenecek söz değildir. Bu onların tekniklerinin sadece küçük bir parçasıdır. Humeyni’nin zalim Esat’ı huzuruna kabul etmediğini de nereden çıkardılar? Onlar ezeli ortaklardır. Humeyni ve sonrası arasında ayırım Süleyman Arslantaş gibilerin yanlış okumalarının ürünüdür.  
İran’ın ümmete zararı Abdullah Fehd Nefisi gibilerin ifadesiyle İsrail’in zararlarını katlamıştır.  İran-Irak Savaşında 1 milyona yakın veya belki daha fazla İranlı, Iraklı ölmüştür. 2006-2010 yılları arasında Şiilerin de katıldığı işgal ve iç savaş süresinde ölen Iraklıların sayısı 1 milyondan az değildir. Bunlar İbrahim Caferi ve Maliki iktidar dönemlerinde öldürülmüştür (El Mukavemetü’l Irakiyye ve Amerika, Velid ez Zübeydi, Mektebetü Ceziretü’l Verd, s: 59). Londra’da ikamet eden Züheyr Salim de İranlıların ve Hizbullah’ın ortağı olan Suriye rejiminin Suriye halkına ve bölgeye bedelinin veya faturasının yemin billah bir milyondan az olmadığını ifade etmektedir (El Mustakille Kanalı Züheyr Salim ile konuşma 9/5/2013). En asgarisinden İran devriminin bölgeye maliyeti can olarak 2 ile 3 milyon arasında seyretmektedir. Bunun mali portresi tahminlerin ötesindedir.  Bu savaşların arkasındaki muharrik unsur sadece kindir ve mezhep taassubudur. Demek oluyor ki, İran devriminin bölgeye maliyeti Kissinger’in dünyaya maliyetiyle aynıdır. Onun yapılan suç duyurusu ve hazırlanan iddianamelerde 3 milyon kadar insanın katlinden sorumlu olduğu ifade edilmiştir.

Suriye’de İran’ın maskesi ikinci kez düşmüştür. Hizbullah’ın işgal gücü olduğu anlaşılmış ve İranlı komutan Firuzebadi Suriye’de Hizbullah tarzı halk direniş cephesi kurulduğunu söylemiştir. Nasrallah da önce Suriye’nin kendilerine silah yardımında bulunacağını söylemiş ve ardından da Golan’da direniş cephesi kuracaklarını vaat etmiştir.  Şimdiye kadar neredeydiler?  2008-2009 Gazze saldırısı sırasında da İran Gazze’ye yüz bin Besiç/gönüllü gönderecekti. Hala bekleniyorlar! Ama Suriye halkını öldürmek için veresiye değil, peşin adam gönderiyorlar. İran ekseninin savaşı bir fücur savaşıdır ve bu savaşın arkasında Beşşar ve Veliyyi fakihin Sünni karşıtlığı yatmaktadır. Emevi Camiinin eski hatiplerinden Abdullah Salkini, Beşşar Esat’ta köklü Sünni nefretinin olduğunu ve katliam ve camilerin kundaklanmasında muharrik unsurun bu nefret olduğunu söylemektedir. İslamofobinin bir alt basamağı ve uzantısı da Sünni fobisidir. Neden Michael Aoun Hizbullah’ın ortağıdır? Sadece Sünni karşıtlığından dolayı. Bunun kökleri 11 Eylül’e kadar uzanıyor. Batı kimi Sünnileri ‘teröristler’ olarak yaftalarken, İran ekseni ve feleğinde deveran edenler de onları hem terörist hem tekfirci olarak damgalıyor. Suriye’de halkın Esat’la birlikte olduğunu ileri sürüp; muhaliflerin topunun tekfircilerden oluştuğunu söylüyorlar.
İran ve Muhaberat geçmişte PKK’yı kullandığı gibi şimdi de DHKP-C’yi kullanıyorlar. Banyas olayları bunu tamamen doğrulamıştır. Banyas katliamının mimarı Mihraç Ural, söz konusu örgütün Acilciler fraksiyonun kurucularındandır. Suriye rejiminin hizmetine girmiştir. Zaten mezhebi olarak aynı zemini paylaşmaktadır.  Mihraç Ural Hatay’lıdır ve Reyhanlı olayı da aynı çevrelerle bağlantılı çıkmıştır. Bu hat İran, Muhaberat ve DHKP-C üçgeninin marifetidir (ABDULLAH BOZKURT/ Role of Iran and Syria in THKP/C terrorism against Turkey, 21 May 2013, today’s Zaman). PKK’cılar Türkiye ile uzlaşma içine girmelerine rağmen aba altından sopa gösteriyor ve sürecin sarpa sapması halinde İran’la geçmişteki gibi ittifaklarını tazeleyeceklerini ima ediyorlar.  
Mesele bu kadar büyümeyebilirdi. Bunun temel nedeni, İran tehlikesini kavrayamamak veya hafife alarak geçiştirileceğini sanmaktır. Kolay çözüm yok. Zoru göze alan çözüm yolunu bulur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
25 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi