Bombalar insanlığımızı hedeflemiştir!
Reyhanlı’da düzenlenen saldırının maliyeti giderek yükseliyor. Türkiye tarihinin en ağır ‘terör’ saldırısı olarak kayda geçen eylemde ağır yaralı sayısının fazlalığı ölü sayısının daha da artacağını düşündürüyor. Kullanılan patlayıcının cinsi ve yoğunluğu saldırının ‘sıradan’ bir mesaj iletmekten öte sarsıcı bir gözdağı vermeye yönelik olduğunu ortaya koyuyor.
Saldırının gerçekleştiği saatlerden itibaren medya organlarında hararetli tartışmalara şahit oluyoruz. Hala saldırıyı kimin gerçekleştirmiş olabileceğinden, Türkiye’nin bundan sonra ne yapması ya da yapmaması gerektiğine kadar bir dizi konuda fikirler serdediliyor. Memlekette fikir özgürlüğü var! Herkes düşündüğünü serbestçe söyleme hakkına sahip elbette! Ama ortaya konan bazı fikirler gerçekten çok düşündürtücü ve insanlık adına, vicdan adına çok yaralayıcı!
Siyasi-ideolojik gerekçelerle, mezhebi fanatizmleri dolayısıyla veya düşmanlaştırdıkları hükümete nefret saikiyle Esed diktasının sözcülüğüne soyunanları geçelim. Bunların ne söylediğinin ne bir değeri var, ne de bir karşılığı. Onlar bu tür eylemlerin savunucuları olmaktan öte, failleri olarak yargılanmayı hak eden mücrimlerdir. Cani bir rejimin açıktan savunuculuğunu üstlenmiş bu tiplerin bu saatten sonra değil bizzat Suriye meselesi etrafında söylediklerini, hava durumu ya da şehir trafiği hakkında dahi söylediklerini ciddiye almak hata olur!
Bir de tam manasıyla safını belirlememiş olan ya da belli etmemiş görünenler var. Tam iki yıldır kesintisiz biçimde Suriye’de yaşanan sistematik zulme, vahşete gözlerini kapatmış ve herkesi de kapatmaya çağırıyorlar. Bu tutum sahipleri de bu alçakça saldırıyı tezlerinin doğrulanması olarak değerlendirmekteler. Gayet bilgiç edalarla “Biz dememiş miydik?” tarzında lakırdılar sarfediyorlar.
Evet, haklısınız beyler, siz demiştiniz! Suriye yangınının Türkiye’ye sıçrayan her kıvılcımından sonra da aynı söylemleri tekrarlamıştınız. Düşürülen jetten, Akçakale’ye düşen havan mermilerinden, Cilvegözü sınır kapısını hedef alan bombalı saldırıdan sonra da aynı ‘uyarı’yı yapmış ve sayısı 70 binlere varan ölümlere rağmen bu ‘soğukkanlı’ tutumunuzu bugüne kadar en küçük bir tereddüt yaşamadan aynen korumuştunuz. İki yıldır yanı başımızda süregelen canavarlık karşısında üç maymunları oynamamız gerektiğini aksi halde bedel ödeyeceğimizi söylemiştiniz. Tebrikler size, bir kere daha haklı çıktınız!
“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” sözü sizin hayat felsefenizi özetliyor olsa gerek! Yanı başınızda yılanlarla, çıyanlarla uzun ömürler size de! İmandan ve izzetten uzak, zillet ve meskenet içinde yaşayabildiğiniz kadar uzun yaşayın, sorunsuz ve dertsizce! Bir an bile düşünmeyin insan olmanın gereklerini, erdemin, faziletin manasını! Ve asla ulusal sınırları aşmasın kardeşliğiniz ve insanlığınız! Size de bu yakışır zaten!
Gerçekten tam bir körlük, müthiş bir akıl tutulması durumu bu. Her defasında mağduru değil, saldırganı haklı çıkartan; zalim dururken, faturayı mazluma kesen bir zihniyet ve tutumla karşı karşıyayız. Tam 26 aydır Esed diktası vahşice halkını katlediyor; şehirleri, kasabaları tanklarla, uçaklarla tarumar ediyor; milyonlarca insanı evini barkını terk etmeye ve hicrete zorluyor; yetmiyor kaçıp sığındıkları mekanlarda bombalarla, füzelerle katletmeyi sürdürüyor. Ve tüm bu manzara karşısında bu insanlıktan nasip almamış siyasetçiler, gazeteciler, akademisyenler mazlumları ve onlara destek olanları suçluyorlar. “Bize ne, biz niye taraf oluyoruz” diye soruyorlar. Esed rejiminin askeri, muhaberatı, içimize uzanan şebbihası eliyle ve bombalar marifetiyle vermek istediği mesajı bu beyler çıktıkları televizyon ekranlarından, kuruldukları gazete köşelerinden tercüme edip çoğaltıyorlar adeta.
Reyhanlı’da patlamaların hemen ardından şehirde yaşanan bazı olayları duymuş olmalısınız. Günlerdir Reyhanlı’da “bayrak yakıldı” şayiasıyla hareketlendirilen bazı ülkücü grupların daha patlamanın üzerinden 10 dakika geçmemiş ve yaralılar yerlerde can çekişirken ellerinde bıçaklarla, sopalarla Suriyeli avına çıkmış olmaları insanlık adına ne kadar korkunç bir vahşet ve bu ülke için ne kadar büyük bir utanç manzarasıdır!
Bu saldırgan güruhun sergilediği zalimce fiili provokasyon deyip geçmek ciddi bir yanlış olacaktır. Burada aylardır Suriyeli direnişçiler aleyhine oluşturulan kirli kampanyaların, yurtlarından göç edip bu ülkeye sığınmak zorunda kalmış mazlumlar aleyhine oluşturulan ahlaksız, vicdansız medya ortamının sokağa nasıl yansıdığını görmek açısından bu olayın ibretlik olduğunu görmek lazım. Evet, Suriye tam bir test oldu gerçekten! Bir insanlık ve vicdan testi öncelikle!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.