Biz Bizi Unuttuk
Bu haftaki eserimiz; Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları arasından çıkan, “Biz Bizi Unuttuk” isimli kitap.
Eserin yazarı ise bize yakın ve uzak tarihi sevdiren, rahmetli İlhan Bardakçı.
Kitabı elinize alıp okumaya başladığınızda, sık sık eserin ismini kendi kendinize söyleneceksiniz. “Biz Bizi Unuttuk.”
Neleri unutup ve unuttuklarımızı bize kimlerin hatırlattığına kitabın satırları arasından kısaca bakalım.
“1991 senesinde Münih Üniversitesi’nin 500. kuruluş yıldönümüne katılan Osmanlı tarihi hocalarından Fransız Prof. Bazin’in şu sözünü hala heyecanla hatırlıyorum.
‘Kanuni devrinde ve sonrasında Türk-İslam Üniversitesi’ndeki eğitim ve mükemmelliyet seviyesine, biz hala gelememişizdir. Fakat sonra size ne oldu?..’
Dedim ki; “Ne olduğunu biliyor muyuz, farkında değilim. Lakin yıkılış sebeplerini tahlil etmekten kaçındığımızı iyi biliyorum.”
………………….
İngiltere hukuku bizden öğrendi. İngiltere Kralı VIII. Henri, bir ricacı heyeti gönderir. Kanuni isimli hükümdardan, gönderdiği hukukçularına Türk-İslam hukuku hakkında bilgi verilmesini yakarır.
Görev Ebussuud Efendi ve yanındaki heyete verilir. Ve İngiliz hukuku, Türk-İslam hukuk düzeninden niceler öğrenir.
Bugün Avrupa’nın bize insan hakları dersi vermesinden alınmayınız. İnsanı ve insan haklarını onlara öncelikle biz öğretmişizdir.
Yine kitabın sayfalarında İlhan Bardakçı’nın şu sözleri insanı sarsıyor ve rahmetli Bardakçı şunları aktarıyor:
-“Osmanlı tarihi bana göre, dünyanın başka hiçbir ülkesi ve hanedanına ve tarihine nasip olmamış harikulâde bir sahneler ve senaryolar kaynağıdır.
Ama kendi öz tarihimize unutkanlığımız, kayıtsızlığımız ve sahifeleri çevirmekteki üşengeçliğimiz, bu emsalsiz sahnelerdeki belgeleri hatırlamamıza engel oluyor.
Dünyanın en muhteşem tarihine karşı, dünyada bir başka milletin işlemediği bir nankörlük ve nâdânlığın da sahibi olmuşuzdur.
Kendimizi yeryüzüne 1923’te indirilmiş bir kavim saydığımızdan bu tarafa, bu gaflet devam eder ve edeceğe de benzemektedir.
Tarih ki, bir milletin hafızasıdır; kendisini unutanları sayfalarından da, millet vasfından da kaldırıp atar.
Biz ki, kendi tarihimizi yazarken dünya tarihinin yelkenlerine rüzgâr olmuşuzdur. O halde lakaydiden silkinmek zorundayızdır.”
…………………
Tarihsiz bir medeniyet ve medeniyetsiz bir tarih yoktur ve olması da mümkün değildir. Tarih varsa bir medeniyeti vardır, bir medeniyet varsa tarihi vardır.
Eğer birini diğerinden mahrum edersek, milletler sadece “insan kalabalığına” dönüştürülmüş olur. Bu anlayış da o memleketlerde bir sürü kargaşa ve kaosa sebep olur.
İlhan Bardakçı’nın ifadesiyle;
-“Biz Tanzimat’tan bu yana, bu Cehennem patikasını resmi ideoloji diye benimsediğimiz içindir ki, bugün nice sancılara müstahak olmuşuzdur.”
Soru şu; “Teşhis bu ise, tedavisi nedir?”
El cevap; “Kitapta hem teşhisler hem tedaviler var ama Bardakçı’nın yukarıdaki ikazları çerçevesinde okumak gerekiyor.”
Bilgi için Türk Edebiyatı Vakfı;
0212- 526 16 15
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.