D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Adı ‘yaman’, kendi ‘yahşi’!

Adı ‘yaman’, kendi ‘yahşi’!

Akşam vakti, Diyarbakır’dan Adıyaman’a doğru yola çıkıyoruz. Mehmet Sılay uzun süren yolculuğu kısaltmanın çaresini biliyor:

Uy aman aman aman burası Adıyaman
Alem düşman kesilir seni sevdiğim zaman
Türkü gerçekten güzel, iptila derecesinde bir aşkın türküsü:
Düz dara yar düz dara yar zülüfün düz dara
Doksan dokuz yarem var sen açtırdın yüz yara...
Ucuca eklenen türküler bitmeden Adıyaman’a ulaşıyoruz.
“Yaman” bugünkü dilimizde iyi, olumlu mânada kullanılıyor. Bir konuyla, olayla ilgili kullanılırsa, “şiddetli, keskin, üstün, şaşırtıcı, dehşetli, korkunç” mânaları veriyor. İşte bir türkümüz:
Ne yaman gün imiş yarden ayrılmak!
Elbette yarden ayrılmak “dehşet verici, korkunç” bir hâldir.
Şahısla ilgili ise “kendinden emin, güçlü, becerikli” demektir.
Ne buyurmuş, bütün göçebe coğrafyasının vazgeçilmez şairi Karacaoğlan?
Yiğidin iyisin nerden bileyim/Yüzü güleç, kendi yaman olmalı.
Tıpkı “Yavuz” gibi, bu kelimenin de olumsuz mânada kullanıldığı oluyor.
“Yoksa yaşlanmaya görsün, adamın hâli yaman”
Mehmed Âkif’in bu mısraı, “yaman”ın “kötü, fena” anlamında kullanılabileceğini gösteriyor.
Batı türkçesinde hâl böyle iken, Türkiye’nin doğusunda, Azerbaycan’dan başlayarak, “yaman”ın olumlu anlamda kullanıldığı görülmüyor.
Bir Azeri, Türkmen, Kazak, Kırgız veya Özbek haritada “Adıyaman” ismini okumuşsa, bu şehirle ilgili hiç de iyi şeyler düşünmez…
Düpedüz “bednam” demektir bu. Yani, kötü isimli, adı kötüye çıkmış…
Türkiye Yazarlar Birliği’nin “Ankara’dan Siirt’e kültür kervanı”nın duraklarından biri de Adıyaman’dı. Tabii, Antep, Urfa, Mardin, Diyarbakır, Maraş gibi köklü geçmişi olan bir vilayet değil Adıyaman. Bu yüzden çok fazla uğrak verdiğimiz yerlerden olmadı bugüne kadar. Saydığımız şehirlerin her birinde geçmiş yıllarda bir hayli faaliyetimiz oldu. Adıyaman’da ise ilk.
Diğer illerde üniversiteler, İl idareleri ile işbirliği yapıyoruz. Adıyaman’da ise belediye faaliyet ortağımız. Güleç yüzlü, dinamik belediye başkanımız M. Necip Büyükaslan bizi kapıda karşılıyor. Görür görmez kırk yıllık dostumuz olduğunu anlıyoruz. Çay, kahve, Adıyaman’a has peynir tatlısı ve bol muhabbet…
Adıyaman’ın yeni valisi Mahmut Demirtaş’ı ziyaretten sonra başkan bizi bir şehir turuna çıkarıyor. Eski çarşılar her hangi bir Anadolu şehrinden farksız. Başkan birebir tanıyor esnafı. Demirciler çarşısında asırlık bir kıraathanede (adı Hısn-ı Mansur, Adıyaman’ın eski ismi) çay faslı. Tavşan kanı demli çaylar peş peşe geliyor. Bu arada başkan, Adıyaman’da çarşı tellallarının gazel okuma geleneğinden ve ünlü gazelhanlardan bahsediyor. Bugün de böyle gazelhanlar varmış. Nitekim, bir tanesi elini kulağına atıp başlıyor gazele.
Adıyaman’da belediye, az sayıda tarihi yapısını korumaya çalışırken yeşil alanı artırmak için de gayret sarf ediyor. Örnek bir Adıyaman evi olarak Keleşoğlu konağı onarılıyor. Surlarından eser kalmamış Kale’den şehri seyrediyoruz.
Adıyaman nedense Nemrud’u çağrıştırıyor. “Adıyaman” adı geçince “Nemrut” hatıra geliyor. Nemrut dağında gurub veya şafak seyretmek yaygın bir turistik alışkanlık haline gelmiş. Bizim buna ne vaktimiz, ne de hevesimiz var. Şehre yakın bir yerde kabri olan bir sahabiyi ziyareti tercih ediyoruz. Safvan b. Muattal Anadolu’nun fethi için buralara gelen sahabeden. Söylendiğine göre, Anadolu’da kabir yeri kesin olarak bilinen iki sahabeden biri imiş. Diğerinin Eba Eyyüb el Ensari olduğunu söylersek, Adıyaman’daki kabrin önemi daha iyi anlaşılır.
Burası Adıyaman; adı yaman, fakat kendisi yahşi!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi