Fatih ve Fetih Ruhu
Dünkü yazımla bağlantılı olarak aktaracağım sözler yine bir hamaset gibi gözükebilir.
Yalnız sözlerin sahibi, Fatih’in ve Fethin ruhunu kavramış ve hayatı boyunca da bu sahada mücadele etmiş bir mütefekkirimizdir.
Dolayısıyla sözlerin sahibi olan merhum Nurettin Topçu, dünyadaki hiçbir canlıdan beklenti içerisine girmeyerek; ömrünü, insana ve insanın taşıdığı ruhun manasına harcamıştır.
Bu sebeple; Fatih ve Fetih denilince ilk akla gelen isimlerden birisi Nurettin Topçu olmalıdır.
Merhum Topçu, fetih ruhundan söz ederken, konuşmasının başında Mehmetçiği anarak meramını anlatır.
*
“Mehmetçik! Anadolu çocuğunun harpte aldığı ve Peygamber’inin adına redif olan bu büyük isim, bu harbin askerinin, kumandanının, hükümdarının ismidir.
Malazgirt’te Alparslan, Haçlıları kıran Kılıçarslan ve İngiliz Haçlıları önünde geçilmez sed olan Salahaddin-i Eyyübi; Kosova’da Sultan Murad, Niğbolu’da Yıldırım Gazi, İstanbul kapılarında Fatih Sultan Mehmed, Çaldıran’da Yavuz Selim, Plevne’de Gazi Osman ne idiyse, Çanakkale’de Mehmetçik odur.”
*
Merhum Topçu, Mehmetçiği tarif ettikten sonra Fatih ve Fetih ruhundan uzaklaştırılmak istenen gençliğe dönerek şöyle seslenir:
“İçerideki düşman başka türlü mü yaptı? Onun da güneş altında gömmeye muvaffak olamadığı vicdanlarımıza karanlıklarda saldırdığını bilmiyor muyuz?
O da vicdanlarımızı her mecalsiz, her sahipsiz bulduğu anlarda çullanmasını bilmiştir. ‘Senin ataların Alparslanlar, Yıldırımlar, Gazi Osman’lar değildir,’ diyenler kimdir?
Tarihinin daha dün başladığını, şeklinin sana yakışmadığını, Haçlı çocuklarına benzemen lazım geldiğini söyleyenler senin dostların mıdır?
Orhan’ın kabrinden yükselen tekbir üzerinde hora tepenler senden değilseler, mabedini sana zindan yapanlar senden midirler?
Bunlar; Kosova’nın kahraman şehidi Murad’ın ölümüne vesile olan secde ile Bağdat’ta Hallaç’ın kabri üstünde titreyen secdenin sahibi Nizamülmülk’ün elbette çocukları değildir.
Bunlar, bu tarihin çocukları olsalardı, kalpleri bu ilham kaynakları sahnelere koşardı. Bunlar, İstanbul’un fethindeki tekbir seslerini Kostantin kadar bile duyamamış, kör ve yabancı gönüllerdir.”
-
Topçu tarihe “mazi” diyenlere de şöyle seslenir.
“Eski dediğimiz mazi, bizim seciyemizin sanatkârı, hatta şuurumuzun mayasıdır. Mazinin bittiği yerde, millet biter, insan biter, izan biter, nihayet bulurlar.
Millet, tarihinden ibarettir. Onu tarihinden sıyırınız, insan sürüsü kalır.
Eskinin bize devrettiği unsurlar; bolluğu, zenginliği nispetinde, meydana gelen yeni eser canlı ve devamlı olur.
Eskiden bir şey olmadan, yeni eser yapmaya kalkanlar, ölü varlıklar elde ediyorlar. Bunların cemiyetleri ölü, davaları ölü, vicdanları ölü, kendileri de canlı ölülerdir.
Barındıkları vatanda kendilerinin ecdat kemikleri gömülü bulunmayan ve içerisine sokuldukları cemiyetin ruhunda kendi tarih ve mazileri yüklü olmayan insanlar, bütün kuvvetleriyle o milletin mazisine musallat olur, onun ruhunu tarihiyle beraber kökünden kazımak isterler.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.