Gitti PKK teröristleri... Geldi Taksim teröristleri!
Yandaki fotoğrafa bakıp; “Peki, bizim günahımız neydi?” diye sormaktan kendimi alamıyorum... Öyle ya; “Akil İnsanlar Heyeti Ege Grubu üyeleri” olarak gittiğimiz “Ege’deki 8 il ve ilçeleri”nde karşılaştığımız manzara hep şuydu:
MHP’liler, CHP’liler, TGB’liler ve ADD’lilerden oluşan protesto grupları; ellerinde “Türk Bayrakları” ve “Atatürk posterleri” ile eylem yapıp, biz “Akil İnsanlar”a diyorlardı ki;
“Sizin Çözüm Süreci dediğiniz şey, bir ABD-İsrail projesidir ve sizler de Amerikan-Siyonist tezgâhının taşeronluğunu yapıyorsunuz... Bizim akillere, hele hele parayla satın alınmış akillere ihtiyacımız yok!.. Sizler, Apo’yu özgürleştirmek için görevlendirildiniz!.. Ama Mustafa Kemal’in askerleri buna izin vermeyecek!..
Türk-Kürt kardeş, PKK kalleş!”
Evet, aynen bunları diyorlardı...
Tabiî; “Elimize bayrak tutuşturmak isteyenler” de vardı, “İstiklal Marşı okumak” isteyip de yüzüne-gözüne bulaştıranlar da!.. Ama asıl gülüncü; toplantı yaptığımız salonda asılı bulunan Atatürk posterinin “mavi zemin” üzerine çizilmesine tepki gösterilmesiydi.
Dediğim gibi;
Bunlar CHP’li ve MHP’li idi!..
Bunlar TGB’li ve ADD’li idi!..
Bizleri “Apo’nun sözcüsü” olmak ve ona “özgürlük” istemekle suçluyorlardı...
ATATÜRKÇÜ-APO’CU YAN YANA!
Yandaki fotoğrafa bakınca; hem acı acı güldüm, hem de “Neydi bizim günahımız?” diye sormaktan kendimi alamadım...
Şu hâle bakın;
Ege’de bizi “Apo ile yan yana” göstermek isteyenlerin kendileri, Londra’da yan yana gelmişler iyi mi?..
Lütfen fotoğrafa bakınız!..
Ellerinde “Apo’nun posteri”ni taşıyanlar ile “Türk bayraklı Atatürk” posterini taşıyanlar yan yana!..
Neredeyse omuz omuza!..
Neymiş;
“Taksim’deki Gezi Parkı eylemi”ne destek veriyorlarmış!.. Onun için; önce Londra’daki Hyde Park’ta, daha sonra da Trafalgar Meydanı’nda toplanıp, hep birlikte slogan atmışlar...
Kiminin elinde Atatürk,
Kiminin elinde Apo posteri!..
Anlayacağınız;
“Apocular” ile “Atatürkçüler” iç içe geçmişler, “ortak tepki” veriyorlar!..
İyi de;
Bizim günahımız neydi?..
“30 yıldır akan kan dursun, artık analar ağlamasın” diyerek “Çözüm Süreci”ni anlatan bizlere tepki gösterip; “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” ya da “Türk-Kürt kardeş, PKK kalleş” sloganları atan eylemciler, bu “omuz omuza”lığı nasıl izah edecekler, gerçekten merak ediyorum!..
Hayır, yadırgamıyorum; sadece soruyorum: “Bizim günahımız neydi?!?”
Bizler, “30 yıldır akan kanı durdurmak” ve bu ülkeye “barış” gelmesi için bir araya geldik...
Peki onlar niye bir aradaydı?!?..
“Türk Baharı”(!) için mi?..
EŞKIYA GİBİ YOL KESTİLER!
Söz “Atatürkçü”lerden ve “Apocu”lardan açılmışken, devam edeyim.
Efendim, kendilerini “Sessiz Çoğunluk” olarak tanımlayan insanlardan birçok “mail” alıyorum.
Özetle, diyorlar ki;
“Polisin, Gezi Parkı eylemcilerini engellemek için orantısız güç kullandığı iddialarına hak vermek mümkün...
Ama, ağaçlara sahip çıkmak gibi masum bir eylemi ele geçirerek ve esir alarak meydanlarda ve sokaklarda terör estirenlere ne demeli?”
Bir okuyucum diyor ki;
“Pazar gecesi saat 21.50’de işyerimden çıktım... Her gün yaptığım gibi, TEM yolunu kullanıp, Avcılar Gişesi’nden E-5’e geçtim... Haramidere’ye geldiğimde bir de baktım, trafik kilit!..
Dur-kalk, dur-kalk derken saat 23.00 civarında Büyükşehir Mahallesi civarına ancak gelebildim.
Sanki önde bir düğün halayı yürüyor, arkasında da otomobiller!..
Resmen ve alenen E-5’i işgal etmişler... Sadece E-5’i değil, Metrobüs Yolu’nu da tıkamışlar!..
Biraz sonra ambulans sesi duyuldu... Ama, ilerlemesi mümkün değil!..
Sözün özü; ben evime ancak 24.00 civarında ulaşabildim!..
Peki, niye?.. Azgın azınlığın keyfi yerine gelsin diye...
Peki niye?.. Azgın azınlık tencere-tava çalsın ve ‘Tayyip istifa’ diye bağırsın diye!”
Gördükleri ve yaşadıkları karşısında, “sinir krizi”ne girdiğini ve “isyan” ettiğini bildiren okurum, sözlerinin sonunda diyor ki;
“Ellerinde Atatürk posterleri ve sırtlarında Türk bayrakları ile eylem yapan bu CHP’lilerin, MHP’lilerin, ADD’lilerin ve TGB’lilerin E-5’te yol kesmesi ile PKK’lı eşkıyanın dağda yol kesmesi arasında ne fark vardır?..
Eşkıya dağda yol kesiyor,
Bunlar İstanbul’un göbeğinde!..
Teröristin elinde Apo posteri veya PKK bayrağı var, bunların elinde ise Atatürk posteri veya Türk bayrağı...
Söyler misiniz;
Aralarında ne fark var?..
PKK, silah bırakma aşamasına geldi ama bunlar ellerindeki posterleri, bayrakları ve tencere tavaları silah olarak kullanmaya başladılar...
Sizin de dün yazdığınız gibi;
PKK terörü bitmeye yüz tutmuşken acaba Taksim terörü ile mi karşı karşıyayız?..
Değilse;
Bu yol kesmek neyin nesi?”
ZARARI KİM KARŞILAYACAK?
Benzeri bir başka “yol kesme” eylemine tanık olan başka bir okurum ise; “yüzleri maskeli illegal eylem grupları”nın yol açtığı “maddi zararlar”a dikkat çekip, demiş ki;
“Taksim eşkıyalarının belediye otobüslerine, özel otomobillere, iş makinalarına, ambulanslara ve işyerlerine verdikleri zararı kim karşılayacak?..
Bu çapulcu sürüsü ve eşkıya güruhunun verdiği zarar, yine bizim cebimizden mi çıkacak?.. Ben bir kaza yapsam, cezasını ben ödüyorum... Devlet, sehven bir yanlışlık yapsa, vatandaşa tazminat ödüyor... Peki demokratik hak diyerek terör estiren bu eşkıya güruhunun yol açtığı zarar kime ödettirilecek?..
Savcılar; polisin gözaltına aldığı şahısları sorgulayıp salıvermek yerine; yaktıkları otobüslerin ve otomobillerin, camlarını-çerçevelerini indirdikleri işyerlerinin ve söküp polise fırlattıkları kaldırım taşlarının bedelini bunlara ödettirmelidir!.. Bunların, tıpkı PKK gibi yol kesmesi yüzünden saatlerce trafikte kalan insanların benzin paraları da eylemcilerden tahsil edilmelidir...
Yoksa, devlet kesesinden eylem yapanların önü alınamaz!”
CAMİYİ PİSLETENLER
Daha nice “mail” var ki, onlara sıra gelmedi... Ama, görünen o ki;
“Sessiz çoğunluk, burnundan soluyor!”
Birkaç gün önce “Balık Pazarı”nda slogan atmaya yeltenenlerin kafasına “balık”larla vuran ve başlarından defeden “esnaf” gibi; korkarım ki, milyonlarca insanın “sabır taşı” çatlamak ve “tahammül”ü bitmek üzere!..
Aynı şekilde;
Bezmi Alem Valide Sultan Camii’nde olduğu gibi, “eylem alanı” olarak “cami”leri kullanan ve orada hem “bira”, hem de “sigara” içen “veled-i zina”lara tavsiyem şudur ki;
Ancak “eceli gelen it”ler cami duvarına işerlermiş!.. Siz kalkmış, “caminin içini” pisletiyorsunuz ki, bunu yapmayın!..
Malûm olduğu vechile;
Eskiden; “zina” ürünü olan, yani babası belirsiz “piç kuruları”nı bırakırlardı “cami önleri”ne...
Şimdi görüyoruz ki;
“Anası-babası belli bazı piç kuruları” işgal etmiş ve “âlem” yapmış camide!..
Kendilerine derim ki; siz, siz olun, “cami”lere girip de, oralara sıçmayın!..
Bilirsiniz; “cami cemaati” sessizdir ama bir de öfkelendi mi, bu öfkenin nerede duracağı belli olmaz!..
Demedi demeyin!..
Öyle ya;
Eylemin de bir âdabı var!..
İnsanların “yol”larını ve “mukaddes”lerini işgal edip de, “sabır”larını zorlamayın!..
Unutmayın ki;
“Kandil teröristleri”ne boyun eğmeyen bu millet, “Taksim teröristleri”ne hiç boyun eğmez!..
Bilmem, anlatabildim mi?..
“Ağaç” deyince akıllarına “Darağacı” gelenler!..
Bütün Türkiye’yi saran eylemlerin birkaç “ağaç” yüzünden çıkmış olması, sizce de biraz garip değil mi?..
Dün de yazdığım gibi; bu eylemlerin “ağaç”la, “AVM” ile veya başka bir şeyle ilgisi yok...
“Gezi Parkı” ile ilgili eylemi “ele geçiren”, “esir” alan illegal grupların amacı Başbakan Tayyip Erdoğan’ı “demokrasi düşmanı” ilân edip, “Ordu göreve” mesajı vermekti!..
Hem de; “27 Mayıs 1960 ihtilâli öncesi” kullandıkları metotlarla...
O günlerde “üniversite öğrencilerinin kıyma makinalarından geçirildiği” yalanını yaymışlardı, bugün de “bir genç kızın polis panzeri altında kalıp öldüğü” yalanını!.. Ve benzeri taktikler...
27 Mayıs öncesindeki yalanlarla “Menderes ve arkadaşları”nı “darağacı”na gönderen malûm odak ve mahfiller, bugün de, birkaç “ağaç”tan, bir “darağacı” çıkarmaya çalışıyor olsalar da, benim gördüğüm şudur: Tayyip Erdoğan, her şeyin farkındadır ve “son derece rahat”tır!..
Yoksa, “ABD, Rusya ve AB’ye mesaj”ını verip de, Afrika gezisine çıkmazdı!..