Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Konya’daki patlama... Dinle beni, bre laikçi hödük!

Konya’daki patlama... Dinle beni, bre laikçi hödük!

Biliyorum ki; sen yine "şeytanın gör dediğini" görecek ve beni "geri kafalılık"la, "yobazlık"la, "bağnazlık"la, "irticacılık"la ve "örümcek beyinli" olmakla suçlayıp, susturmaya çalışacaksın!.. Biliyorum ki; "kuş beyinli" olduğun için, "geçmişte olanları" yine hatırlamayacak ve "aldığın maaşı haketmek" için "Saldır Co" görevini ifade edecek ve yine bana saldırmaya devam edeceksin!..
Saldır, saldırabildiğin kadar!.. "Diş"lerini göster, "ağzından salyalar akıt" ve "kulaklarını dikleştir", hiç umurumda değil!.. Havla, havlayabildiğin kadar!.. Ama yorulup da, havlamayı kestiğin anda, "dikleşmiş kulak"larını bana çevir ve söyleyeceklerimi dinle!..
Malûm, "17 günahsız küçük kız" ve bir "eğitmen"in can verdiği "Konya'daki patlama"yı konuşuyoruz... Sen diyorsun ki; "Patlamanın sebebi, çarpık dindarlık anlayışı"dır!..
Diyorsun ki;
"Neden tedbir alınmadı?.. Neden denetimsiz kurs açıldı?.. Neden izinsiz işler yaptılar?.. Koruma altında tutulan küçük kızların can güvenlikleri niye sağlanmadı?"
İLK SORU: NİYE İZİN VERİLMİYOR?
Bu soruları, elbette soralım... Ama, şunu bilelim: O yurt, "izinli"dir!.. Velev ki, izinli olmasın!.. O zaman, sorulması gereken ilk soru, şu değil midir;
"Bu ülkede Kur'an eğitimi niye yasak?.. Bale, spor ve yabancı dil gibi her türlü eğitim/öğretim serbest iken, Kur'an eğitimi almak niye yasak?..
çocuklarının Kur'an eğitimi almasını isteyen anne-babalar, niye kaçak-göçek işler yapmak zorunda kalıyor?.."
Heyy "laikçi" vatandaş;
Sorulması gereken asıl soru bu değil mi?..
Ama sen ne yapıyorsun?..
"Ortada kuyu var, yandan geç" misali, olayın "bam teli"ne dokunmayıp, etrafında geziniyorsun!..
Erkekçe sorup, desene;
"Nüfusunun yüzde 99'u Müslüman denilen bu ülkede; Hıristiyan ve Musevi çocuklar; hiçbir engellemeye ve hiçbir sınırlamaya tabi olmadan dinlerini öğrenebiliyorlarken; bu hak, Müslüman çocuklarından niye esirgeniyor?"
önce bunu sor!.. Bunu sor ki; "izinsiz kurs" veya "kaçak yurt" meselesini daha sonra konuşalım!..
AZINLIKLARA VAR, MüSLüMAN’A YOK!
Ama sen bunu sormazsan, ben sana sorarım: İbrahim Tatlıses'in, "Şanlıurfa'da Oxford vardı da biz mi okumadık?" demesi gibi; Türkiye'de "Kur'an kursu serbest"tir de, Müslümanlar mı "kaçağa" yöneliyor?!?..
Heyy "laikçi" vatandaş;
Sen de gayet iyi biliyorsun ki; bu ülkedeki bütün "kanun" ve "yönetmelik" gibi düzenlemeler "azınlıkların haklarını korumaya" yöneliktir!..
"Nüfusunun yüzde 99'u Müslüman" denilen bu ülkede yaşayan insanların "azınlıklar kadar hakları yok"tur!..
Evet, yoktur!..
"Halkı Müslüman" bu ülkede; Museviler için "Cumartesi" günleri, Hıristiyanlar için "Pazar" günleri "tatil"dir ve onlar "havra"larına, "kilise"lerine rahatlıkla gidip "ibadet"lerini yaparlar da, "işçi" veya "memur" olan bir Müslüman, elini-kolunu sallaya sallaya "Cuma Namazı"na gidemez?..
Niye gidemez?..
çünkü, "Cuma günü tatil değil"dir!..
Evet evet;
Musevi için Cumartesi, Hıristiyan için Pazar günleri tatildir ama, Müslümana Cuma günleri tatil olmadığı için; "işçi" veya "memur" olan bir Müslüman, "şef, amir, müdür veya patron"un önünde iki büklüm eğilip, "Cuma Namazı için izin istemek" mecburiyetindedir!..
Verirlerse, ne âlâ!..
Vermezlerse, "Cuma Namazı"na gidemezler!..
Hele söyle bana "laikçi" vatandaş;
"Halkı Müslüman bir ülke"de, bir Müslüman'ın "namaz izni" istemek gibi "şapşalca bir uygulama"ya boyun eğmek zorunda kalması, abesle iştigal değil midir?
27 MAYIS, öYLE BİR İHTİLâL Kİ!
Gel, otur dizimin dibine... Otur da, sana biraz "tarih" biraz da "insanlık dersi" vereyim!..
Hani, geçenlerde aktarmıştım ya... Hani, "1961 Anayasa'sının nasıl ve hangi şartlarda kabul edildiği"ni Kurmay Albay Talat Aydemir şöyle anlatıyordu ya;
"Giresun'da Garnizon kumandanıyken, jandarmaya, vatandaşların göğüslerinde sigara söndürterek zorla kabul ettirdiğim Anayasa'yı ihlal ettiğim iddiasıyla yargılanıyorum!"
"Vatandaşların göğüslerinde sigara söndürülerek, zorla kabul ettirilen" 1961 Anayasası için, Danıştay Başsavcısı Tansel çölaşan, hâlâ; "Halkın coşkuyla karşıladığı bir devrim!!!" ifadesini kullanıyordu ya...
Hepsi bir yana da;
"Kanlı 27 Mayıs ihtilâli"ni yapıp, "bu milletin seçtiği Başbakan ve iki bakanını idam edenler" daha başka ne yaptılar biliyor musun?..
Tek cümleyle ifade ediyorum;
"Musevi çocuklarının, hem de sinagoglarda dinî eğitim almalarını serbest bıraktılar!"
Evet, evet;
"Müslümanların çocukları"nın Kur'an eğitimi almasına "yaş sınırlaması" getiren zihniyet, "Musevi çocukları"nın önünü açtı!..
29 HAZİRAN 1960 TARİHLİ BELGE
Nasıl mı?.. Al sana belge:
Millî Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu; bundan 48 yıl önce, yani 21 Haziran 1960 tarihinde "17 sayılı" bir karar almış...
"Musevi çocukların dinî eğitimine izin" verilen bu karar, 29 Haziran 1960 tarihli Resmî Gazete'de yayınlanmış!..
Dönemin Millî Eğitim Bakanı tarafından da "uygun" bulunup onaylanan "karar" aynen şöyle:
"İlkokullara devam eden Musevi çocuklarına; okul programları ve kanunen okula devam mecburiyeti işi aksattırılmamak şartıyla, sinagoglarda değişik müfredata göre din dersleri verilmesi hususu Vekâlet Yüksek Makamı'nın tasvibine arz olundu."
Haa, unutmadan hatırlatayım:
Dönemin Millî Eğitim Bakanı tarafından, altına "uygundur" imzası atılan yukarıdaki karar, "Hahambaşılığın 2 Şubat 1960 tarihli ve 34-M-28 sayılı talebi üzerine" alınmış, iyi mi?.. Ve bu karar, halen "yürürlükte"dir!..
Anladın mı aslanım?..
Gördün mü "zihniyeti?"
"Vay beee!" diyecek misin şimdi;
"Vay beee!.. 27 Mayıs darbesi, Musevîlerin Tevrat'ını serbest bırakmış, 28 Şubat darbesi de Müslümanların Kur'an öğrenmesini yasaklamış!!!"
Heyy laikçi hödük;
Şimdi anladın mı, "Konya'daki patlama"nın altında yatan sebepleri?.. Bu ülkenin "yüzde 99'luk dilimi" içinde yer alan "Müslüman"ların niye "izinsiz" iş yapmak zorunda kaldıklarını, şimdi kavradın mı?..
"Kur'an öğrenmek bir ihtiyaç" ise ve bu ihtiyacın önü "laikçi zorbalar" tarafından kesilmiş ise, ne yapacak bu insanlar?..
"Teslim" mi olacaklar,
Yoksa "ölümüne" direnecekler mi?..
Hele de;
Kendisinin "çoğunluk" olduğu bir ülkede, "azınlıklar kadar bile hakkı yok"sa ve "parya" muamelesi görüyorsa!!!
NİYE İPRAGAZ’A YüKLENMİYORSUN?
Bak aslanım!.. Sen, "Sadist bir laikçi" olabilirsin!.. "Postal yalayıcısı" olmaktan zevk alıyor da olabilirsin... "Salman Rüşdi"liğe, "Turan Dursun"luğa veya "M. İlmiye çığ"lığa da soyunabilirsin!..
Ama, "başkalığa" soyunmadan önce, "aklını kuşansan" iyi olur gibime geliyor!..
çünkü, omzunun üzerinde "fıçı" büyüklüğünde bir "kafa" var ama, içinde "akıl" ve "mantık" yok!
Eğer birazcık aklın ve mantığın olsaydı; herhangi bir binanın "çökme"sinden dolayı; "binanın kaçak olup olmadığını" değil, ilk önce "çökme sebebi"ni sorgular ve İpragaz'ı karşına alıp, şu soruları sorardın:
- Söz konusu patlama öncesinde, ortamda büyük oranda gaz kokusu alınmasına rağmen gaz neden kesilmemiştir?
- Yurt binasına tank kurulumu yapılırken, ‘gaz kaçağı algılama alarm cihazı’ takıldı mı?
- Takıldıysa, olay esnasında neden ‘gaz algılayıcı sensörler’ devreye girmedi?.. Yoksa bu cihaz takılmadı mı?..
- Valf, gazı neden kesmedi?
- Tankın yıllık periyodik kontrolleri ve bakımı yapıldı mı?
Evet kendin "hödük", aklın "güdük" olmasaydı bu soruları sorar ve İpragaz firmasının, "sırf 300-500 YTL daha kâr elde edebilme hırsı"yla bir "facia"ya yol açtığını görürdün!..
Ama sen hem kör, hem de önyargılısın!..
ASKERİ LOJMANLAR DA MI KAçAKTI?
Eğer "önyargılı" olmasaydın, "gaz sıkışması"ndan kaynaklanan "tek patlama"nın Konya'da meydana gelmediğini, benzeri bir olayın 11 Aralık 2006 tarihinde "Diyarbakır'daki askerî lojmanlar"da da meydana geldiğini hatırlardın!..
Bre gafil laikçi... Gir arşive de, 12 Aralık 2006 tarihli Hürriyet'te yer alan "Bomba değil, kazan" başlıklı haberi oku!..
Bak, ne yazıyor o haberde;
"Diyarbakır'ın Ofis semtindeki 7. Kolordu'ya ait lojmanlardaki Şahinkaya Apartmanı'nda kalorifer kazanının patlaması sonucu, 4'ü çocuk 7 kişi hayatını kaybetti.
Enkazdan 8 kişi yaralı çıkarıldı, 1 kişiyi arama çalışmaları sürüyor. Subaylar ve öğrencilerin patlamadan yarım saat önce servislerle binadan ayrılması, facianın büyümesini önledi.
Şiddetli patlamada 5 katlı, 10 daireli binanın bir bloktan oluşan 5 dairesi yerle bir oldu. Binanın ön yüzündeki mutfak bölümleri çöken duvarlar nedeniyle tümüyle açıkta kaldı.
Mutfaklardaki tencereler, su bidonları, tabaklar olduğu gibi göründü.
Enkazda yapılan ilk incelemelerde kalorifer kazanının su sirkülasyonunu sağlayan devridaim vanasının kapalı olduğu belirlendi. Kazandan kalorifer peteklerine giden suyun sirkülasyonunu sağlayan vananın açılmaması nedeniyle, aşırı derecede ısınan suyun, buhar basıncı ile kazanı patlattığı anlaşıldı. Kazanın daha önce de birkaç defa arıza yaptığı ve onarıma alındığı, son onarımın da önceki akşam yapıldığı belirtildi."
Demek ki, neymiş?..
Bu tür "ihmal"ler veya ihmalden kaynaklanan "kaza"lar sadece "kaçak(!) öğrenci yurtları"nda değil, "askerî lojman"larda da olabiliyormuş!..
Ama senin gözlerin "kör" ve beynin "önyargılı" olduğundan sadece Konya'yı görüyorsun!..
"Müslüman"lara karşı ağzına geleni söyledin, beyninin içindeki bütün kin ve öfkeyi kustun ama "askerî lojmanlardaki kaza" için ağzını bile açmamış, o zaman "dut yemiş bülbül"e dönmüştün!..
Eee, ne de olsa, sen "postal yalama"yı seversin!..
GüVENLİK, İPRAGAZ’IN İŞİ DEĞİL Mİ?
Hele şimdi söyle bana;
Askerî lojmanda, "bomba gibi patlayan kazan"ın bulunduğu binada da mı "can güvenliği" sağlanmamıştı?.. O binada da mı, "barınma koşulları" yerine getirilmemişti?.. Orada da mı "doğru dürüst hiçbir önlem" alınmamıştı?!?..
Elbette hayır!..
"İnsan eli" değen her yerde bu tür "kaza"lar olabilir!.. Ama bu kazalardan yola çıkıp, "laiklik histerisi"ne kapılan "hödük"leri görünce, kendimi tutamıyorum işte!..
"Kendisi hödük, aklı güdük" bu laikçi vatandaş diyor ki;
"Senin sorumsuzluğuna, vurdumduymazlığına, ahlaksızlığına, çarpık kader anlayışına da şiddetle karşı çıkacağım elbet."
Ulan laikçi düdük;
"Sorumsuz" kimdir?.. "Vurdumduymaz" olan kimdir?.. "300-500 YTL'ye tamah eden" kimdir?..
O yurdun yöneticileri "teknik detay"ları ne bilir?.. "Valf" takılmış mı, "gaz alarmı" var mı, nereden bilsinler?..
Onu yapması gereken, "gaz tankı"nı oraya monte eden "İpragaz firması" değil mi?.. Onlar "300-500 YTL'ye tamah" edip de o cihazları takmadılar ve "patlama"ya zemin hazırladılarsa, "yurt yöneticileri" ne yapsın?!?..
Hani, neredeyse, "iyi ki patlama olmuş" diyesi geliyor insanın!..
Eğer "patlama" olmasaydı var ya; "tanktan sızan gaz" bütün odalara yayılacak ve Allah bilir ya, "yurttaki herkesin gazdan zehirlenip ölmesine" yol açacaktı!.. O zaman "şehit" sayısı 18 değil, belki de 40-50 olacaktı!..
Daha beterinden Allah korudu!..
Ama; "din"le, "İslâm"la bütün bağlarını koparan ve bütün mesaisini "Müslümanlarla mücadele"ye ayıran "laikçi düdük"ler bunları düşünmez!..
çünkü düşünecek "beyin"leri, mantık yürütecek "akıl"ları yoktur!..
Onun içindir ya;
"İslâm akıl dinidir!"
Aklı olmayana sorgu-sual yoktur!
Tamam mı, "laikçi hödük"
önce bunları konuşmaya ne dersin?!?..
=====================
Sağım-solum, önüm-arkam yasak!
Ne yapsın bu "Müslüman"lar?.. "Kur'an Kursu" veya "öğrenci yurdu" açmak istediklerinde "olmaz" diyorlar; "12 yaşından küçük çocukların Kur'an Kursu’na gitmesi yasak!"
çocuklarının "Kur'an öğrenme ihtiyacı"nı herhangi bir şekilde yerine getirdiklerinde de, "yaygara"yı basıp, "höykürme"ye başlıyorlar: “Yasağı dinlemediler!"
Dünkü Vakit'te yer alan haberi okumuşsunuzdur, şöyleydi:
"Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nün başarılı öğrenciler için her yıl düzenlediği ‘Gençlik Kampı’nda bu yıl büyük bir skandala imza atıldı. Gümüşhane çocuk Esirgeme Kurumu'ndan 16 yaşındaki Havva Y. ile Sultan ç. adlı kız çocukları, başörtülü oldukları gerekçesiyle İzmir çeşme'de gerçekleştirilen kampa alınmadı."
Bu çocukların aileleri ne yapsın şimdi?..
çoluk-çocuklarını alıp, bir deniz kenarında "kamp" kursalar, "yaygara" hazır: "Sahilleri şeriatçılar işgal etti!"
Be adamlar, ne yapsın bu insanlar?
"Sağım-solum, önüm-arkam yasak!" ise, ne yapsınlar?..
çare yok; ya "yasak"ları kaldırın, ya da "zırlama"yı kesin!..


Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi