Neo-İttihatçı kalkışmanın sıfır saati
Yemen’de Kongre Partisinin yayın organı Mutemer.net sitesinde gezinti yaparken küçük bir haberle karşılaştım. Haberi biraz muzip buldum, güldüm ve geçtim. Hatta haberi arkadaşlarla da paylaştım. Haberin Mutemer.net’e ait olduğunu sanmıştım. Sonrasında yeniden bakınca haberin kaynağının Mısır’da karşı devrimci Vefd Partisinin yayın organı Vefd gazetesine ait olduğunu gördüm. Karşıt güçler ya da neo İttihatçı ulusal güçler Arap Baharı rüzgarıyla birlikte kurulan İhvan yapılı yeni rejimleri devirmek istiyorlar. Bunun için sokağı hareketlendirmeye çalışıyorlar. Bir de bunun için kendilerine sıfır saati belirlemişler. 30 Haziran 2013 günü büyük bir kalkışma ile Mürsi iktidarını devirmek istiyorlar. Tabir caizse Mısır’da bir Bab-ı Ali baskınıyla İhvan iktidarına son vermek istiyorlar. Lakin haberde dikkat çeken bir ayrıntı var. Ayrıntıda 30 Haziran tarihi sıfır saati olarak belirleniyor ama kapsamı sadece Mürsi’den ibaret değil. İhvancı olarak tanımlanan Mısır, Türkiye ve Tunus rejimleri için toptan sıfır saati olacağı ifade ediliyor. Haberde veya çağrıda ‘gelin üçünü birden devirelim ve defterlerini dürelim’ deniliyor. Belli ki Vefd gazetesi durumdan vazife çıkartıyor. Vefd gazetesi bu yöndeki yayınlarını sürdürüyor. Emani Zayd imzalı bir başka haberde ise şu başlığa rastlamaktayız: ‘Türkiye olayları Mısır’daki devrim sürecinin düzeltilmesidir…” Dertleri Arap Baharının altındaki modeli çekmek. ‘Model yıkılırsa parçalar da gider’ anlayışından hareket ediyorlar.
İlginçtir, Türkiye’de Gezi Parkı olaylarıyla birlikte Mısır’da Temerrüt hareketi aynı anda patlak verdi. Mısırlı İslamcı karşıtı neoliberal isim Sadettin İbrahim’e göre ABD de Mürsi ve İhvan iktidarının devrilmesine destek veriyor. Buna mukabil, Neo İttihatçılar iftira ile Mürsi’nin neoliberalizmi temsil ettiğini ve İhvan dalgasını ABD’nin iktidara getirdiğini ileri sürmektedir. Söylem ve tahlilde Banu Avar gibilerle paslaşıyorlar. Bunu söylerken aynı dalgadan veya Kemal İstanbuli gibi neo İttihatçılardan bazıları ise ABD’nin İhvan’ı iktidara iterek onu başarısız kılarak; iktidarda boğmak istediğini ileri sürüyor. Bu doğru ise öyleyse ABD yıkım ekibi olarak da işi Mısır’ın ulusalcılarına veya Neo İttihatçılarına havale etti.
¥
Muhammed Haseneyn Heykel’in Harifu’l Gadap isimli eserinde de beyan ettiği gibi Nasır’ın fikri ve siyasi atası İttihatçılardır. Aradaki ortak bağ ve köprü ise Aziz Ali Mısrı Paşa’dır. Şimdi ulusalcı kisvesine girmiş olan neo İttihatçı akımlar İslamcı avına çıkmış bulunuyorlar. Bu çerçevede Gezi Parkı olaylarının ilk günden itibaren Türk baharı olarak isimlendirilmesi bir tesadüf olamaz! Zira Gezi Parkı olayına katılan İttihatçı artıkları (fulul) veya kalıntılarının amacı demokrasiyi konsolide etmek ve tahkim etmek değil kesinlikle süreci ve demokrasiyi baltalamaktadır. Yani bindikleri dalı kesmektir. AKP Mısır’daki eski ve sabık rejimlere değil aksine onları yıkan Arap Baharına modeldir. Dolayısıyla burada, kalıntıların bir karşı devrimi ve neo İttihatçı kalkışma veya ulusalcı kalkışma söz konusudur. Yani teşhis kasıtlı olarak ters konulmaktadır. Benzetme hilafı hakikattir. AKP’nin suçu ise başarısız olmak değil aksine başarılı olmaktır. Öyle ki bu başarı muhalifleri ye’se ve umutsuzluğa düşürmüş ve onları sokaktan medet umar hale getirmiştir. Başka seçenekleri kalmamıştır. Orhan Miroğlu’nun teşhisi yerindedir, AKP’yi sandıkta yenmekten umut kesenler sokağı hareketlendirmeye kalkışmışlardır. Evet! Miroğlu’nun ifadesiyle, olayların nedeni neo İttihatçı zümrenin yenilgi psikolojisidir. Bundan dolayı da 100 yıl sonra Bab-ı Ali baskını provası yapmışlardır. Çırağan Sarayında başbakanlık ofisinin basılmak istenmesi ve Ankara’da başbakanlık binasına yönelik saldırılar bu provanın ürünleridir.
¥
Türkiye’de Gezi Parkı üzerinden Arap Baharına model olan AKP’ye saldırı, Arap ulusalcıları veya bütün Osmanlı coğrafyasındaki neo İttihatçıları iyice umutlandırmış ve zıvanadan çıkmalarına neden olmuştur. Bundan dolayı ülkelerinde İslamcı hareketleri ezmek isteyenler Türk modelini hedef almışlardır. Tunus’ta bazı densizlerin Erdoğan aleyhinde gösteri yapmak istemeleri de bunun bir sonucudur. Neo İttihatçı ulusalcı dayanışmasıdır. Bizdeki ulusalcıların yankısı ötede duyulduğu gibi ötedeki yankılar da burada hissedilmektedir. Paslaşma yapılmaktadır. Bu paslaşmanın somut örneklerinden birisi Cumhuriyet yazarı Nilgün Cerrahoğlu’nun Tunuslu solcu Velit Süleyman gibilerini tanık olarak göstererek; güya Erdoğan’ın Tunus’ta istenmediğini yazmasıdır (Sultan Çıplak, 6 Haziran 2013 Cumhuriyet gazetesi ). Halbuki, Tunus’a varışımızda halkın lehte tezahüratlarıyla karşılaştık. Yeşilköy Havaalanı kadar olmasa bile bizi bekleyen bir kalabalıkla karşılaştık. Ertesinde Tunus’u dolaşırken herkes Türk diye tezahürat yapıyordu. Bu lehte tezahüratlar acaba neo İttihatçı kalemlerin oltasına ne zaman takılacak? Yıkım ekibi her yerde birbiriyle paslaşıyor. Arap ulusalcıların zihniyeti de aynı bizdeki gibi. AKP ve Arap Baharı rejimlerini bir taraftan Amerikancı olarak yaftalarken diğer taraftan da bunların tek projelerinin hilafeti ihya etmek olduğunu söylüyorlar. Sanki hilafeti yıkanlar yeniden kurmak istiyorlarmış gibi! Suriye İhvan sözcülerinden Züheyr Salim’in ifadesiyle bunların Tahran’da veliyi fakih postuna bürünmüş yeni Alkemi’den hiç mi hiç şikayetleri yok. Olamaz da. Zira kendileri de sahte Amerikan düşmanları. Bunlar aynı karnavalın parçaları. İran’ın ulusalcılarla bir zoru yok. ‘Sünni İslamcı’ olmasın da ne olursa olsun! Tacikistan rejimiyle olduğu gibi Tahran’daki mollaların Bin Ali rejimi ile de hiçbir dertleri yoktu. Sokaktaki neo İttihatçılar Cemal, Talat ve Cemal Abdunnasır Paşaların yeni versiyonları. Lakin devran değişmiştir sopa atmak istedikçe sopa yiyecekler. Ona göre hesaplarını yapsınlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.