Arapça Eğitimi ve Sorunları Çalıştayı
Olaylar ülkesi Türkiye’mizde güncele takılırsanız eğer, başka konulara zaman bulamazsınız. Zira, sosyal, ekonomik ve siyasal o kadar çok olay yaşanıyor ki, bunları konuşup yazmaktan diğer önemli konulara fırsat bulamanız pek zordur.
Biz de bu olaylardan sıyrılıp, geçtiğimiz hafta sonunda gerçekleştirilen faydalı bir çalışmadan bahsedelim. NEÜ İlahiyat Fakültesi ile TİMAV’ın organize ettiği “İlahiyat Fakültelerinde ve İHL’lerde Arapça Eğitimi ve Sorunları Çalıştayı” Konya’da yapıldı. Türkiye’nin farklı bölgelerinden akademisyen ve öğretmenlerin katıldığı çalıştay üç gün devan etti.
***
Bir kısmına katıldığım bu çalıştayda en dikkat çekici nokta, Arapça öğretim metodunda nasıl bir birlik sağlanacağı konusuydu. Konuşmacıların farklı fikir ve talepleri, bu konunun daha çok tartışılacağını gösterdi.
İlahiyat ve İmam Hatiplerin Arapça hocaları; “Arapça bir din midir, yoksa bir dil mi?” konusunda ortak bir kanaate varamadılar! Bu sorudan çıkan anlam şudur: “Biz Arapça dilini, İslam dinini veya Kur’an-ı Kerim’i iyi anlatmak için mi öğretmeliyiz, yoksa bir yabancı dili öğretir gibi sadece dil olarak mı öğretmeliyiz?”
Bu konuda kesin bir tercih yapılmadığı sürece, okullarda öğretilen Arapça dil derslerinden istenilen verimi almak hem zor hem zaman alacaktır.
***
Dünya dilleri arasında Arapça’nın yeri tartışılmaz. En köklü, en saf ve bozulmamış en orijinal dillerin başında Arapça gelir. Denilebilir ki, konuşulan en eski dil de Arapça’dır.
Şunu unutmayalım:
Peygamberler; gönderildikleri toplumda ne revaçta ise, ona üstünlük sağlayacak mucizelerle gönderilmişlerdir. Araplar, edebiyat ve şiirde çok üstün ve güçlü oldukları için, Allah da Peygamberimizi (s.a.v) Kur’an’la teyit etmiştir. Bu sebeple, diğer peygamberlerin farklı mucizelerine mukabil, Rasulüllah’ın mucizesi Kur’an olmuştur.
Ama bu durum, Arapça’nın kutsal bir dil olduğunu göstermez. Çünkü, peygamberlerin gönderildiği toplumun diliyle vahiy indirilmesi ilahi bir yasadır. Allah şöyle buyurur: "Biz her peygamberi kendi kavminin diliyle gönderdik ki, onlara apaçık anlatsınlar"(İbrahim,4). Hz.Peygamber Araptır, Araplar Arapça konuşmaktadır, elbette vahiy dili de Arapça olacaktır. Daha önce de Aramice, İbranice…vs. dillerde vahiy gönderildiği malumdur. Kaldı ki, Ebu Cehil gibi müşrik ve kafirler de Arapça konuşuyorlardı.
Böyle olunca, Arapların dilini öğrenmek ve konuşmak için de Arapça öğrenmek gerekecektir, Kur’an’ı anlamak için de!... Bu sebeple, “Arapça din dili midir yoksa yabancı bir dil midir?” gibi bir tartışma, hem yersiz hem anlamsızdır.
Sonuçta bu dil; grameriyle ve kelimeleriyle öğrenildiği zaman, Arapça yazılı metinleri okumak ve anlamak mümkün olabilecektir. Bundan sonrası, o dili öğrenen kişinin özel çalışması ve gayretine kalmıştır. Sarf ve nahivde, edebi sanat ve belağatta uzmanlaşmak isterse, önü açıktır, kendini yetiştirir, ilerler...
***
YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı, Arapça dili konusunda öğretmenlere mutlaka rehberlik etmeli, ders araç ve gereçleri, kitap ve dokümanları konusunda yardımcı olmalıdır. Okullara yeni konan seçmeli Arapça dilinin hala bir ders kitabının olmaması, Bakanlık adına büyük bir eksikliktir.
“El-ihsan bit-temam” fehvasınca, Bakanlık madem yaptı bir iyilik, bu işi “hıtamuhû misk” olarak tamamlamalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.