Kenan Alpay

Kenan Alpay

Topyekûn Savaş/Direniş Konsepti’nde Taksim Sembolü

Topyekûn Savaş/Direniş Konsepti’nde Taksim Sembolü

Ne inkâr etmenin bir anlamı var ne de görmezden gelmenin bir faydası. Mücadele halindeki taraf ve ideolojileri veya çatışan sembol ve kimlikleri görünmez kılma çabaları son derece saçma ama daha fazlasıyla gerçeğe meydan okumadır. Yaşadıklarımız kelimenin tam anlamıyla bir kimlik ve iktidar savaşıdır.

Taksim Gezi Parkı süreciyle birlikte sadece ulusalcı-sol yayın organlarında değil hem merkez medya hem de aydın-sanatçılar arasında zirve yapan Vandalizme övgü yarışı neyin nesidir?

Yaşam Tarzı Savaşları

Hürriyet Gazete’sinin 28 Şubat sürecine start mahiyetinde manşete çektiği “Topyekun Savaş” tehdidi bugünlerde Aydınlık Gazetesi’nin manşetinden “Topyekun Direniş” olarak göz kırpıyor bize. İki dönem arasındaki fark Kemalist cuntacıların sathı müdafaadan hattı müdafaaya çekilmiş olmalarıdır. Epeyce güç kaybettiler, en tecrübeli kadroları fiilen tasfiye oldu, iktidar alanları gün geçtikçe zayıfladı ve gelecek dönemde iyileşme emaresi göremiyorlar.
İktidar sınıflarının tercihleri doğrultusunda devlet imkânlarıyla inşa edilen seküler siyasal-kültürel hayatın cenderesinden kurtulma üzere yapılan her bir gayret laik yaşam tarzını tehdit olarak tanımlandı. Doğrudan veya dolaylı olarak devlet sınıflarının halkı terbiye etme hakkının olamayacağını işaretleyen bütün söylem ve sembollerin hızla boğulmak istenmesinin tarihi eskiye, İttihat Terakki ve Tek Parti dönemine dayanır. Kürtaj ve alkol düzenlemesine paralel işleyen başörtüsüne kısmi rahatlama kadar eğitimde seçmeli Kur’an-Siyer dersleri laik-Kemalist iktidar sınıfları açısından bitip tükenmek bilmeyen “Tehlikenin Farkındayız” kampanyasına yeni bir malzeme sağlamış oldu.
Taksim ve İstiklal Caddesi; Fatih, Eyüp, Üsküdar gibi İslami kimliği bir türlü yok edilememiş diğer semtlere oranla hep seküler-modern yaşam biçiminin sembolü ve merkezi işlevini gördü. Hem ahlaki hem de siyasi açıdan İslamsızlaştırmanın mekânı olarak tasarlandı. Devlet adına modern değerlerle halkı ezmenin lümpen karargahı olarak özenle beslendi, büyütüldü.
Taksim’e cami yapılacağına ilişkin söylem “Gerekirse Silahla” tehditleriyle sadece merhum Erbakan’ı iktidardan indirmekle karşılık bulmamıştı. İlaveten tüm kamusal alan laik-Kemalist ideolojiyle sımsıkı bir terbiyeden geçirilmişti.
Ulusalcıları, sol-sosyalist örgütleri hatta liberal çevreleri Kemalist söylem ve kadrolar etrafında safları sıklaştırmaya mecbur tutan da İslami kimlik ve sembollere karşı sığınacakları başka bir şemsiyeden mahrum olmalarıdır. Çünkü sorun sivil-asker, ulusalcı-liberal, emekçi-sermayedar, zengin-fakir, kentli-taşralı ayrımından önce İslamcı-laik, dindar-seküler ayrımıdır. Modern-gelenek çatışması değil dini-dindışı ayrımı üzerinden süregelen bir kimlik savaşıdır.
En adi küfürlerin yanına dercedilip binlerce defa paylaşılan “Şerefe Tayyip” pozları bu kimlik savaşımının basit ve mide bulandırıcı olmakla beraber en açık göstergelerinden biridir.

Direnişçinin Harman Olduğu Koçlar Divanı

AK Parti Hükümetine ama özellikle de Başbakan Erdoğan’a muhalefete kilitlenenlerin “İktidar her yerdedir” gerçeğini atlamaları bir nevi siyasi körlük mü sayılmalı yoksa oportünizm mi?
Keşke içine düştükleri çelişki arkasına sığındıkları finans kapitalin sanatçı çocuklarından ibaret olsa. TÜSİAD’la KESK ve DİSK arasındaki ayrımı teferruata indiren, TKP, ÖDP, SDP başta olmak üzere bütün sol-sosyalist örgütleri Maocu-Kemalist Perinçek cuntasının kopyasına dönüştüren, ince ruhlu sanatçı ve aydınları kadrolu darbecilere dönüştüren temel faktör neydi?
Liberal Taraf ve Radikal’i Aydınlık ve Sözcü’ye, sosyalist BirGün ve Sol’u Yeniçağ ve Yeni Mesaj’a bitişik nizam konuşlanmaya sevk eden mücbir sebepleri merak ediyoruz. Sebep Başbakan Erdoğan’ın buyurgan üslubu ya da siyasetle toplum arasında yaşanan iletişim kazaları olmasa gerek.
Eski tüfek sosyalistler kulağı kesik cuntacılarla aynı kulvarda yürürken sınıf mücadelesi değil aydınlanmacı refleksle sermaye ve askeri cuntalara selam çakıyorlar. Ama nedense Kemalist Necati Doğru ve Kemalist Kadiri Şeyhi Haydar Baş kadar dürüst de davranamıyorlar. Çünkü Necati Doğru Sözcü’de açıkça “10 Milyon Taraftar Toplasan Ne yazar?” diye meydan okuyor Haydar Baş ise gazetesi Yeni Mesaj’da “Gezi’nin Galibi Atatürk” manşetiyle kimlik ve iktidar savaşında Taksim’de kimin askeri stratejisinin yürürlükte olduğunu beyan ediyordu.
Kemalizm bitti, darbe süreçleri kapandı, AK Parti Hükümeti devlet oldu artık gibi tezlerin ne kadar çürük olduğunu gözler önüne seren bir süreç yaşıyoruz. Kemalizmi hafife alan, iktidar sınıflarının örgütlenme, propaganda ve provokasyon yeteneklerini küçümseyenler fena halde yanıldılar. Mevcut zaafları, gayri meşru ve gayri ahlaki ilişkileriyle birlikte darbe sürecinin tüm bileşenleri çözümlenmeli ki bu musibetin tüm aktörleri tarihin çöp sepetine atılabilsinler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Kenan Alpay Arşivi