Şiddet şirretlikten şirretlik şeytandandır
Eskiler şöyle dua ederler;
-“Allah kimseyi şeytana uydurmasın.” Duadaki “kimseyi” ayrıntısı önemlidir.
Yani düşman bile bu duanın içindedir. Şeytana uymuş bir düşman, şeytandan daha tehlikelidir.
Bu ülkede nefes alıp veren her “ehli namus kişi” bilir ki, şiddete meyilli olmak, şirretliğin mayasında gizlidir.
Yine pekala bilinir ki, şirretlik şeytandandır. Çünkü “Şeytanından bul” sözü, şirretliğin sığındığı tek limanın, şeytan olduğuna işaret eder.
Dünyanın neresinde olursa olsun, ülkemizin neresinde olursa olsun ve hangi kesiminde olursa olsun, şiddette meyilli ruhlar her yerde geçimsizdirler.
Şiddeti çıkar yol bilen kişilerin kutsalı olmaz. Hatta her kutsal onları çileden çıkarmaya yeter.
Bu sebeple; hareket eden etmeyen tüm canlı ve cansız varlıklara karşı düşmanlık beslerler.
Şirretliklerini ortaya koymak için kendilerine mutlaka bir eğlence aracı bulurlar.
Bu bazen bir ağaçtır, bazen bir hayvandır, bazen bir “kullanılabilir” cinsinden insandır.
Yalnız neye sahip çıkarlarsa çıksınlar, sahip çıktıkları şeyin uğruna (sahip çıktıkları da dahil) yakar ve yıkarlar.
Böyleleri “inanma” sorunu yaşarlar. Esas problemleri bu sorunu aşamamalarıdır.
Çünkü bir insanın kutsalının olması, herhangi bir şeye inanması, o kişinin içinde yaşadığı toplumu az da olsa benimsemesini ve tanımasını gerektirir.
Boşuna dememişler; “kişi tanımadığının düşmanıdır” diye.
Mesela yaratılış gayelerini bilseler, kadere inansalar, belki de önce kendilerini sonra toplumu tanıyacaklardır.
Ama bodoslama düşmanlıkla yatıp, düşmanlıkla kalktıkları için; akıllarıyla değil, şirretlikle donanmış nefisleriyle hareket etmekteler.
¥
Oysa şiddete ve şirretliğe bir dakika ara verip;
-“Biz ya da ben ne yapıyorum?” sorusunu sorabilseler, belki de çok şey değişecek.
Yalnız şeytan o kadar güçlü ki; aklı, mantığı, duyguyu, düşünceyi tarumar etmiş vaziyette.
Hâlbuki yedikleri ekmek, Müslümanların emeği. İçtikleri su, Müslümanların emeği. Yürüdükleri yol, Müslümanların emeği. Bindikleri toplu taşım araçları, Müslümanların emeği. İşgal ettikleri mekânlar, Müslümanların emeği.
Yattıkları yatak, Müslümanların emeği. Oturdukları ev, Müslümanların emeği. Kullandıkları benzin, Müslümanların emeği. Vs. vs.
Yani bu coğrafyanın her santimetre karesinde, Müslüman halkımızın emeğinin olmadığı bir yer yok.
Hal böyle olunca hangi aklıselim sahibi bir insan, böyle bir millete karşı mücadele ederek; kargaşa ve kaosa sebep olup, sonra da zafer kazanabileceğini düşünebilir?
¥
“Şiddet şirretlikten, şirretlik şeytandandır” denilir. Öyle bir şiddet ve şirretlik sergilendi ki, bir ara içlerine Müslümanlar bile girip çıktı.
Allah’a şükür ki, çabuk uyanıldı, şeytanın oyunu olduğu anlaşıldı da; “Mü’minler kardeştir” ayetine dönüldü.
Velhasıl, yeryüzünde tek Müslüman kalıncaya kadar şeytan ve Ebu Cehiller yaşayacaktır. Allah bütün insanlığı, şeytan ve Ebu Cehillerden korusun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.