Erdoğan’ı göndermesine gönderelim de!
Erdoğan’ı nereye gönderiyorsunuz?
“Kontrollü bunalım stratejisi” diye bir şey var. Kontrol edemediğiniz kriz size hizmet etmez.. Kriz çıkartırsanız ve karşı taraf krizi aşarsa, çok daha güçlü hale gelir.
Birileri şunu bilmeli ki, Erdoğan’ı düşürürseniz, yerine koyacak, o boşluğu dolduracak birileri yok.. Erdoğan yıkılırsa, önce onu yıkanların üzerine yıkılır.. Erdoğan sonrası, onu yıkanlara Erdoğan’ı aratır.. Zaten onlar da bunun farkında..
Erdoğan’ı zaptetmek için başa Baykal’ı geçirecekler, arkadan, bürokrasiyi de ılımlı İslamcılarla, liberal İslamcılarla kontrol etmeye çalışacakları. İstedikleri Erdoğan’ı vitrin dekoru yapmaktı. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı..
Baykal rolünü iyi oynamadığı için cezalandırıldı.. Ilımlı/liberal İslamcılar da aynı şekilde cezalandırılacak.. Ve onların hali daha da zor. Nereye daha fazla meylederlerse öteki taraf tarafından dışlanacaklar.. Merkezde tutunma şanları da yok..
Bu saatten sonra derin güçlerin senaryolarını gözden geçirmeleri gerekiyor.. Pahalı ve zor bir proje idi bu iş.. Türkiye’de bir model oluşturacaklar, Türkiye’yi de yanlarına alarak bölgeye nizam vereceklerdi.. Onların bir planları vardı, ama o plan tutmadı..
Sopa politikası da çözüm olmadı, havuç politikası da.. Tam da Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan oldular.. Bu senaryonun sahipleri “beterin de beteri var” diye, “zararın neresinden dönersek kârdır” noktasına geldiler..
Ama o kadar çok istihdam yaptılar ki, o kadar çok para harcadılar ki, kontrollü bir şekilde paralel bir raya geçmeyi başaramazlarsa gelecek günler onlar için bu günleri aratabilir..
Bir de herkesin kulağına kar suyu kaçtı.. Bu işler açıkça konuşulmasa da, kapalı kapılar arkasında herkes “ne oluyor” sorusunu sormaya başladı..
Büyük kâr ve büyük zarar riski karşısında insanların öteki yüzü ortaya çıkar.. Yokuş aşağı koşarken bazı şeyler anlaşılmadı. Kimsenin sağına-soluna bakacak hali yoktu.. Şimdi, gelinen noktada işler karıştı.. Birileri Erdoğan’ın kendileri için umut mu, tehdit mi olduğu ikilemi karşısında çaresiz.. İstenmeyen bir umut, vazgeçilemeyen bir tehdit!
Birilerinin en büyük korkusu şu: Derin planın toplumun geniş kesimleri tarafından anlaşılması. İşler kontrolden çıkacak olursa, sonuçta sular durulduğunda inisiyatif sahibi olacak olan toplulukla nasıl başedileceği sorunu..
Gelişmeler hangi yönde olursa olsun, bu ülkede inisiyatif sahibi olacak, toplumu evirip çevirecek tek güç var, o da İslam! Bunun ılımlısı, radikali filan da olmaz.. Bir karmaşa durumunda ise, bugün Müslümanların şuuraltında oluşan endişeler, o gün çözümün çıkış yolunu gösterecektir.. Bugün başkalarının aynında gözüken birileri, o gün bin pişmanlık içinde gelecekleri yere koşacaktır.. Çünkü sükut içre derin iç muhasebesi yaşanıyor tüm kesimlerde.. Herkesin şuuraltına ittiği bir sürü duyumu, anlam veremediği ilişkiler yumağı var.. Şimdi, bir takım çevrelerin PR’ını yaptığı cilalı adamların cilaları dökülüyor bu olaylar sayesinde, maskeler düşüyor.. Ne bereketli, ne muhteşem bir dönemden geçiyoruz..
Allah (cc) bizi tarihi bir role, önemli bir geleceğe hazırlıyor sanki. Mısır, Suriye, HAMAS, Türkiye tecrübesi.. Biz tarihin yaşayan tanıklarıyız ve her şey biz yaşarken oluyor..
Hani derler ya, “Allah’ın sizin hakkınızdaki hükmünü merak ediyorsan, sizi neyle meşgul ettiğine bak!” Allah (cc) bizi çok önemli ve çok büyük bir göreve hazırlıyor..
Her şey ancak böyle mükemmel bir oluş içinde gerçekleşebilirdi.. Alemlerin Rabbi’ne hamdolsun.. Onların derin güçleri var, bizim gören, duyan, bilen, hüküm sahibi, “Ol” deyince olan, kadiri mutlak (mutlak iktidar sahibi) bir Allah’ımız var! O servet ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında evirip çevirendir.. Hasbinallahu veniğmel vekil ve niğmel Mevla ve niğmel masiyr, gufraneke Rabbene ve ileykel masiyr! Başkasını veli edinmeyin. “İyya kenağbüdü ve iyya kenastaiyn” deyin!
Erdem Beyazıt’ın dediği gibi.. “Yeryüzü bana mescit kılındı / Ant verdim toprak şahit tutuldu”
“Dallar meyvaya dursun / toprak tohuma dursun, / İnsan barışa dursun / selama dursun zaman! /Sabır savaş zafer. Adım: MÜSLÜMAN.”
Ve Tevfizname’ye bakalım bir, beyni zonklayanların kalbini surura erdirmek için, gözlerinin feri sönmesin, umutsuzluğa kapılmasınlar diye: “Mevla görelim neyler / Hak şerleri hayreyler / Sen zannetme ki gayreyler / Arif anı seyreyler / Mevla görelim neyler / Neylerse güzel eyler”. “Karanlığın en koyu anı, aydınlığa en yakın olduğu zamandır.” “De ki, Hak geldi batıl zail oldu, zaten batıl yokolmaya mahkumdur.” “Ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın / Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın!”
İmtihan oluyoruz dostlar! Kim kimdir bu süreçte ortaya çıkıyor. Hep diyorum ya, pahalı ve iyi bir ders oldu. İlk günlerin puslu havası dağılınca görünen o ki, tuzak kuranların tuzakları başına geçti, geçiyor ve geçecek.. Bana sorarsanız, bu işin sonu ne olacak diye telaşlanmayın, bu süreçte nerede duruyorsunuz ve ne yapıyorsunuz, iş ve sözleriniz Allah’ın kitabına, Resul’ün sünnetine uygun mu ona bakın. İstişare ve şura yapın. Sakın kafanızı kiraya vermeyin. Düşünün! Zira Allah cahil ve zalim bir topluluğa hidayet nasip etmez.. Size/bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde hayır murat etmiş olabilir! Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.