Kur’an-ı Raflardan İndirmeliyiz
Büyüklerimiz, Kur’an’ı gösterişli bir kılıfa koyar ve evlerinin duvarlarına asarlardı. Evde canlılık belirtisi olurdu, insanlar yerler, içerler, konuşurlar, tartışırlar, para kazanırlar, gelecek hayalleri kurarlardı ama Kur’an bir kılıfın içinde sadece Ramazan’dan Ramazan’a ya da cenazeden cenazeye açılır ve okunurdu.
Büyüklerimiz, yılın belli günlerinde Kur’an’ı okurlar fakat okunan ayetlerin anlam ve muhtevasına tamamen yabancı kalırlardı. Çocukluğumda namaz surelerinin anlamlarını öğrenmek için mahallemizin imamından yardım istemiştim de, ailenin büyükleri tepki göstermiş ve “dinde fazla derine kaçmayacaksın, yoksa aklını kaçırırsın” diye çıkışmışlardı. Bu çelişkili ifadelerin ne anlama geldiğini sorduğumda ise bana hurafelerle dolu bir kaç menkıbe anlatıvermişlerdi.
Bu gün, eskiye nazaran hayatımızda pek çok şey değişti. Kur’an ve kaynak eserler artık evlerin duvarlarından aşağı indirildi ve şaşaalı kütüphanelerdeki yerlerini aldılar. Ama Kur’an yine okunmuyor… İnsanlarımız günlük gazetelerini, magazin dergilerini, kişisel gelişim kitaplarını, macera romanlarını… vb okumaktan geri kalmazken Kur’an’ı yine cenazeden cenazeye açıyorlar. Doğru, bu gün insanlar bilgiye daha rahat ulaşabiliyor, okuyor ve kendilerini geliştiriyorlar fakat Kur’an’ı okumak ve hayata taşımak bu insanların işlerine gelmiyor. Çünkü dünya hayatı insanları cezp ederek kendine doğru çekiyor ve yavaş yavaş uyutuyor.
Peki, bir insan anlamadığı bir kitaptan nasıl faydalanabilir? Ya da anlamadığı bir kitapla ne kadar yakınlık kurabilir? İnsanlarımız aldıkları elektronik bir cihazın kullanma kılavuzunu itina ile okurken, yaşamlarına yön veren kutsal kitaplarına nasıl olur da bu kadar yabancı kalırlar? Ne yazık ki, küresel kapitalizm, birey ve toplumları etki altına alarak kutsalları ile aralarına mesafeler örüyor.
Kur’an, ruhu ve bilinci ölmüş bir topluma indi ve bu toplumu yeni bir dirilişle hayata kazandırdı… Kur’an’la yeniden hayat bulan insanlar, hiçbir medeniyetin inşa edemeyeceği ölçüde, sağlıklı bir kişiliğe sahip oldular ve insanlığı dünyanın bütün kalbine yazdılar. Çünkü onlar Kur’an’ın bir hayat rehberi olduğunu biliyor ve canlı bir organizma gibi öğrendikleri her şeyi hayatlarına taşıyorlardı.
Ama ne yazık ki, artık Kur’an’ın anlam ve muhtevasından uzaklaştırıldığı ve sadece cildinin revaçta olduğu bir çağda yaşıyoruz. Dolayısıyla, hayatımız başkalaşıyor, sosyal problemler, ruhsal rahatsızlıklar, toplumsal suçlar ve zulmün her türlüsü yaygınlaşıyor. Anlayacağınız sömürgeci baronlar, sadece Müslümanları değil, onların kutsallarını da hapsediyor ve bu insanların özlerine dönmelerini engellemek için yollarına taşlar döşüyor. Bu taşlara ister nefis deyin, ister bilgisizlik deyin, ister şuursuzluk deyin, ister gaflet deyin netice itibariyle insanların kutsallarına ulaşabilecekleri kanalları tıkıyor. Tıkanmanın önünü açabilmek için ise, Kur’an’ın raflardan indirilip hayata taşınması şarttır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.