Mesele “ağaç” değil... “Odun”lar hâlâ anlamadı mı?
“Olay”lar, “insan”lar ve “devir”ler değişse de “zihniyet” değişmiyor...
“Malûm zihniyet”in “din ve dindar düşmanlığı” aynen devam ediyor.
Çok yazdım, yine yazayım...
Cumhuriyet gazetesi; “laik CHP”nin hezimete uğrayıp, “dinci DP”(!)nin iktidar olduğu “1950’li yıllar”da, “dindarlara saldırmak” için her argümanı kullanıyor, her yalanı mübah görüyordu...
Bir defasında; “Bir imamın keçisinin çalındığı” haberi geldi... Ertesi günkü Cumhuriyet’te o haber nasıl verildi, biliyor musunuz;
“İmam keçi çaldı!”
O yıllarda “keçisi çalınan imam” için “İmam keçi çaldı” iftirası atan zihniyet, bugün de aynı “palavra”ları savuruyor, halkı “kin ve tahrik”e yelteniyor.
ESNAF KİME İSYAN EDİYOR?
Pazar gecesi oturdum televizyonun karşısına, “haberler”i izliyorum.
Bir “esnaf” isyan ediyor;
“Yetti artık!.. Yetti be!”
Diğerleri de isyanda;
l “Bir aydır dükkanımızı doğru dürüst açamıyoruz. Siftah yapamadan dükkan kapatıyoruz. Bu eylemler nedeniyle mağdur olduk. Zararımız çok büyük. Bu ülke hepimizin. İnsanlar evlerine ekmek götüremiyor. Artık bu eylemlere bir son verin. Lütfen evlerinize gidin.”
l Mal aldık, elimizde kaldı, çürüdü gitti. Ödemelerini bile yapamadık. 50 yıldan beri bu küçücük dükkanda 15-20 kişilik bir aileye bakıyoruz. Böyle bir olay yaşamadık. Bu olaylar artık bitsin.”
l 7 kişilik aileye bakıyorum. Faturalarımı bu ay ödeyemedim. 1 aydan beri borç parayla geçiniyorum. Perişan bir haldeyiz. Böyle devam ederse ne yapacağımızı bilmiyorum.”
l Bu, boş bir eylem. Herkes ekmeğinin peşinde... Neden bu olaylar devam ediyor? Hak haksızlık yapılarak aranmaz. Savunulacak bir şey varsa hep birlikte savunalım. Bu insanlar on binlerce ağaç kesilirken, askerlerimiz şehit edilirken neredeydi?.. Artık normal hayata dönmek istiyoruz!”
Hele bir “esnaf” vardı ki, “eylemciler”e ateş püskürüyor ve şöyle diyordu;
“Mahvettiniz bizi... Bir aydır kepenklerim kapalı!.. Evime ekmek götüremiyorum... Bizlere acımadığınız gibi, polislere de acımıyorsunuz!.. Şu polisler var ya, 10 gündür evlerine gidemediler... Yeter artık!.. Sabrın da bir sonu var!.. Bitirin şu eylemleri!”
Birkaç televizyon kanalında bu sahneleri izleyip, “esnafın isyanı”nı dinledikten sora, “Ulusal Kanal ve Halk TV ne diyor, olayları onlar nasıl veriyor?” diyerek, bir süre onları da seyrettim...
“Esnafın eylemcilere gösterdiği tepki”yi nasıl verdiler, biliyor musunuz;
“Polisin müdahalesine esnaf da isyan etti!.. Esnaf, polisin Taksim’den çekilmesini istedi!”
Yuh artık!..
“Görüntüler” aynı görüntüler!..
Yani diğer ekranlardaki esnaf aynı esnaf ama bunlarınkinde “ses” yok!..
Seyredenler zannediyor ki;
Esnaf da “eylemcilere destek” vermektedir!.. Oysa, tam aksine; esnaf “eylemcilere isyan” ediyor!..
Sizin anlayacağınız;
1950’li yıllarda Cumhuriyet gazetesi, nasıl ki; “keçisi çalınan imam” olayını “tam tersine” çevirip, “İmam keçi çaldı” diye haber yapmıştır, “aynı zihniyetin çağdaş versiyonları” olan Ulusal Kanal ve Halk TV de, “esnafın eylemcilere isyanı”nı “esnaftan eylemlere destek” diye verdi!..
Yuh!.. Bu kadarına da yuh!..
Hani diğer kanalları izlemesen, eylemcilere olan isyanı “esnafın kendi ağzından” dinlemesem, Ulusal Kanal ve Halk TV’de verilen habere ben de inanacağım!.
CNN VE HÜRRİYET!
Demek oluyor ki;
İşin içinde “vatanseverlik” değil de “gâvurluk” olunca; ister “Amerikalı” olsun, ister “Türk”, hiç farketmiyor!..
Malûm;
Amerikan CNN Televizyonu da, “olayları 180 derece tersine” göstermişti... AK Parti’nin Kazlıçeşme’de düzenlediği ve “2 milyona yakın kişinin katıldığı” ve üstelik Başbakan Tayyip Erdoğan’ın; “Neredesin CNN?.. Neredesin BBC ve Reuters?.. Hadi, bu manzarayı da gösterin!” diyerek tepki gösterdiği CNN, haberi şöyle vermişti:
“İstanbul Kazlıçeşme’de düzenlenen mitingde Hükümet protesto edildi!”
Çüşşş... Ve de oha!..
Hadi;
CNN “gâvur”dur ve ne yapsa yeridir, peki ya “Hürriyet’in internet sitesi”ne ne demeli?..
Hürriyet’in internet sitesi de;
“AK Parti Kazlıçeşme mitingi”nin fotoğrafı yerine, “CHP’nin Kazlıçeşme mitingi”nin fotoğrafını yayınlayıp, “katılım azdı” imajı verdi, iyi mi?..
Demek oluyor ki;
“Küfür tek millet.”
1950’lerde Cumhuriyet gazetesi, bugün ise CNN, BBC, Reuters, Ulusal Kanal ve Halk TV!..
Ne ilginç değil mi;
“Emperyalizm”e karşı mücadele verdiklerini iddia eden “Ulusalcı” takımı, “emperyalistlerle kucak kucağa!”
Bu görüntüyü unutmayın!..
Kaydedin hafızanızın bir kenarına!..
İleride lâzım olacak!..
ALMANYA NİYE “GEZİ”NİYOR?
Yazının en başında; “Olaylar, insanlar ve devirler değişse de, zihniyet aynen devam ediyor” dedim ya; olaylardaki “çıkar hesapları”nı ve “ideolojik hedefleri” de göz ardı etmemek gerekir...
Çünkü efendim;
Ortada; herkesin seyrettiği “kukla”lar varsa, mutlaka, onları oynatan “kuklacılar” da vardır!..
Önemli olan “kuklacı”ları görmek ve onların “hesap”larını bilebilmek...
Hele bir düşünün;
“Taksim Gezi Parkı”nda, “ağaçların sökülmesini protesto” diye başlayan ve “yakıp-yıkma”lar, “kırıp- dökme”lerle devam eden eylemlere Almanya neden bu kadar ilgi duyuyor ve “eylem”leri neden bu kadar destekliyor?..
A Haber’in Siyaset Danışmanı Hüseyin Kocabıyık, önceki gece hayli çarpıcı örnekler verdi ve dedi ki;
l “1997 yılında, 10 Orta Avrupa ülkesinin NATO ülkesi olma durumu vardı. Türkiye bunu veto etti... Hemen Almanya’da devlet destekli bir kampanya başlatıldı... Alman Başsavcı dönemin Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Tansu Çiller’in eroin kaçakçısı olduğunu iddia etti... Servis ettikleri haberlerde Türkiye haritasının içinden şırıngalar geçiyordu... Bunu günlerce tüm dünya televizyonlarına verdiler. Bir gün ‘Belge sahteymiş, yanlışlık oldu’ dediler.”
l “Almanya ile Türkiye arasında tarihi bir mesele var... Soğuk Savaş daha bitmeden Almanya parayı bastı, Ruslardan Doğu Almanya’yı satın aldı ve Alman birliğini sağladı... Bir memleketin geni neyse, odur. Almanya endüstri devleti olmaktan sıkılmıştı. Dünyaya nizam veren, elindeki büyük ekonomik gücü bunun için kullanmak isteyen vizyon belirledi. Doğu Almanya ile birleştikten sonra ilk yaptıkları Balkanlar’ı bölmek oldu... Almanya stratejik perspektifler göz eden bir devlet konumuna geçtikten sonra Türkiye ile bazı sorunları oldu. Türkiye ile işbirliği yapmak istiyorlar ama Türkiye bağımsız politika takınıyor ve Almanya’nın isteklerine cevap vermiyor. Bu da Almanların işine gelmiyor.”
l “Türkiye’de çok kuvvetli NGO’lar kuruldu... Erdoğan nereye gidiyorsa NGO’lar da gidiyor ve yardım kampanyaları düzenliyordu... Türkiye bunu en iyi yapan ülkelerin başında geliyordu. Dünyanın herhangi bir yerinde bir felaket olduğunda bu yardım kuruluşları gidiyorlar, Türk bayrağını asıyorlar ve büyük kaynakları transfer ediyorlardı.
Deniz Feneri Derneği, bunların en başında geliyordu... Bir an geldi, o kadar etkili çalışmalar yaptılar ki Almanya bundan rahatsız oldu ve kafasını kopardı... Türkiye’deki Deniz Feneri ile hiç alakası yoktu. O günden beri kendine gelemiyor, imajı bozuldu.”
l “Almanya’da Hz. Ali’den ve Müslümanlıktan koparılmış bir Alevilik düşüncesinin yayılması için bir takım derneklere olağanüstü Alman yardımlarının olduğu bilinir. Bir takım tuhaf adamlar çıkar, Aleviliğin Müslümanlıktan ayrı bir din olduğunu söyler. Bunun ardında Alman derin devleti vardır. Almanlar endüstri devleti olmaktan vazgeçtiler, dünyaya nizam vermek için Ortadoğu’da arzuları var.”
KIŞLA NİYE YIKILDI?
Peki, Almanya’nın, İngiltere’nin, Amerika’nın hesapları var da, “eylemcileri kışkırtan ve onları bir kukla gibi parmaklarında oynatanlar”ın hiç mi hesabı yok?..
Tarihçi Mustafa Armağan, olayların “tarihi arka plânı”nı anlatıyor ve diyor ki;
“Topçu Kışlası, dönemin belediye başkanı Lütfi Kırdar zamanında Taksim Meydanı’nı bir İnönü Meydanı haline getirmek amacıyla yıkıldı ve orası Gezi Parkı haline getirilmek istendi... Bundaki asıl mesele, bu alanın İsmet İnönü’nün kahramanlık ve büyüklüğünü halka dikte edecek bir ‘site’ haline getirilmesiydi.
Bu, pek fazla gündeme getirilmiyor... Net bir şekilde söylüyorum; Topçu Kışlası’nın tek parti döneminde yıkılmasının asıl nedeni, orayı İnönü anıtı ile donatmak ve İnönü’nün ismini ölümsüzleştirmekti.
Kışlanın yıkılmasının ardından heykelin alana yerleştirilmesi için çalışmalar hızlandırıldı... Merdivenlerden çıkılan, otobüs durağının arkasındaki alana büyük bir kaide konuldu. Ardından da 1 milyon liraya Viyanalı heykeltıraş Belling’e heykel yaptırıldı. Heykel buraya konulacak ve merdivenlerden çıkanlar ilk olarak İnönü’nün heykeliyle karşılaşacaktı. Böyle bir proje hazırlanmıştı... Ancaak, 1945’ten sonra çok partili hayata geçilmesiyle heykel dikilemedi!.. Söz konusu heykeli merak edenler; Maçka Parkı’na gitsin!”
Tabii, tek sebep bu değil...
Mustafa Armağan; kışlanın yıkılmasının başka sebepleri bulunduğuna işaret ederek, diyor ki;
“Bugünkü Atatürk Kültür Merkezi binasının olduğu yerden aşağıya doğru selvi ormanı şeklinde klasik bir Müslüman mezarlığı uzanıyordu. Önce 1930’ların başında Ayaspaşa’daki Müslüman mezarlığı, sonra da meydandaki ahırlarıyla birlikte koca Osmanlı kışlası temizlendi.
Meydanda Taksim Anıtı ve yapılacak İnönü heykeli dışında anıtsal bir eser kalmaması planlandı. Böylece Taksim Meydanı ‘laikleştirildi’... Elmadağ’daki Ermeni mezarlığının ortadan kaldırılması ise bunun bir sonraki adımını teşkil etti.”
BU DOLMALARI YUTMAYIN!
Eğer bu “bilgi”lere sahip değilseniz, eğer “sinsi plânlar”dan ve “çıkar hesapları”ndan haberdar değilseniz; size, meseleyi “ağaç” diye yuttururlar, “yakıp-yıkan, kırıp-döken vandalları” da, “çiçek-böcek çocukları” diye yuttururlar!..
Polisin “Batı’nın kuklası” olan “provokatörler”e yönelik operasyonu da, “bazı televizyonlar ve bazı gazeteler” tarafından “Karanfile operasyon” olarak yutturulmaya çalışılır!..
Tıpkı; “eylemcilere isyan” eden esnafın, “polise isyan” ediyor gibi yutturulmaya çalışılması gibi!..
Sakın aldanmayın bunlara.
Yutmayın bu dolmaları!..
Başbakan Erdoğan’ın dediği gibi;
“Gezi yalan”dır, bunların hedefi “Türkiye’yi talan”dır!..
Eylemlerin özü ve özeti budur!..
Ne mutlu, “çapulcu”ların da bir partisi oldu!
Ekranlara çıkan ya da gazetelere demeç veren “herbokolog”lar; eylemlerin ilk günlerinde, daha ne olup bittiğini anlayamayan vatandaşlara diyorlardı ki; “Bunlar yepyeni bir gençlik... Bunlar özgürlük ve barış yanlısı... Dahası; bunların politik görüşleri de yok!.. Bunlar, çiçek-böcek gençleri!”
“İllegal örgütler”in gövde gösterileri, “yakıp-yıkma”lar ve “kırıp-dökme”ler başlayınca, millet bunların ne “animal” olduğunu gördü görmesine de, “Gezi Parkı”nda yapılan bir anket, gerçeği gözler önüne serdi: “Eylemcilerin yüzde 78’i CHP’li” idi!..
Hayret bi şey değil mi?.. “Politika ile ilgisi yok” denilen gençlerin yüzde 78’i CHP’li!..
Sonradan o CHP’liler de by-pass edildi ve eylem, “yasadışı örgütler” tarafından “ele geçirildi!”
Onlar da “forum”lar, “yorum”lar derken “par-tileşmeye” karar verdiler ve dün; bir adı da “Çapulcu Halk Partisi” olan Sosyalist Yeniden Kurtuluş Partisi’ni kurup, kuruluş dilekçesini İçişleri Bakanlığı’na verdiler... Partinin “beleş başkanlığı”nı, pardon “eş” başkanlığını Tuncay Yılmaz ve Nejla Kurul yapacakmış!.
“Gezi Parkı’ndaki çadırlar”dan, “çivili top” gibi bir partimiz doğdu...
Memlekete ve millete hayırlı olsun!!!..