Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Akil İnsanlar... Hem yerli, hem de milli bir proje!

Akil İnsanlar... Hem yerli, hem de milli bir proje!

Dünkü yazımda ifade ettiğim gibi, dün “Akil İnsanlar Heyeti”nin “final toplantısı”na katıldım...

Dile kolay;
4 Nisan’da Başbakan Tayyip Erdoğan’la yaptığımız görüşmeden sonra çıktığımız “Türkiye turu”nda, “81 il, 37 ilçe ve 22 köye” gitmiş, “toplam 122 bin kilometre” yol katetmişiz.
83 günde 122 bin kilometre...
Yani, “dünyanın çevresi”ni 3 defa dolaşmışız!..
Bu “83 gün” içinde “200’ü aşkın sivil toplum kuruluşu” ile görüşmüşüz...
Malûm, bu süreçte neler yaşadığımızı, hangi “sözlü ve fiili saldırılara” maruz kaldığımızı “her il ziyaretinden sonra” sizlerle paylaştım...
Üzerimize “kaldırım taşı” atanlar da oldu, “içi su dolu pet şişe” fırlatanlar da... “Türk bayrağının sopasını gözümüze sokmak” isteyenler de oldu, “Niye İstiklâl Marşı okunmuyor?” diye bağıranlar da!..
Bazı “Kemalist Nine”ler ise, salondaki “Atatürk resmi”nin “mavi zemin” üzerine çizilmiş olmasından dolayı bizi protesto etti, iyi mi?..

AKİL ARKADAŞLIĞI

Kütahya’da, arkadaşımız Avni Özgürel’in yaşadığı gibi, “linç girişimi”ne maruz kalanlar da oldu...
Ama, sonunda, bize verilen bir görevi başarı ile ifa ettik ve “rapor”larımızı hazırlayıp, dün Başbakan Tayyip Erdoğan’a teslim ettik...
Tabiî, yaşadıklarımızdan “ilginç kesitler” de aktardık...
Biliyorsunuz;
Görev yaptığımız 3 aya yakın sürede, heyet üyeleri arasında bir “samimiyet” ve “arkadaşlık/dostluk” oluştu ki, biz buna “Akil arkadaşlığı” dedik... Tıpkı, “asker arkadaşlığı” gibi bir arkadaşlık...
Bu vesileyle;
Ege Bölgesi Heyet Başkanı Tarhan Erdem başta olmak üzere, diğer “Akil arkadaş”larım Avni Özgürel’e, Arzuhan Doğan Yalçındağ’a, Fadime Özkan’a, Fuat Keyman’a, Fehmi Koru’ya ve Baskın Oran’a teşekkür ediyorum...
Daha önce de söyledim;
Ege Heyeti’ndeki bu 8 kişi, belki 80 yıl geçse bir araya gelmesi mümkün olmayan insanlardı... Ama, 83 gün boyunca; sadece “yol arkadaşlığı” değil, “kader arkadaşlığı” yaptılar.
Evet, kader arkadaşlığı...
“Türkiye’nin kaderi”nde çok önemli bir yeri olan “Çözüm Süreci”nde görev aldılar...
Bugün, eğer;
“6 aydır şehit tabutu gelmiyor” ise, bunda “Akil İnsanlar”ın da bir rolü ve katkısı varsa, ne mutlu bize...
Eğer 30 yıldır akan kan durmuşsa, bundan sonra da akmayacaksa ve bunda da “62 Akil”in rolü varsa, bu bizim için, göğsümüzde taşıyacağımız bir “şeref madalyası” olacaktır.

BÖLGE BÖLGE İZLENİMLER

Dün, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında “Dolmabahçe Konutu”nda yaptığımız toplantıda, işte bu duygu ve düşünceleri paylaştık...
Saat 14.00’te başlayan ve yaklaşık 4 saat süren toplantının öncesi ve sonrası ile ilgili “izlenim”lerimi inşaallah yarın yazacağım... Sayın Başbakan’ın konuşmasındaki “mesaj”ları da yarın paylaşırım...
Bugün, “kendi bölgeleri” ile ilgili “gö-rüş”lerini açıklayan “heyet üyeleri”nin konuşmalarından bölümler aktarmak istiyorum.
İşte, “bölge bölge” görüşler:
l GÜNEYDOĞU - “Akil İnsanlar Heyeti olarak çözüm süreciyle ilgili farklı kesimlerden insanların düşüncelerini öğrenmek için Diyarbakır, Mardin, Şırnak, Siirt, Batman, Şanlıurfa, Adıyaman, Gaziantep ve Kilis’te 10 bini aşkın kişiyle görüştük... Görüştüğümüz insanlar arasında çözüm sürecine karşı olan tek bir kişi ile dahi karşılaşmadık... Bölgedeki tüm illerde sürece çok büyük destek olduğunu gördük.
Vatandaşlar, çözüm sürecine karşı değiller... Tam aksine sürecin zarar görme ihtimalinden büyük endişe duyuyorlar... İnsanlar başlatılmış olan çözüm sürecinin başarıyla sonlandırılarak, 30 yıldır süren ve 40 bini aşkın kişinin ölümüne neden olan sorunun sonlanmasını istiyor. Çözüm sürecinin, bölge halkına büyük umut getirdiğini gördük.”
l İÇ ANADOLU - “İç Anadolu Bölgesi, birçok şehit cenazesinin geldiği, annelerin, babaların duyarlılığını görmüş, hissetmiş, içinde yaşamış bir toplumu oluşturuyordu.
Tepkilerle karşılaştık ancak toplum kan sürecinin bitmesi noktasında olağanüstü bir kabul gösterdi.
Bütün Türkiye’de toplum planında, sistemin, kurulu düzenin, statükonun ortaya çıkardığı sorunlar dile getirildi ve sistem planında bir iyileşme çerçevesinde Kürt, Alevi, Sünni vatandaşlarımızın, İslami duyarlılığı olan vatandaşlarımızın yani tüm toplumun karşı karşıya kaldığı sorunlar dillendirildi. Ortak bir duygu zemini oluştu ve bütün bu sistem planlarında iyileşmenin toplumun ortak talebi olduğu gözlendi. Süreç içinde silahlı çatışmaların durması, cenazelerin gelmiyor olması, çok önemli bir döneme girildiğinin ve belli ölçülerde başarılar kazanıldığının göstergesi oldu.
Akil İnsanlar Heyeti yeni bir demokrasi deneyimidir. Bu tarz deneyimin daha sonraki sorunlarda da gündeme gelebileceğini, Türkiye’nin iyi bir tecrübe yaşadığını düşünüyoruz.”
l KARADENİZ - “Süreç başladığı zaman Karadeniz bölgesi ve Ege bölgesi için ‘çözüm sürecine halkın büyük çoğunluğu karşı’ denildi.
Biz raporumuzda bunun böyle olmadığını ifade ediyoruz çünkü gezdiğimiz yerlerde de gördük ki; Karadeniz Bölgesi’ndeki insanlar çoğunlukla süreci destekliyorlar. Bu sebeple bölge insanının çözüm sürecini desteklediğini ifade ettik ama bu şartsız desteklemek anlamına gelmiyor.
Bölge insanı diyor ki ‘Bazı kırmızı çizgilerimizin olması lazım.’
O kırmızı çizgiler nelerdir? Tek devlet, tek bayrak, tek millet. Çünkü bölünmez bütünlük noktasında hassasiyetleri vardı. Bu aynı zamanda bizim de hassasiyetlerimizdi. Bunu Karadeniz Bölgesi’ndeki insanların toplantılarda ifade etmesi önemliydi çünkü biz raporu yazarken, bize göre çözüm süreci nasıl olmalı değil, Karadeniz insanının nasıl düşündüğünü aktarmaya çalıştık ve bölgenin hassasiyeti olarak vurgu yaptık.
En büyük tehlike olarak sürecin kesintiye uğramasını görüyorlar. Bu işe girildi, bu işten sonuç alınması gerekiyor. O nedenle burada sonuç alıcı şekilde hareket etmek gerekiyor. Hiçbir şekilde rehavete kapılmamak, sonuna kadar gidilmesi gerekiyor. Süreci de hükümetin yönetmesinden fevkalade memnunlar çünkü süreci hükümet yönetmese o zaman burada ciddi endişeler ortaya çıkabilir.”
l AKDENİZ - “Sonuç olarak şunu gördük ki; şehit ve gazi yakınları gibi aşırı tepkili gruplarda bile konuştukça algılar değişiyor ve politik bir olgunluğa ulaşılabiliyor. Aslında keşke Hakkari’den bir kanaat önderi, Isparta’da ya da Antalya’da konuşabilse bu önyargılar kırılabilir.
Süreç, muhalefet ve medya tarafından biraz politize edildi. Akil İnsanlar Heyetleri bu nedenle bazı seyahatlerde ciddi sıkıntılarla karşılaştı... Yine de Türkiye özelinde iyi bir deneyimdi. Türkiye’de arayüz olabilecek sivil toplum kuruluşları olmadığı için, Akiller bu boşluğu doldurmaya çalıştı.”
l DOĞU ANADOLU - “Çözüm sürecine ilişkin heyet üyelerinin birtakım önerilerini, bize iletilen bütün talepleri, endişeleri ve kaygıları başlıklar halinde sınıflandırarak, hazırlanan rapora koyduk.
Bu sürecin sonunda yeni bir anayasanın yapılması kaçınılmaz. Bu anayasanın nasıl yapılacağı hakkında bir takım öneriler sunduk.”
l EGE BÖLGESİ - “Ege Bölgesi için söylenebilecek ilk cümle; sürece devam olmalı. Destek yüzde 40’ların üzerinde seyrediyordu ancak beş ayı aşkın süredir sürecin sağlıklı yürümesi, cenazelerin gelmemesi, evladı askerde olan insanların yüreği ağzında, ‘Kötü haber alacağım’ diye korkmaması gibi sebeplerle sürece destek oranı arttı, yüzde 60’ları aştı.
Çalışmaya başladığımız Nisan ayı boyunca sürece dair endişeler, kuşkulu sorular daha ön planda olsa da, Mayıs ayı biterken artık insanlar, ‘Türkiye bölünecek mi? Bayrak değişecek mi? Türk milleti ifadesi anayasadan çıkacak mı?’ diye sormuyordu.
Bu sorular hemen hemen buharlaşırken, ‘Öcalan serbest kalacak mı? Silah bırakma karşılığında PKK’ya ne taviz verildi?’ soruları eski tonunu yitirdi.
Bunun yerine, ‘Anayasaya silahın gölgesi düşmesin, sadece Kürtlerin değil, herkesin hak ve özgürlük alanları genişlesin, bütün siyasi partiler bu milli meselede taşın altına elini koysun’ talep ve önerileri daha fazla dillendirildi.
Egeliler, sürece dair fikirlerinin alınmasını takdirle karşıladı. ‘Devletimiz ilk kez bize bir konuda ‘Sen ne düşünüyorsun?’ diye soruyor, bundan memnun olduk’ diyen çoktu. Sürece, hükümete, heyete ideolojik olarak karşı olanlar dışında, endişelenenler, eleştirenler, kendilerini ifade zemini bulmaktan dolayı memnundu. Bu diyalog zemini sürece dair kuşku bulutunu kısmen dağıttı.”
l MARMARA - “Birçok insanın; ‘keşke bu süreç 6 ay önce yaşansaydı, 10 yıl önce yaşansaydı, şehit cenazeleri gelmezdi’ tarzında ortaya koyduğu düşünceler ne kadar hayati bir sürecin içinde olduğumuz gerçeğini gösterdi.
Bizim ilişkimiz siyasi bir ilişki değildi. Toplumla toplumun kendi içinden çıkmış ilişkiydi, yatay bir ilişkiydi. Yukarıdan aşağıya bir ilişki değildi. Onun için sağlıklı iletişim kurduğumuzu söyleyebiliriz... Toplumun dinlenmesi olgusudur yaptığımız hadise. En özgür, en geniş biçimde toplumdan adeta yönetimlere, devlete yönelik bir mesaj niteliği taşıdı.”

AKİLLER, GERÇEK SİVİLLER

Bu “görüş”ler de ortaya koydu ki; “Akil İnsanlar Heyeti” gerçekten de “milli bir oluşum”dur, “yerli bir oluşum”dur, “sivil bir oluşum”dur!..
“Taksim Gezi Parkı eylemcileri” için; “ithal eylemler” yaptıklarını, “Emperyalist Batı tarafından güdüldüklerini” bile bile “Made in Turkey” diyenler, “Akil İnsanlar Heyeti”ne bir defa daha bakmalıdırlar.
Çünkü “Akil İnsanlar”ın çalışmalarında “şiddet” değil, “barış” vardı... “Yakmak-yıkmak” değil, “yapmak-onarmak” vardı... Onlar; “ayrıştırmak” için değil, “birleştirmek” için vardı.
Kim ne derse desin;
Akil İnsanlar Projesi, “dünyaya örnek” olan bir projedir ve görev başarıyla tamamlanmıştır.
Bu heyette bulunmak, bir şereftir.

 

Kılavuzları Levent Kırca... Olacak O Kadar!
Hep diyorum;
“Gaz”a gelmeyin, “Dolmuş”a binmeyin, “Mandepsi”ye basmayın!..
Sanki ben bunları demiyormuşum gibi;
Gittiler bazı “dinozorlaşmış abi”lerinin kuyruğuna takılıp, “Taksim’i ele geçireceklerini, Türkiye’yi AKP işgalinden kurtaracaklarını” zannettiler!..
Kendilerine “Kılavuz” olarak da, Levent Kırca gibi, “fosilleşmiş bir kafa”yı seçtiler, iyi mi?..
İşte bu Levent Kırca; “Mustafa Kemal’in Askerleri”ne Londra’dan komut verip, “hedef” gösterdi!.. Dedi ki; “Hedefiniz Silivri ve Hasdal Cezaevleri’ni basmak ve oradaki tutukluları kurtarmaktır!”
İnanın şaka değil... Hem de “görüntülü” bir gerçek... Adam, ya “kafayı iyice yedi” ya da kendini bir “şey” sanıyor!.. İyice “yaşlandı” ya, beyni de sulanmış olmalı ki; “savaş nârâları” atmaya başladı!..
Eee, bu saatten sonra, Olacak O Kadar!..
Bu adamın; bu kadar “tahrikçilik”ten sonra “Silivri’ye kapatılmasını” isteyenler var... Bence Silivri’ye değil, “tımarhaneye kapatılması” daha uygun olur!..
Bırakın orada, kendini “Hitler” zannetsin!.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi