Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Darbenin anlatılmamış hikâyesi!

Darbenin anlatılmamış hikâyesi!

Mısır’ın seçilmiş ve yasal Cumhurbaşkanı Muhammed Mürsi’ye yönelik darbe hareketi 30 Haziran tarihinden sonra 3 Temmuz günü gerçekleşse bile bunun bir de gelişme süreci var. 23 Haziran (2013) günü Genelkurmay Başkanı Abdulfettah Sisi, Mürsi’ye ültimatom veriyor ve bir haftaya kadar muhaliflerle anlaşmazlığını gidermesini istiyor.

Bu taciz edici bir buyruk ve buyrukla bir uzlaşma zemini bulunabilir mi? Bu teklif suretinde bir ön darbe! Bu, ‘makamını terk et!’ talimatıdır. 1 Temmuz tarihinde yine 48 saatlik bir ültimatom ve muhtıra vermiş ve ardından da eyleme geçilmiştir. Müslüman Kardeşler’in ileri gelenlerinden Dr. Cemal Karni’nin ifade ettiği gibi, darbe süreci aylar öncesinde başlamıştır. Darbe için hamle üzerine hamle yapılmıştır. Devr-i sabık ve kalıntılar hiç boş durmamıştır. Mürsi’nin elinde de onları cezalandıracak bir mekanizma olmamıştır. Zira devlet kurum ve organları da kalıntıların elindedir. Eski kadrolar direnirken Mürsi’ye kadrolaşma imkânı da tanınmamıştır. Paradoks bir biçimde Mürsi’nin başarısı kadrolaşmadan geçiyordu.

Buna imkân verilmediği gibi eski kadrolar da kazan kaldırmıştır. Temerrütçüler ‘Mısır için bütün Mısırlılarla yeni bir Mısır’ kuracaklarını vaat ederken Mürsi’ye verilen yüzde 52 oyu hiç hesaba katmıyorlar. Ordu, Mürsi’ye verilen oyları hiçe saydığı gibi devrimin ruhunu taşıyan Rabiatü’l Adeviyye’ye yabancılaşmış ve darbecilerin üssü ve yuvası haline gelen Tahrir Meydanı’nı bağrına basmıştır. Tahrir’de ve Taksim’de Deccal ruhu atmaktadır. Dünya da Mısır ordusu gibi tek gözle sadece Tahrir Meydanı’nı görmüş, ama Rabiatü’l Adeviyye Meydanı’nı ve buna eşlik eden kitleleri görmezlikten gelmiştir. Büyük bir karartma uygulanmış ve uygulanmaktadır.
*
Tahrir ve darbeciler eski düzenin kalıntılarından ibarettir. Bir de Taksim’deki gibi vicdanlarını satmış bazı İslâmcılar vardır. Beşinci tabur üyeleri. 28 Şubat sürecindeki gibi basın, yargı, asker ve polis yasal idareye karşı birleşmiştir.

Darbeci askerlerin yol haritasına karşı İhvan Rehberi Muhammed Bedii karşı yol haritasını belirlemiştir. Bu karşı harita, meşruiyetin istirdadıdır. Müslüman Kardeşler’den Cemal Karni bu süreçte ve uzun yürüyüşte en büyük silahlarının iman ve Allah’a güven ve sarılmak olduğunu ifade etmektedir. Darbeye giden son günlerin hikâyesini birçok kaynakta görmek mümkündür. Bunlardan birisi de The Guardian gazetesi olmuştur. Anlatılanların özeti şudur: 23 Haziran itibarıyla Abdulfettah Sisi, Cumhurbaşkanı Mürsi’nin dış dünya ile bağlantılarını kestiriyor. Cumhurbaşkanlığı’na giden bilgi akışını kesiyor. Zırhlı araçları darbeye hazırlık olarak şehirlere mevzileniyor.

Cumhurbaşkanının etrafı boşaltılıyor ve giderek yalnızlaştırılıyor. Mürsi’nin özel muhafızları bile çevresini terk ediyor. Ordu yetkilileri gelerek Mürsi ile bu ortamda görüşüyor ve çekilmesini istiyorlar. Bunun üzerine Mürsi çelik gibi duruyor ve ‘Ancak cesedimi çiğneyerek bu amacınıza ulaşabilirsiniz’ diyor. Mürsi ne poliste ne de ordu da kendisine destek olabilecek tek bir fert dahi bulamıyor.

Mürsi son aylarını ordu ile çekişme içinde geçiriyor. Daha doğrusu darbe eğilimi içinde olan askerler boylarından büyük işlere kalkışıyorlar. Bunun dışında Ezher, Körfez ülkeleriyle birlikte hareket ediyor. Körfez ülkeleri, Ezher’i Mürsi’ye karşı dinî bir odak ve menfez olarak görüyor ve kullanıyorlar.

Üçüncü Şennude’ye istihlaf eden Mısır Kıpti Ortodoks Kilisesi Patriği Tovadros, daha keskin çıkıyor ve İhvan idaresine savaş açıyor. Ocak ayında Ahmet Şefik taraftarları Kıptilerle birlikte Mürsi’yi devirmek için İttihadiye Sarayı’nı basmaya çalışıyor ve önünde bir kalkışma yapıyorlar. Mürsi darbe takvimlerini atlata atlata 3 Temmuz’a geliyor ve burada mukadder gerçekleşiyor. Ezher, Kıpti Kilisesi, Kurtuluş Cephesi, ordu, polis, yargı ve istihbarat hepsi Mürsi’ye cephe alıyor.

Dışarıdan atanmış içişleri bakanı ve savunma bakanları hükümet toplantılarını boykot ediyorlar. Temerrüt hareketi ve Kurtuluş Cephesi, Özgürlük ve Adalet Partisi ve Müslüman Kardeşler bürolarını polis marifetinde kundaklıyor ve ateşe veriyor. Mürsi ölüm kalım mücadelesi içinde kaldığında çevresinde sığınabileceği kimseyi bulamıyor. Bu durumda yardımcıları alelacele son konuşmasını kayda geçiriyorlar. İhvan yanlısı kanallar ve gazetelerin yayınına son verilmeden ve devlete ait kanallara el konulmadan bu kayda alınmış konuşması yayınlanıyor. Böylece en azından Mürsi’nin çökmekte olan yeni karanlık öncesi darbe karşısındaki tavrı anlaşılabiliyor. Mürsi’nin danışmanlarından Murat Ali, darbeci generallerin Mürsi’nin hiçbir tavizini yeterli görmediklerini ve gitmesinden başka seçeneğe şans bırakmadıklarını ifade etmektedir.

Suret-i haktan görünerek bir de muhaliflerle anlaşmazlıklarını çözmesi direktifi veriyorlar. Sanki Mürsi’nin yerinde onlar var! Ayaklar baş olmuş! Mürsi son bir hamle ile uzlaşma hükümetinden bahsediyor. Lakin sivil ve askeri bürokrasi direndiği gibi muhalefet de baştan beri boykot etmektedir. Bu sahrada atılmış bir çığlığa benziyor. Murat Ali, ‘İhanetin bu kadar seviyesizleşeceğini doğrusu tahmin edememiştik’ diyor. Ona iki seçenek sunuyorlar.

Ya istifanı ver ya da hapse girmeye hazır ol. Gerçekten de Mürsi gibi İhvan liderleri hapisten çıkıp yönetime geliyor ve yönetimden çıkıp tekrar hapse gidiyorlar. Şimdiye kadar onlara başka bir seçenek bırakılmadı. Son bir hamle ile 23 Haziran tarihinde Ann Peterson gibi Amerikan ve diğer büyükelçilere durumu haber veriyorlar. Lakin daha sonra onların darbecilerle muvazaa içinde olduğu anlaşılıyor. 12 Eylül sonrasında olduğu gibi Kahire’de de Amerikan çocukları efendileri adına darbeye kalkışıyorlar. Obama da suyuna tirit konuşmalarla zevahiri kurtarmaya çalışıyor.

ABD’nin Mısır’daki çocukları Camp David anlaşmasının sıkı bekçileridir. Danışmanlardan Es’ad Şeyh ve Rifaa Tahtavi darbeye karşı duracak subay ve generallerle temas imkânı arıyorlar o da sağlanamıyor. Sisi birliklere Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile teması yasaklıyor. Kısaca darbenin hikâyesi budur. Elbette zamanla detayları daha da netleşecektir. Mısır’da ve İslâm dünyasında bundan böyle sırada darbecileri tepeleme ve onların beşinci taburu olan ulusalcıları, liberalleri ve bütün batı ideolojisinin uzantılarını tasfiyeye gelmiştir. Ya devlet başa ya kuzgun leşe! Mısır deneyimi göstermiştir ki, tasfiye etmeyen tasfiye olmaktadır. Oyunda kural diye bir şey yoktur. İslâmcılar kural olduğunu vehmetmişlerdir.

Tek çare:
Allah’a dayanmak ve saye ram olmaktır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi