M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

“Mukabele’yi anlamak ya da anlamlı kılmak”

“Mukabele’yi anlamak ya da anlamlı kılmak”

Ramazan ayının özelliklerinden biri de “mukabele” dir. Camilerde veya uygun başka mekânlarda bir hafız (veya kâri) Kur’an okur, dinleyenler de onu takip ederler, böylece ramazanda mukabele ile bir hatim yapılmış olur.
 
Mukabele okumak veya hatim yapmaktan maksat, Kur’an’ı baştan sona okumakla birlikte aslolan; ilahi mesajları yeniden hatırlamaktır. Yani, Kur’an’ı anlamaya yönelik okumaktır. Bu yıl Diyanet çok anlamlı bir adım atarak Kuran’ın manasını öne çıkaracak bir hizmete kapı açtı. Her yıl sadece metin okunarak gerçekleştirilen mukabelelerin bu yıl anlamının da okunmasını görevlilerinden istedi. Bu bağlamda, her cüzden seçilen bir kısım ayetler mukabele sonunda cemaate anlatılmış olacak!
 
Bu düşünce ve uygulamadan dolayı Diyanet yetkililerini tebrik etmek gerek. Çünkü yıllardır ihmal edilen Kur’an’ı anlamaya matuf bir hizmet, bu vesileyle yeniden hayatiyet kazanmış olacak! 
 
***
 
Diyanet’in bu konuyu neden öne çıkardığını, teşkilatına gönderdiği yazıdaki şu satırlardan anlıyoruz:
 
“Asırlardır bizde, geleneksel bir şekilde neredeyse her camide hem erkekler, hem de hanımlar bu "mukabele" sünnetine uyarak ramazan boyunca Kur'an-ı Kerim'i hatmetmektedirler. Şüphesiz bu faaliyet, yediden yetmişe Müslümanların Allah'ın Kitabıyla buluşmaları adına oldukça sevindirici bir durumdur. Fakat itiraf etmeliyiz ki, genel itibarıyla bu gayretin altında yatan asıl sâik, daha çok Kur'an-ı Kerim'i okuma, dinleme ve hatmetme sevabına erişme arzusudur.
 
Oysa Cebrail (a.s.) ile Rasul-i Ekrem arasındaki karşılıklı okumalarda "okunma" kadar, "anlama" da söz konusuydu. Zira Kur'an, anlaşılması ve uygulanması için gönderilmişti ve burada asıl olan, Yüce Allah'tan gelen emir ve yasakların anlaşılması, ilahî öğütlerin öğrenilmesiydi. Anadili Arapça olanlar elbette anlayışları, kavrayışları nispetinde ilahî mesajları kavrayabilmekteydi. Halbuki okunan ayetlerin, farklı dilleri konuşanlar tarafından anlaşılabilmesi için apayrı bir çaba sarf edilmesi gerekmekteydi. Bu, ya Arapçayı öğrenmek, ya da tercümelere veya tefsirlere başvurmak şeklinde mümkündü.
 
Bu sebeple, mukabele sünnetinin asıl amacına uygun bir şekilde yerine getirilebilmesi için, ya okunan cüzün hemen ardından tercümesinin de okunması yahut en azından o cüzden bazı ayetlerin seçilerek dinleyenlere anlatılması gerekecektir. Bu, cüz okuyan her hafızın rahatlıkla yapabileceği kadar kolay, Kur'an'ın gönderiliş amacını dikkate almak kadar önemli bir faaliyettir.
 
Böylece hem okuyanlar, hem de dinleyenler ve takip edenler, o cüzde okunan ayetlerin içeriğinden haberdar olacaklar ve gereğiyle de amel etmeye gayret edeceklerdir. Bu sayede Mukabele, maksadına uygun bir şekilde gerçekleştirilecek ve daha da "anlamlı" hale gelecektir.”
 
***
 
Bu anlamlı faaliyetin başarılı olması, öncelikle diyanet görevlilerine bağlıdır. Her görevli, okuduğu ayetleri önce kendisi anlayacak, özümseyip içine sindirecek, sonra cemaatine anlatacaktır. Bu aynı zamanda samimiyet ve tutarlılık testidir. İnsanlara güzel örnek olmak, bu testten başarıyla çıkmakla mümkündür.
 
Bu başarı, diyanet görevlilerinin toplum nezdinde saygınlığının artmasına, itibarlarının yükselmesine de vesile olacaktır. “Üsvetü’l-Hasene” olan bir Peygamberin (s.a.v) mirasçılarına da herhalde bu yakışır. 
 
NOT: İnşallah Ramazan boyunca 42Konya televizyonunda sahur programlarında olacağım.
 

facebook.com/vaktulemin 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
M. Emin Parlaktürk Arşivi