D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Ramazanın halleri

Ramazanın halleri

İnsan ömrüne kaç yaz ramazanı sığar?

İki, bilemediniz üç...
Oruçlu olarak ikinci yaz ramazanını idrak eden kuşaktanız. İlk yaz ramazanımız, oruçsuzluk yaşlarımıza tesadüf ediyor...

Yaz, çünkü memlekette mutad olarak bahçeye göçmüşüz. Akşamları komşuların erkeklerinin bizim derme çatma bahçe evinin (“gümele” denilir) alt katında teravih kıldıkları anlaşılıyor, biz henüz farkında değiliz. Babam en önde. (Demek ki, imamlık yapıyor). Yaşıtımız bir kaç çocukla onların bu ciddiyetine muzipçe müdahalelerde bulunuyoruz. Kimimiz yakınlarımızın boynuna sarılıyor, kimimiz sırtına atlıyor veya saçını çekiyor...

Neyse ki, büyüklerimiz bize kızmıyorlar; istiflerini bozmadan yaptıkları işe devam ediyorlar. O zamanlar ne namazın sebebini biliyoruz, ne de onların bize böylesine hoşgörülü davranmalarının...

Oruç ibadeti o kadar çok şeyi hatırlatır ki…

Türkiye, dinî bilgilenmenin dışına düşürüldüğü, dinî hayatı kısıtlandığı zamanlarda kendini oruçla hatırladı. Buna “idrak etti” de diyebiliriz. “Ayakta tuttu” veya “diriltti” de…
Bir uğurda aç kalmak… Nefsinin arzularını gün boyu geri çevirmek. Allah rızası için meşrû olan şeyleri bilerek terk etmek.

Bu öyle bir hatırlatmadır ki, 11 ayın kaymış olan yörüngesi bu ayda yerine oturur.
Ramazan hatırlatır: Varlığımızı, fâniliğimizi, insanlığımızı; velhasıl “ben”in ötesindeki şeyleri.

Tok adam unutur, aç insan hatırlar!

Ramazan’da hissiyatımız gelişir, ruhiyatımız beslenir, gönlümüz serpilir. Gövdemiz aç kalsa ne gam.

Elbette ibadetler ferdidir. Cemaat halinde kılanan namazda bile kişi kendi ibadetini yapar. Bütün ibadetler gibi, orucun da sosyal sonuçları vardır. Fakat, oruç namaz gibi kalıcı bir yapı gerektirmez. Cemaatle namaz kılmak için camiler yapılmıştır. Oruç açmak için, toplu da olsa, dinî bir mekâna ihtiyaç duyulmamıştır. Evimiz, yemek yenilen yerler, yani lokanta ve benzeri mekânlar, hem kendimiz hem de iftar davetleri için yeterlidir. Elbette, eskiden, iftar davetinin bugünkü gibi her hangi bir yerde icrası düşünülemezdi. Daha doğrusu, iftar pek öyle davete de bağlı değildi.

Eski ramazanları anlatanlar, bize bütün ekâbir konaklarının iftara açık olduğunu, kim gelirse gelsin geri çevrilmediklerini belirtiyorlar. Şimdi böyle bir şey düşünebilir misiniz? Yüksek devlet kademesinden bir zatın veya memleketin zengininin evine gelen herkese iftar için açtığını?

Oruç değişmiyor, fakat oruçla ilgili, ramazanla ilgili kültürde bir değişme var. Şimdilerde evlerde ancak eşe dosta, veya nadiren fakirlere iftar davetleri veriliyor. Ama bunlar eskisi gibi açık iftar değil. Bu davetleri lokantalarda, lüks otellerde verenler de var… Ne kadar ramazanın ruhuyla uyuşur, orası meçhul.

Ya son çeyrek asrın icad olan iftar çadırları?

Refah Partili belediyelerin başlattığı “bu yeni gelenek”, bu parti laiklik iddiasıyla kapatıldıktan sonra da sürdürüldü. Artık neredeyse siyasi eğilimi farklı bütün belediyeler az veya çok iftar programı yapıyor.

Türkiye’de dini hayatın dışında çıkarmak isteyenler, böyle bir sonucu tahmin etmişler miydi? Elbette hayır! Onların zihniyetini sürdürenler, halkın dine yönelişini, bilhassa bunun ramazanda yüksek seviyede tezahür etmesini hiç hoş karşılamadılar. Bildik ramazan haberleri üreterek (oruç tutmayanlara saldırı gibi), dindarları töhmet altında bırakmak, ibadeti tahfif etmek istediler. Son yıllarda bu haberler de seyrekleşir oldu!

Ramazanın kuşatıcılığı gerçekten tartışılmaz. Bunu büyük şehirlerimizde iftar saati sırasında sokakların, caddelerin boşalmasından, trafiğin sükunetinden kolaylıkla çıkarabiliriz. Herkes oruçlu olmasa bile, insanlar iftar vakti evinde olmaya özen gösteriyor.

Bu uzun ramazanın yeniliklerinden biri de, “Gezi eylemcileri”nin dinî pratikle şöyle veya böyle karşı karşıya kalması. Dün bu eylemlerle ilgili kışkırtıcı haberler yapan bir televizyonun eylemcileri teravih için Dolmabahçe camiine yönlendirdiği haberleri yayıldı.
Camiyle tanışmak, namazla buluşmak, teravih kılmak… Niyet ne olursa olsun, sonuçlarının iyi olacağını düşünüyorum. Hele, Taksim’de iftar… Binlerce kişi, Taksim’de, İstiklâl caddesinde iftar açmış. Alışılmadık görüntüler, farklı simalar…

Bundan rahatsız olmamak lâzım. Onların ramazanı veya orucu değiştirmeleri mümkün değil, ramazanın ve orucun onları bulundukları yerden başka bir yere götürme ihtimali ise her zaman var!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
D.Mehmet Doğan Arşivi