Darbeseverlere soruyorum... Pardon, arkanızdaki “düğme”ye kim bastı?
Mısır’da “darbecilerin maskesi” düşmeye başladı başlamasına da, benim merakım; “Türkiye’deki darbecilerin maskesi”nin ne zaman düşeceği ve altından “hangi çehreler”in çıkacağı...
Dünkü Akit’in manşetini okumuş olmalısınız... Aynı zamanda, “Muhammed Mursi’nin Kıpti Müsteşarı” da olan Refik Habip, yerel gazetelerde yayınlanan “rapor”unda diyor ki; “Askeri darbe kendiliğinden gelmedi, uzun bir süredir plânlanıyordu.”
Buyrun, “tesbit”lere bir bakalım:
l “Darbenin sorumlusu Mısır’ın eski lideri Hüsnü Mübarek rejimine ait isimlerdir.”
l “Mübarek rejimi, hâlâ devleti kontrol altında tutuyor. Özellikle emniyet teşkilatı, ordu, yargı ve denetleme kurumları darbenin gerçekleşmesine ortam hazırladı.”
l “Problemlerin çözülmesi konusunda Mursi ve hükümeti engellendi... Akaryakıt, elektrik ve benzin krizi daha derinleştirildi. Kara propaganda ve nefret yayılmaya çalışıldı. Mursi’nin de mensubu olduğu İhvan kötü gösterildi.”
l “Darbe, ABD onayı ve Körfez ülkelerinin desteği ile gerçekleşti... Bazı ülkeler, başarılı demokratik İslami bir model görmek istemedi...”
l “ABD yalnızca laik yönetimi kabul ediyor. Kendi gıdasını, ilacını, silahını üreten bir rejimi istemiyor. Olanlar ABD’nin İhvan yönetimini desteklemediğini gösterdi ve yönetime gelecek kişinin kendi müttefiki olması için her çeşit baskıyı denedi.”
l “Ordu Mısır toplumunun bir parçasıdır ve İslami kimliğe düşman değildir. Ordu’nun sahip olduğu “Ulusal güvenlik” kavramı laiklik üzerine kuruludur. Orduya göre devletin İslami olması güvenliği ve bölgesel istikrarı tehdit ediyor.”
l Genelkurmay Başkanı Sisi’nin; 3 Temmuz’da yaptığı “Halkın talebine karşılık verdik” açıklaması için ise, Refik Habip diyor ki; “Ordu, halkın bir kesimini diğer kesimine tercih etti. Ordunun taraf tutmasından daha tehlikeli bir şey yoktur çünkü bu tutum siyasi çekişme oluşturur.”
DARBE, BÖYLE OLGUNLAŞTI!
Evet, Mısır’daki “darbe”yi ABD tezgâhladı ve “darbeci”lere oluk oluk para akıttı.
Malûm; Türkiye’de, “12 Eylül darbesinin şartlarının olgunlaşması” için de, “oluk oluk kan akması” gerekiyordu.
Yine malûm ki;
“11 Eylül akşamı”na kadar oluk oluk akan kan, “12 Eylül sabahı”nda, bıçakla kesilir gibi kesilivermişti!..
Şimdi, Mısır’da yaşanan tablo da, “Türkiye’nin 12 Eylül”ü”nden pek farklı değil...
Özellikle son günlerde “benzin kuyrukları” uzadıkça uzamış, “elektrik”ler zırt-pırt kesilir olmuş, “asayiş” bozulmuş, “polis”ler ortadan yok olmuştu...
“Mursi’nin elinden Cumhurbaşkanlığı görevinin alınmasından sonra” ise, benzin istasyonları tıkır tıkır işlemeye başlamış, “elektrik”ler gelmiş, “asayişi sağlamakla” görevli polisler de birdenbire ortalıkta görülmeye başlamış, iyi mi?
Demek oluyor ki;
“Darbeci Sisi ve cuntacı arkadaşları” Mursi’yi uzaklaştırıp, yönetime el koyabilmek için “şartları olgunlaştırmış” ve “darbe”ye giden yolun taşlarını tek tek döşemiş!..
Peki, nasıl?..
“BİR HAFTA DİRENİN!”
Önceki günkü Star’da; “ABD fonladı... 7 gün direnin, darbe hazır” başlığı ile şöyle bir haber yer almıştı:
l “Mısır Cumhurbaşkanı Muhammet Mursi’ye karşı düzenlenen darbenin perdesi aralanıyor... Darbe için ABD’den, Mursi karşıtı gruplara milyonlarca dolar fon aktarıldığı ortaya çıkarken, darbeyi örgütleyen “gençlik hareketi”ni de Mübarek yanlısı hakimlerin yönlendirdiği ortaya çıktı. ABD’nin göstericilere “1 hafta sokaklarda kalın, politikamızı değiştirelim” dediği de ortaya çıktı.
l Obama Yönetimi’nin “İslamcıların yükselmesini dengelemek” için Washington yanlısı laik gruplara, “demokrasi yardımı” adı altında kaynak aktarmış... Operasyonun; Demokrasi Bürosu, Ortadoğu Ortaklık İnisiyatifi ve Ulusal Demokrasi Vakfı gibi kurumlar aracılığıyla gerçekleştiği, bu programlarla ABD’nin Ortadoğu’da yıllık 390 milyon dolarının demokrasi yardımı adı altında 1.4 milyar dolar harcama yaptığı belirtiliyor.
KİMLERE PARA VERİLDİ?
ABD’den para alanlar arasında daha önce polis teşkilatında üst düzey görev yapmış, halen şiddeti savunan Ömer Afif Süleyman’ın adı geçiyor. ‘İnsan Hakları’ adlı bir dernek üzerinden 3 yıl içinde “120 bin dolar” aktarılan Süleyman’ın, Mursi’nin şiddet kulanılarak devrilmesi konusunda sosyal medya üzerinden propaganda yaptığı ortaya çıktı.
l Süleyman, otobüslerin yakılmasından, Mursi yanlılarının kemiklerinin kırılmasına kadar şiddet içerikli mesajlar yazmış.
l ABD yardımı alan aktivistlerden Esra Abdülfettah da camilerin ablukaya alınması, imam ve müezzinlerden anayasaya destek verenlerin camilerden kovulmasını savunduğu ve yılık ABD’den 75.000 dolar yardım aldığı belirtiliyor.
l En önemli Mursi karşıtı isimlerden Haya Partisi’nin başkanı Mısır-ABD vatandaşı Michael Meunier de hem ABD’den hem de Mübarek yanlısı işadamlarından yardım aldığı belgelendi. Meunier’in kurumu, 2011’de ABD’den 873 bin 355 dolar yardım almış. Meunier Kıptilerin Mursi karşıtı eylemler için meydanlara dökülmesinde önemli rol oynamıştı.
Hele sıkı durun;
Baradey’e de para aktarılmış!..
VANALARI KİM KAPATTI?
l Mısır’ın önde gelen liberallerinden Saadettin İbrahim de, Amerikalıların ‘Bir hafta caddelerde büyük protesto gösterilerini sürdürebilirseniz, Müslüman Kardeşler’e karşı politikamızı gözden geçireceğiz’ dediğini aktardı.
l Mısır’daki “elektrik ve su kesinti-leri”nin de Mübarek döneminden kalan bürokratlar tarafından Mursi’yi devirmek için kasıtlı olarak yapıldığı belirtildi... Darbecilere destek veren milyarder Kıpti işadamı Necip Saviris darbenin yüzü olarak sunulan gençlik hareketi Temerrüd’ü ve yine Mursi karşıtı Hür Mısırlılar hareketini maddi olarak desteklediğini, ancak bu grupların bunun farkında bile olmadığını söyledi...
Amerikan New York Times gazetesi bile; “Mısır’daki ani iyileşmeler, Mursi iktidarının altını oymak için yürütülen bir kampanyayı akla getiriyor” diyorsa, varın gerisini siz düşünün.
TWEET’LER NEREDEN?
Ne “tesadüf”(!) değil mi;
Mısır’da “Tahrir’ci”lere “7 gün direnin” diyen “odak ve mahfil”ler, Türkiye’de “Taksim’ci”lere “48 saat direnin, AB Hükümet’i düşürecek” diye “tweet” atmıştı!..
Peki, kimdi bu tweeti atanlar?..
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Gezi olaylarında gündeme oturan “twetter” için demiş ki;
“Kablonun bir ucu FBI’da!..
Ama, diyorlar ki;
Türkiye’de faaliyetimiz yok!
Bu söz, Twitter’de hesabı olan 8 milyon Türk’e hakarettir.”
Demek oluyor ki, adres Amerika’ya, FBI’ya kadar uzanıyor.
Gelin görün ki;
İspatlamak hayli zor.
Çünkü bunu, “vakıf”lar veya “dernek”ler eliyle yapıyorlar!..
MURSİ’NİN HATALARI MI?
Hepsi bir tarafa da, benim en çok merak ettiğim husus şu:
ABD’nin; Mısır’da “politikacı”sından “‘asker”ine, “aktivist”inden “polis”ine kadar milyonlarca dolar para dağıttığı ortaya çıktı da, “bizim darbeseverlere” ne kadar para dağıttı, onu çok merak ediyorum.
Çünkü; “bizim darbeseverler” de;
“Mısır’daki darbe”yi; bırakın “kınama”yı, “Mursi’nin hataları”nı saymakla meşguller... Yok, “benzin kuyrukları”na son verememiş, yok “elektrik kesintileri”ne çare bulamamış, yok “asayiş”i sağlayamamış, yok “yokluk, yolsuzluk ve yolsuzluğa” son verememiş!..
Ulan, adam göreve geldiğinden beri, bir gün olsun rahat yüzü görmedi ki?..
“İktidar” oldu ama, bir gün olsun “muk-tedir” olamadı ki!..
Her şey “ordu”nun elinde,
Her şey “ordu”nun kontrolünde!..
Ordunun kontrolü de ABD’de!..
Hepsi bir yana da;
Adam, göreve geleli “1 yıl” olmuş.. Bir yılda hangi “program” uygulanır, hangi “plân” hayata geçirilir!..
Ahmet Kekeç’in dediği gibi;
Mursi, “Seçilmiş Cumhurbaşkanı” olmak dışında, hiçbir şeydi!..
Bir ordusu bulunmuyordu.
İstihbarat desteğinden yoksundu.
Polise söz geçiremiyordu.
Basın, seçildiği günden başlayarak acımasız bir “çürütme kampanyası” yürütüyordu.
Bürokrasi sürekli pasif direnişteydi ve devlet işleri yürümüyordu.
Bu Mursi’den, 101 yıldır birikmiş problemleri çözmesi, ekonomiyi düze çıkarması, işsizliğe son vermesi, gelir dağılımı adaletini sağlaması, iç barışı tesis etmesi, dünyanın her yerinde hoşnutsuz bir görüntü sergileyen liberalleri hoşnut etmesi, “tarihsel bir imtiyazdan” gelen Mübarek yanlılarının ve bürokratların hukuk dışı imtiyazlarına dokunmaması bekleniyordu.
Bütün bu işleri, 11 ayda yapacaktı üstelik.
Darbeyle gelmiş Nasır’ın, Enver Sedat’ın, Hüsnü Mübarek’in, hatta Kral Fuad’ın ve Kral Faruk’un yapmadıklarının, yapamadıklarının hesabını 11 aylık seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi’den sordular ve Batı’nın da onaylamasıyla darbeyi dayadılar.
Durum budur.
(...)
Mursi döneminde ülkede benzin kıtlığı vardı. Darbe gelince benzin bollaştı. Mursi döneminde sık sık elektrikler kesilirdi. Darbe bu işi de halletti; ülkede artık elektrik kesintisi yok... Mursi döneminde bazı tüketim malları karaborsaya düşmüştü. Darbe gelince karaborsa da ortadan kalktı.
Yaaa, gördünüz mü, “abra-kadabra”yı?
Tüm bunlar, kabak gibi ortada dururken, hâlâ “Mursi’nin hataları”ndan söz etmek ama “darbeye toz kondurmamak”, sadece ve sadece “vicdansızlık”tır, “in-safsızlık”tır!..
MIsır’daki darbenin sebebi;
“Mursi’nin hataları” değil,
“Ordunun haltları”dır!..
ULUSALCILAR, ŞER ODAĞI!
Sadece “Mısır’daki darbe”yi değil, “Türkiye’deki darbe girişimi”ni savunmak da, tam bir “körlük”tür, “gerzeklik”tir, “embesillik”tir, “dunkofluk” ve “aptallık”tır...
Tek kelimeyle “alçaklık”tır!..
Bu alçakların “kimler” olduğunu ve “ne yapmak” istediklerini, önceki gün Hadi Uluengin şöyle özetliyordu:
“İş çığırından çıktığı için artık önemi kalmayan haklı-haksız sorusunu herkes kendi meşrebine göre cevapladığından, eylemlerde ısrar tek bir şeye hizmet ediyor:
Toplumsal kutuplaşmayı pekiştirmek!
Zaten desperados kimlikli ve marjinal nitelikli “sol” aculları bir kenara bırakalım.
Onların dışında, olayların başından beri ısrarla ve tekrarla vurguladığım gibi yukarıdaki kutuplaşmayı ana rota olarak benimsemiş tek bir mihrak mevcuttur: Ulusalcılar!
Çünkü bu şer odağının bel bağlayabileceği yegâne çare ‘kaos stratejisi’dir!
Yani onların gaflet perspektifinden bakılırsa, Kürt barışını önlemek ve ülkemizi totaliter ve otoriter coğrafyalara sürüklemek ancak gerilimi tırmandırmakla mümkündür.
Sözkonusu kaos hat seviyeye ulaşmalıdır ki, hezeyan ufkunda darbe ihtimali belirsin!”
Bunları yazan Hadi Uluengin’i çok iyi tanırım... Bir zamanlar; “söylem ve eylem” olarak “Sol’un önde gelenlerinden biri”ydi...
Onu, “Sol” da iyi tanır...
Hadi Uluengin gibi bir “ağabey”leri, bugün bunları yazıyorsa; “eşşek olmadan bok koklamaya” kalkışan “çömez”lerin susması ve bu “uyarı”yı dikkate alması gerekir.
Aksi halde;
Meydanlarda “Antikapitalist” geçinenler, bir de bakarlar ki, kendilerini “Kapitalist Amerika’nın kucağında” buluvermişler!..
Mısır’da olan budur!..
Türkiye’de olacağı da budur!..
Mısır’da Mursi’nin, Türkiye’de Erdoğan’ın “hata”larından dem vuranlar, kendi arkalarındaki “düğme”ye bir baksınlar!.
Kim basıyor o “düğme”ye!..
Eylemciler, kimin “robot”larıdır?..
Haydi Kazlıçeşme’ye... Seccadeni al da gel!
Saadet Partisi İstanbul İl Başkanlığı öncülüğünde Kazlıçeşme Meydanı’nda bugün saat 18.00’de bir miting düzenlenecek...
Mitinge 400 STK destek verirken, Türkiye’nin 81 ilinden katılım bekleniyor. Mısır’dan İhvan-ı Müslimin Genel Sekreteri İbrahim Münir’in de katılacağı miting ile ilgili olarak SP İstanbul İl Başkanı Selman Esmerer diyor ki;
“Batı’yı protesto etmek için Kazlıçeşme Meydanı’nda olacağız. 100 binlerin katılacağı bu miting, Saadet Partisi’nin üstünde ve tüm herkesi kapsayacak. Oradan İhvan’a, Mursi’ye selam ve dua göndereceğiz.”
Dikkat edin; mitinge sadece “SP’liler” değil, “darbeye hayır” diyen herkes davet ediliyor...
Bu çağrıya kulak veren “duyarlı” insanlar, “bugün saat 18.00’de, Kazlıçeşme Meydanı’nda” olsunlar... Tabiî, “sefertası”na yemeklerini, “çanta”larına da “seccade”lerini koymayı unutmasınlar...
Çünkü, “miting”ten sonra, “iftar” orada açılacak, “namaz” orada kılınacak...
Ve “dua”lar gönderilecek, “darbeye direnen Mısır halkı”na... Haydi, Kazlıçeşme’ye...