Liberal Siyasetteki Perinçekleşme Trendi
Türkiye’de hemen herkes birbirini demokrat olup olmama testine tutar. Herkes ayrı telden çalar kimi askeri vesayeti kimi açıkça askeri darbeleri savunur ama herkes demokrattır. Liberal demokrat olabilir, sosyal demokrat olabilir ya da muhafazakâr, Kemalist veya sosyalist demokrasiyi savunabilir ama hiç kimse demokrasi karşıtı-düşmanı değildir. Bütün söylem ve eylemlerin, kullanılan yöntem ve hedeflerin hep demokratik felsefe ve teamüllere uygun olduğu yönünde bol bol örnekler de verilir elbette.
Türkiye’nin ve bölgenin yakın siyasi tarihi neden hem teorik hem de pratik düzeyde ileri demokrasi adına sergilenen ahlaksızlıkların resmigeçididir adeta? Çünkü İslam coğrafyasında Batıcı-laik siyaset ve kültür anca silah zoruyla iktidar olabiliyor da onun için.
Ahlaksızlık Teoride Başlıyor
Gezi Parkı’ndan hareketle seçilmiş Hükümeti düşürmek üzere safları sıklaştıranlara bakınca aynılarının Mısır’daki askeri darbeyi meşrulaştırmak için de seferberlik ilan ettiğini hemen teşhis ediyoruz. Nasıl ki sol-sosyalist hareketler 28 Şubat ve 27 Nisan sürecinde iyiden iyiye Aydınlık-Perinçek çizgisinde Kemalist oligarşiye eklemlendiyse benzer bir durum Gezi Parkı vesilesiyle liberal demokrat aydınlar için söz konusu oldu.
Sadece Sol, BirGün, Evrensel Yurt gibi otoriter ve totaliter ideolojik temsiller değil Taraf Gazetesi gibi liberal demokratik temsiller de Aydınlık-Cumhuriyet çizgisinde konuşlandı. Hatta bu konuşlanma tarzı Şahin Alpay’dan Cengiz Çandar’a, Hasan Cemal’den Murat Belge’ye değin hem Kürt sorununda hem de Batıyla ilişkilerde Hükümete ve topluma rota belirlemeyi uhdesine almış “ak saçlı” liberal demokrat ağalarda baskın bir karakter haline geldi.
Ancak Aydınlık- Cumhuriyet veya Sol-BirGün çizgisindeki ajitasyon ve propaganda mekanizmalarından duymaya alıştığımız “Taksim Düştü, Başbakanlık kuşatıldı, Meydan halkın, Taksim Komünü kuruldu” gibi seviyesizlikleri son zamanlarda “ak saçlı” liberal demokratlardan da duymaya başladık. Mesela Murat Belge’den bir örnek vermek istersek: “Protesto’nun bir numaralı “özne”si, “Doksan kuşağı” denen yeni gençlik… Şu anda bu gençlik Paris Komünü’nü yaratan proletarya veya yirmilerde Torino’daki proletarya gibi, geleceği işaret eden bir azınlık durumunda.” (14 Temmuz; Taraf)
Mısır’ı Neval el-Saadavi’den Okumak
Murat Belge gibi Cengiz Çandar’da Gezi Parkı vesilesiyle başlayan ve Mısır’daki askeri darbeyle birlikte dizginlenemez bir mantıksızlığa savrulan liberal aydınlardan biri oldu. Birkaç kez yazdık ama bu sefer karşılaştığımız manzara mantıksızlığı çoktan aşan bir hal arz ediyor. Başbakan’a isnat ettiği “kibir ve hoyratlığı” anlamaya çalışacağız ama öyle şahitlere dayanarak örnekler veriyor öyle kıyaslara girişiyor ki insanın pes doğrusu dememesi mümkün değil.
Mesela “Mısır’ın en ünlü demokrasi ve insan hakları savaşçılarından biri” olarak takdim ettiği Neval el-Saadavi’yi şahit tutarak güya askeri darbeyi eleştirir havasıyla İhvan ve Mursi’nin bu cezayı nasıl da hak ettiğini anlatıyor Çandar bize.
Neval el-Saadavi kimdir? Mısır’ın en meşhur feministi. Peki, Mısır’da kimleri, ne kadar temsil eder? Buraya hiç girmeyelim. Sedat ve Mübarek karşıtı olması, hapis veya sürgün cezası çekmesi onu Mısır toplumunun temsilcisi kılar mı? Çandar’a göre evet.
Cengiz Çandar’ın ders almamız için Saadavi’den aktardıklarının bir kısmı okuyalım: “Otuz dört milyon genç, kadın ve erkek sokaklara ve meydanlara çıktı. Müslüman Kardeşler’in kontrolündeki dinci hükümeti devirmeye ve Müslüman Kardeşler’i içeride ve dışarıda destekleyenlere karşı koymaya kararlıydılar. Dini, ekonomik ve siyasi çıkar amacıyla kullanan herkesi uzaklaştırmak ve Mursi’yi devirmek istediler... Yönetimi süresince Müslüman Kardeşler, halkı, inananlar ve sapkınlar olarak bölmeye çalıştı ama başaramadı… Demokrasi, seçimlerden daha fazla bir şeydir. Meşruiyet seçim sandığından daha büyük bir anlam taşır; halkın iktidarı anlamına gelir. Biz Mısırlıların devrimin ilkelerini gerçekleştirecek yeni bir anayasaya ihtiyacı var… Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri için acele etmemeliyiz.” (14 Temmuz, Radikal)
Türkiye’nin Muazzez İlmiye Çığ’ı gibi laik-Batıcı ve İslam düşmanlığıyla maruf Neval el-Saadavi’yi Mısır’ı anla(t)mak için kılavuz tutan Cengiz Çandar büyük bir yanlışta, çirkin bir siyasette inat ediyor.
Alenen yalancı şahitlere yaslanmakla, ısrarla dezenformasyona müracaat etmekle, İslami hareketleri itibarsızlaştırma kampanyalarında rol almakla iktidar olunsaydı Perinçekgillerden ne Çandar’a ne de diğer liberal demokrat arkadaşlarına sıra gelirdi. Bizden hatırlatması: Perinçekleşme sendromu bulaşıcı ve ölümcül bir hastalıktır, uzak durunuz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.