Bunlar “masum” değil... Bunlar, Türkiye’ye “hasım!”
Bir yanda Türkiye, bir yanda Mısır... Bir yanda Bosna, bir yanda Arakan... Hemen her gün 100 kişinin öldüğü, daha doğrusu Katil Esad güçleri tarafından öldürüldüğü Suriye ise, neredeyse gündemden düştü.
Son bir ayın ağırlıklı gündemi Türkiye’de Taksim, Mısır’da ise Tahrir ve Adeviye meydanları oldu... Taksim ve Tahrir, “darbe yanlıları”nın, Kazlıçeşme ve Adeviye meydanları ise “darbe karşıtları”nın meydanları oldu.
Geçen haftaki yayınlarımızda Türkiye ve Mısır’da meydana gelen gelişmeleri yakinen takip ettik ve sizleri bilgilendirmeye çalıştık... Bu arada, “Katliamın 18. yıldönümünde Srebrenitsa”yı ve “Arakan’daki dram”ı da unutmadık... Şehitlerimize, Allah’tan rahmet diliyoruz.
ESKİ DOSTLARLA İFTAR
Yine geçen hafta, “eski dostlar”ı da unutmadık... 1970’li yılların ortalarından itibaren birlikte çalıştığımız “Millî Gazeteli arkadaşlar”la, önceki gün, yani Cumartesi günü “iftar”da bir araya geldik, birlikte yemek yiyip, birlikte namaz kıldık...
O günlerde “simsiyah” olan saçlarımız bugün “kırlaşmış” olsa da, şunu fark ettik ki, “heyecan”ımız, “enerji”miz, “sevgi”miz ve birbirimize olan “bağlılığımız” aynen devam ediyor.
Dile kolay;
Aradan geçmiş 35-36 yıl...
O yıllarda, Sultanahmet’teki Üretmen Han’ın birkaç odasında Millî Gazete’yi ve daha sonra Yeni Devir’i çıkaran arkadaşlardan kimi “farklı gazete”lerde, “farklı işler”de çalışıyor.
Akit’in İcra Kurulu Başkanı Mustafa Karahasanoğlu ağabey, geçtiğimiz günlerde, bu “beraberlik”lerin, hiç olmazsa bundan sonra “gelenek” haline gelmesini arzuladı ve arkadaşlara tek tek telefon edilip, Akit’in bahçesinde bir “dostlar meclisi”nin toplanması sağlandı.
Bu toplantıları, inşallah bundan sonra her yıl yapacağız...
İftar yemeği, işin bahanesi...
Önemli olan “buluşmak, dertleşmek ve hasret gidermek”ti ki, bu buluşmayı organize ettiği için, bütün arkadaşlar adına Mustafa Karahasanoğlu ağabeye teşekkür ediyoruz.
Eee;
“Gazeteciler” bir araya gelir de, “gündem” konuşulmaz mı?..
Elbette “Gezi olayları”nı konuştuk,
Elbette “Mısır’daki darbe”yi konuştuk ve “neler yapabiliriz”in istişaresini yaptık.
Hasılı kelâm;
Son derece faydalı ve verimli bir toplantı oldu...
En azından, yıllardır birbirlerini görmeyen arkadaşlar hasret giderdiler, doyasıya sohbet ettiler.
Hepimiz, birbirimizden “yeni şeyler” öğrendik, “bildiğimizi zannettiğimiz” olayların arkasında “bilmediğimiz oyunlar” oynandığını anladık.
Dileriz, bu toplantılar;
“Gelenek” haline gelir.
ÜNİVERSİTE TERCİH REHBERİ
Geçen hafta; “bazı bölgelerle sınırlı” kalsa da, “bir güzel hizmet”e daha imza attık...
Malûm, “Üniversite sınavları” bitti, “puan”lar açıklandı...
Artık, üniversite adaylarının “karar” zamanı, “tercih” zamanı...
İşte, Akit olarak biz de “üniversite adayları”na yardımcı olabilmek ve onları “üniversiteler” hakkında bilgilendirebilmek için, geçen hafta “24 sayfa”lık bir “üniversite tercih rehberi” ilâvesi yayınladık... İmkânlarımız kısıtlı olduğu için, bunu maalesef belirli bölgelerle sınırlı tuttuk.
Sayfalarımızda, kendilerini tanıtan “üniversite”lerin elbette “tanıtım reklâmları” vardı ama biz “uzmanların öğrencilere tavsiyeleri”ne de yer verdik.
“Hoca”lar diyorlardı ki;
“ÖSYM tarafından yayınlanan tercih kılavuzunu çok iyi incelemelisin. Tercih robotları da sana yardımcı olacaktır. Fakat yine de taban puanı belli olmayan yeni açılmış birçok bölüm olacak, onun için tercih kılavuzunu iyi irdelemen sana farklı fırsatlar sunabilir.
En çok istediğin bölüme 1. sırada yer vermelisin; diğerlerini de aynı mantığa göre sıralayabilirsin.
Öğrenci Kardeşim,
Bundan sonrası da, senin yol haritan;
Bu yol haritanda kendine sorman gereken soruları bulacaksın. Soruları kendin cevaplamalısın; elbette sormalı, araştırmalı okumalısın.
Fakat unutma ki asıl kariyer planını sen yapmalısın.
Yaptığın planını da adım adım uygulamalısın. Ailen, hocaların, uzmanlar sana fikir verebilirler ama senin adına harekete geçemezler; seni senin adına yaşayamazlar. Onun için de;
Stres yapmadan sakince dinle, araştır, sor ama ‘Unutma!’ bu karar senin...
Yanlış bir karar verdiğinde suçlayacak hiç kimse bulamayacaksın...”
Öyle umuyoruz ki, Akit’in yayınladığı “Üniversite Tercih Rehberi”nin, öğrencilerimize büyük faydası olmuştur... Gelen “teşekkür” mesajlarından anlıyoruz ki, “faydalı bir iş”e imza atmışız...
“Tercih Rehberi”nin hazırlanmasında emeği geçen arkadaşlarımızı kutluyoruz.
DARBE, ABD TEZGÂHI
Gerek “eski dostlar”ı buluşturmak, gerek “tercih”lerinde öğrencilere faydalı olmak, elbette çok güzel, çok faydalı bir iş... Ama, bir “gazete”nin asıl fonksiyonu “haber” vermek...
Geçen hafta, gerek Türkiye’deki “Gezi olayları”ndan, gerek “Mısır’daki dar-be”den çarpıcı haberler verdiğimiz kanaatindeyiz...
Meselâ, 13 Temmuz Cumartesi günü, “Darbeyi ABD tezgâhladı” başlıklı manşet haberimizde, Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin Kıpti Müsteşarı Refik Habip’in açıklamalarına yer verdik... Habip; “Darbe ABD tarafından tezgâhlandı, gerekli ortam da yavaş yavaş hazırlandı” diyor ve ekliyordu:
l “Problemlerin çözülmesi konusunda Mursi ve hükümeti engellendi. Akaryakıt, elektrik ve benzin krizi daha derinleştirildi. Kara propaganda ve nefret yayılmaya çalışıldı. Mursi’nin de mensubu olduğu İhvan kötü gösterildi.”
l “ABD laik yönetim istiyor. Kendi gıdasını, ilacını, silahını üreten bir rejimi istemiyor. Kendisine müttefik olacak bir yönetim isteyen ABD, hem darbeyi planladı hem de şartlarını hazırladı.”
ESNAFIN İSYANI
Geçen hafta “Taksim eylemleri ve eylemcileri” ile ilgili 3 farklı haber verdik.
Haberlerimizin başlıkları şöyleydi:
“Esnafın isyanı”
“Taksim’in keneleri”
“Eşkıya dışarıda, esnaf içeride.”
Gerçekten de;
589 aracı yakıp, 409 binayı tahrip eden on binlerce provokatörden sadece 124’ü tutuklandı... Kartel medyasının yaygaraları, kamu ve özel sektöre trilyonlarca lira zarar veren eşkıyaların, mahkemelerce serbest bırakılmasına yol açtı.
Kartel gazeteleri, elinde “pala” sallayan ve “sopa” ile dükkânını “korumak” isteyen ve “zırt-pırt gösteri” yapanlardan “illallah” diyen “esnaf”a sahip çıkmak yerine; günlerce “eli palalı esnaf”ı gündeme getirdi ve onlar üzerinde tam bir “medya baskısı” uyguladı...
Oysa;
Gezi Parkı eylemleri, en çok esnafı vurmuştu... Akit’e konuşan Taksim esnafı, eylemciler yüzünden zararda olduklarından, kiralarını ödeyemeyip para kazanamadıklarından dert yanıyorlardı...
Birilerinin para verip bu provokatörleri ortalığa saldığını belirten bölge esnafı, eylemcilerin kendilerini hedef göstermesinden de rahatsızdı... Eylemcilerden yaka silken ve çapulculara ‘yeter artık’ diyen esnaf, “Artık tahammülümüz, sabrımız kalmadı. Böyle giderse biz de sokağa çıkacağız” diyorlardı...
Gelin, görün ki;
Sokağa çıkan esnaf da, “kartel gazeteleri” tarafından “hedef” gösteriliyor, “mahkeme”ler de “abluka” altına alınıyordu...
Meselâ, hakkındaki yakalama kararından önce eşinin memleketi Fas’a giden esnaf Sabri Çelebi’yi diline dolayan kartel medyası, Pınar Selek, Cem Uzan, Turhan Çömez, Tümg. Mustafa Bakıcı ve Gülseven Yaşer gibi çete ve darbe yandaşı firarilere ise, tam anlamıyla; “üç maymunları” oynuyor, “Görmedim!.. Duymadım!.. Bilmiyorum” tavrı uyguluyordu...
BİZ ESNAFIN YANINDAYIZ
Uzun lâfın kısası;
Mısır’da, “darbeye karşı şanlı ve onurlu bir direniş” sergilenirken, Türkiye’de tam bir “sinir savaşı” hüküm sürüyordu.
Bir yanda “ekmek” derdine düşen esnaf, bir yanda “baş ağrısı”nı bile protesto için meydanlara dökülen göstericiler, öte yanda “eylemcilere destek” için “canhıraş bir gayret” sarf eden malûm medya!..
Sinirleri geren bir başka olay da, “mahkeme”lerin tavrı... Elinde “molotof”larla meydana fırlayıp, etrafı yakan-yıkan göstericilere “izinsiz gösteri ve yürüyüş”ten muamele yapan ve “serbest” bırakan mahkemelerin, göstericileri engellemeye çalışan “esnaf”ı ise tutuklaması, “Bu ne biçim adalet?” deme noktasına getirdi...
Açık ve net söyleyelim;
Akit, amaçları “darbeye zemin hazırlamak” olan “eylemciler”in yanında değil, “ekmek” derdinde olan “esnaf”ın yanındadır.
Selâm ve saygılarımızla...