Aynı merkez
Başbakan Erdoğan Birlik Vakfı’nda bir konuşma yapıyor ve olayların bam teline vuruyor. Mısır ve Türkiye’de yaşanılan olayların aynı merkezden idare edildiğini ve düğmeye basıldığını söylüyor. Gösteriler ve göstericilerin arkasındaki merkezin aynı olduğuna parmak basıyor. Özet olarak şu ifadeleri kullanıyor: “Merkez, aynı merkez. O merkezi açıklamayacağım. Zaman gelince o da açıklanır. O bizim hafıza kartımızda…”
Olaylarda damgasını gördüğümüz merkezin arkasında bazıları dudak bükse de Deccal ve Yecüc ve Mecüc sarmalı var.
Cengiz Çandar gibiler ise bu konuda Başbakan Erdoğan’dan ayrılıyor ve olayları farklı sebeplere irca ediyorlar. Çandar gibiler bağlantıyı reddetseler de aslında ruh aynı. Mısır’da Tahrir ruhunu İlham Şahin isimli bir sanatçı temsil ederken Taksim’deki temerrüt ruhunu Mehmet Ali Alabora gibiler temsil etmektedir. Çandar, ‘Muhafazakar Demokratlık’tan İhvancılık’a, Gezi’den Mısır’a…” başlıklı serepa talihsiz yazısında kullandığı ve tanık olarak getirdiği isimler aslında tezgahın ve merkezin aynı olduğunu gösteriyor. Geziciler adına Cengiz Çandar, Mısır darbesine destek ve sahip çıkıyor. Elbette bunu doğrudan kabul etmez ama söyledikleri yüzde yüz buna çıkıyor. Bundan dolayı Başbakan Erdoğan’ın mağdurlar ve gureba kitlesine sahip çıkmasını içine sindiremiyor. Bozacının şahidi şıracı misali Cengiz Çandar Mısırlı dinazor Neval Sadavi’nin ağzından Tahrir’i değerlendiriyor ve darbeyi bize devrim olarak yutturmaya yelteniyor. Türkiye’de Muazzez İlmiye Çığ gibi bir sürü dinazor dururken neden Mısır’dan tanık dinazorlara başvurur anlamam! Mısırlı dinazor Neval Sadavi’nin ülkemizdeki karşılığı olan Muazzez İlmiye Çığ da Gezi Parkı olaylarını devrime benzetmişti. 28 Şubat sürecindeki gibi destek vermekten kaçınmamıştı.
•
Çandar’ın yazısı deve hörgücü gibi, düzeltecek bir tarafı yok. Temerrüt hareketine veya tertiplediği gösterilere 34 milyon kişinin katıldığını yazıyor. Gündüz düş görüyor olmalı! Ya da Mısırlı askeri kameraman Halit Yusuf’un gazına gelmiş! Galiba geçmişte Mübarek ve benzerlerinin Mısır’ın bütününün oyunu aldığını ve yüzde 99’larla seçimi kazandıklarını unutuyor? Temerrüt hareketi gibi hareketler kimin kalıntısı veya kimin öğrencisi? Türkiye’de yüzde 50’ye razı olmayanlar Mısır’da yüzde 52’ye razı olur mu? Maalesef oyun sandığımızdan da büyük. Arap Baharı İslam alemi için 100 yıllık bir fırsattı. Bu rüzgarla birlikte İslam dünyası 100 yıllık bir hamle gücüne erişmişti. Şimdi bu hamleyi geri döndürmeye, söndürmeye ve bizi yeniden 100 yıl geriye götürmeye çalışıyorlar. Jirinovski’nin açıktan söylediği gibi, bize Kaddafi ve Mübarek ve Esat’ın günlerini özletmeye çalışıyorlar! Bu defa ikna için işgal ordularını falan kullanmıyorlar. Adı Cengiz veya Banu, Haydar gibi Türk ve Müslüman ismini taşıyan ulusalcı ile liberalleri birbirlerine yamayarak baharın önünü kesmeye çalışıyorlar. Ayrıca yeni bir Haçlı savaşı açmaya gerek yok. Mustafa A’zami’nin dediği gibi artık oryantalizm içimizde, haçlılar içimizde. Nilgan Cerrahoğlu’nun da ifadesiyle 100 yıldan beri ilk defa Arap Baharı sayesinde elde edilen Batı’dan bağımsız jeostratejik cephenin Mısır halkası şimdiden kırıldı.
•
Bu halkayı kıranlar kesinlikle İhvan düşmanı ve İsrail dostu. Nitekim Dubai Polis Şefi Dahi Halfan bir konuşmasında en büyük düşmanlarının İhvan olduğunu söylüyor ve İsrail’i düşman olarak tanımlamıyordu. Ona göre, İsrail düşman kategorisine girmiyor ve sadece bir devlet. Kendilerine saldırmadıkça düşman olarak tanımlanamaz. Dahi Halfan, Mısır darbesini yönetenler arasındadır. Sisi’nin amcası da Halfan’ın yardımcısı çıkmış ve darbeyi önceden haber aldıklarını itiraf etmiştir. Halfan ile Sisi onlarla sınırlı olmasa da darbeyi birlikte pişirdiler. Halfan sıranın Tunus’ta olduğunu ve er geç bir veya bir buçuk yıl zarfında Tunus’taki İhvancı iktidarın da devrileceğini haber veriyor. Kendisini toparlaması için Tunus’a yardım etmek yerine aksine Tunus’u yeniden Fransa’nın kucağına itiyorlar. Zira onlara göre düşman Fransa değil İhvan’dır ve İhvan’ın temsil ettiği değerlerdir. Mısır’ı düşürerek İsrail ve ABD’nin kucağına attıkları gibi Tunus’u da Fransa’nın kucağına itiyorlar. Darbecilerin basın halkasında El Arabiye Kanalı ve onun başındaki isim Abdurrahman Raşid vardır. Cengiz Çandar parmağım kör gözüne der gibi söz konusu yazısında Abdurrahman Raşid’den de iktibaslar yapmış. Gezici ile Tahrirci veya bozacının şahidi şıracı misali! Çandar tezini Raşid’in satırlarıyla ispatlamaya çalışıyor! Belli ki darbeci basınla aynı safta. Kışkırtma için El Arabiya Kanalı yetmediğinden Londra’da Gad adıyla yeni bir kanalı devreye soktular ve bunun başında da Ahmet Şefik ile Filistinli darbeci Muhammed Dahlan bulunuyor. Bütün darbeciler Sisi’nin safında! Anti darbeciler neden Mürsi’nin safında olmasın?
Gezi Parkı olaylarıyla Tahrir darbesi arasında bir yol var. Başbakanın açmadığını Jirinovski açıyor. Diyor ki: “Türkiye yeniden Osmanlı gücüne kavuşuyor. Türkiye bütün İslam dünyasını birleştirmek istiyor. Bu, Rusya’nın ve Çin’in istemediği bir husustur. Batı da iki yakasıyla, İslamlaştırılmış bir Türkiye istemiyor. Neo Osmanlı da istemiyor. Demokratların, sosyal demokratların ve askerin geri dönmesi işimize yarar. Erdoğan’ın geleceği yok (http://alkislarlayasiyorum.com/ icerik/126640/rus-politikaci-gezi-parki-itiraflari ). “Jirinovski, Gezi Parkı bağlamında Türkiye’nin bir turuncu devrime sahne olduğunu da ifade etmektedir (demek ki Gezi Parkçılar nerede olursa olsunlar Turuncu devrimi yani Batı devşirmelerini temsil ediyorlar). Şimdi Arap Baharı ve devrimi yerine Mısır’daki Sisi darbesini başta Türkiye olmak üzere bütün İslam dünyasına model gösteriyor. Bundan dolayı Mısır’daki darbeciler ilk önce Suriyeli mültecileri ve ardından Filistinlileri hedef aldılar. Efendileri öyle istiyor çünkü. Ağırladığı Hoca gibi Jirinovski de Gezi Pakı olaylarından sonra ‘yeni Mustafa Kemal yol da’ diye tempo tutuyor. Sisi’ye de zaten yeni bir Nasır ve Mustafa Kemal diyenler var. Jirinovski aylar önce İran yanlısı ve ulusalcı bir Hoca tarafından da ziyaret edilmişti. Bu hoca önceden Osmanlı ile övünürken sonra Safevilerin safına geçmişti. Osmanlı’ya karşı olanlar nedense Safevilerin önünü açıyorlar. Onlar da buna dünden teşneler.
28 Şubat sürecinde İslamcılara katılan kimi liberaller şimdi ulusalcılara katıldılar. Bunlar Batı cephesinin içimizdeki muhafızları!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.