Kehanet, stratejik öngörü vs.
Stratejistler, Hıristiyan teolojisindeki “modern zamanların kahinleri” ya da “resulleri” gibi davranıyorlar. Aslında Hıristiyanlık da aslında bu anlamda Pavlos (Tarsuslu Saul)’un stratejik öngörüsü değil mi idi? Dahası, her biri bir Promete gibi davranıyor.. Ya Tanrıdan çaldıkları bir bilgi var ya da Tanrının yeryüzündeki casusları.. Bir ihtimal daha var, Tanrıya akıl öğretiyor ve O’nu belli davranışlara zorlamaya çalışıyorlar..
Tanrı da kendi yarattığı insanın zekasına bakıp mutlu oluyor. “Torunu ile güreşen dede” gibi. Torunun zekasını ödüllendirmek için ona yeniliyor sonunda. Tanrı ile insanın ilişkisi kimi Yahudilerin zihninde böyle canlanır.
Tanrı bunu her insanla denemez. Kendi ailesinden, özel, seçilmiş biri ile yapar. Yahudi Tanrının ailesidir, bu anlamda. Kendi rızasını gerçekleştirmek için onu seçmiş ve yeryüzüne göndermiştir..
Aslında Yahudilere karşı çıkanlar Tanrının iradesine karşı çıkmaktadırlar. Yahudilere boyun eğdiğimizde, onlar Tanrının buyruğu ile, O’nun gözetiminde bize ikramda bulunacaklardır..
Derin devlet dediğiniz yapı, masonluk, Tapınakçılar böyle bir anlayıştan, böyle bir gelenekten geliyorlar..
Siyonistler, Tanrının bu arzusunu gerçekleştirmek için örgütlenmiştir aslında.. Stratejistler ise, bu gayeye giden yolun parke taşlarını döşeyen fikir işçileridir.. Devrimciler, isyankar ruhların enerjisi boşaltmak için kimilerinin kimilerini bertaraf etmesi için ihtiyaç duyulan azgın nefislerin köleleridir..
Bilim adamları, mabedin inşası için hesaplar yapan, kozmik alemi yeryüzünde modellemeye çalışan kahin yamaklarıdır..
Basın, kanaat önderleri halkı ikna için tutulan vaiz yamakları olacaktır! Değilse sapkındırlar ve yok edilmeleri gerekir.. Kimilerini mal, mülk, kadın, makam ihtiraslarıyla yakalayıp, getirip mabedin ahırına bağlayacaksın taş taşıtmak, sırtına binmek için. Parayla yemleyeceksin onları, içine düştükleri durumu anlamamaları için alkolle ve dumanla tütsüleyeceksin..
Ne yazık ki, bizim hâlâ seferi hukuk, havf fıkhı konusunda yapılmış bir çalışmamız yok. Onun için istihbaratçılarımızın işi çok zor.. Kılavuzları, pusulaları olmadan karanlık bir yolda ilerlemeye çalışıyorlar.
Bizim stratejistlerimiz de öyle.. Biz geleceği bilemeyiz, kurgulayamayız da. Sadece ihtimalleri ön görür ve o ihtimallere göre tedbir düşünebiliriz, sorumluluklarımızı aklederiz. Yoksa (haşa) Allah’ın yetmeyen gücüne güç, yetmeyen aklına akıl yetirecek, Allah’a akıl öğretecek ya da O’nu bir işe mecbur edecek halimiz yok.. Allah’ın gizlediği gelecek bilgisine de ulaşamayız.. Bize hayır gibi gelen planlarımız şer, şer gibi gelen planlarımızda hayır murat edilmiş olabilir. Onun içindir ki “Bize hakkı hak, batılı batıl göster, hakta toplanmayı nasib et” diye dua ederiz..
Şöyle olursa böyle olur, ya da şöyle olmasaydı böyle olmazdı.. Yok böyle bir şey. Sünnetullahı bilirsiniz, fıtratla ilgili hesaplar yapabilirsiniz o kadar.. Sadece bir oluşu anlayıp tekrarlayan halleri formüle edebilirsiniz..
Bu işleri fazla ileriye götürmeye kalkarsanız, “toplum mühendisliği” denilen şey çıkar ortaya. Topluma ilahlık ve Rablik taslamaya başlarsınız.. Kendi iradenizi esas alan eylemler size cinayet işlemeye, gasba kadar sürükler..
Aslında derin devlet denilen şeyin dayandığı iki kavramdan biri strateji, ötekisi istihbarat da. Bunlar bilimi ve iktidarı ön gördükleri hedefi gerçekleştirmek için araç olarak kullanırlar..
Derin devlet (Kayıtdışı siyaset) ve Mafia (Kayıtdışı ekonomi) bu yapının vazgeçilmez iki temel kurumudur.. Derin devlet aslında siyasi Mafia ya da çete denen şeydir! Her ikisi de birbirinden beslenirler. Varlıklarını sürdürmek için, kana, gözyaşına, çalınan alınterlerine ihtiyaç duyarlar.. Halka söyleyecekleri çok şey vardır. Onlara duymak istedikleri şeyleri söylerler, demokrasi derler, insan hakları derler, hoşgörü derler, yaptıkları ise her zaman çıkarlarının gerektirdiği şeylerdir!
Eğer stratejik planları savaş oyunlarına döndürecek olursak ve bunları istihbarat oyunları ile destekleyecek olursak, ortalığı karıştırabiliriz ama, her zaman kaostan düzen çıkmaz! Ama zaman içinde biz ötekilerle aynı çuvala gireriz ki, kendimize de başkalarına da yazık ederiz..
Onlar “biz ıslah edicileriz” deseler de aslında “gerçek bozguncular” onların ta kendileridir..
Güç ve serveti ele geçirenler, statülerini sürdürmek adına bizim için yazdıkları senaryoyu oynamamızı istiyorlar sanki. Bu oyuna “la” diyeceğimiz açık!
Stratejistler, otursunlar, ihtimalleri, bu ihtimallerin maliyetlerini, risklerini hesap etsinler, izleme, değerlendirme, derecelendirme çalışmaları yapsınlar. Oriente etsinler, optimizasyon çalışmaları yapsınlar, senkronize etsinler işleri.. Asimetrik sorgulama yapsınlar. Bunlar zihinsel performansımızı artırmak için gerekli. Bir de bazı gelişmelere karşı hazırlıklı olmak, hepsinden önemlisi muhtemel gelişmeler karşısındaki sorumluluklarımızı planlamış olmak!
Hele kendi siyasi kehanetlerini doğrulamak üzere, komplolar üreterek, başkalarının malları, canları, sevdikleri üzerine hüküm kurmaya kalkanlar yok mu, onlar şeytanın suç ortaklarıdır..
İçimizden birileri kutsal projeleri adına bizi terbiye etmek ve bizim üzerimize hüküm koymak istiyorlar. Bütün bu davranışlar, ilahlık ve Rablik iddialarından kaynaklanmaktadır..
Bizim Rabbimiz Allahtır.. Biz kimsenin ilahı ve Rabbi olmadığımız gibi, kimse de bizim ilahımız ve Rabbimiz değildir.
Yarın da kim ilah ve Rab, kim değil, onu yazayım bari.. Bakarsınız bizim putlarımız Mekke müşriklerininkinden daha az değildir! Kadın, para, makam, lider, örgüt, put olamaz mı? Olmaz olmaz deme olmaz olmaz!
Sözlerim yüzünden üzülenlerden özür dilerim. Kastım kimseyi üzmek değil, sadece kimsenin konuşmak istemediği konular üzerinde düşünmek için bir kapı aralamak! Aramızdan biri “kral çıplak” dedi diye kimse kızmasın! Şeyh ve fahişenin aynı yekûn içinde yazılıp çizildiği, derin işlerle dolu bir dünyada yaşıyoruz! Selâm ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.