Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Türkiye’nin Suriye politikası değişmeli!

Türkiye’nin Suriye politikası değişmeli!

Türkiye’nin mevcut Suriye politikasının yönü hiç kuşkusuz doğru ve isabetli idi. Türkiye’nin iyi niyetinden kimse şüphe edemez. Bununla birlikte yetersiz ve sonuç alıcı değildi. Bunun iki nedeni var. Uluslararası toplumla birlikte hareket etme kaygısı, çıtası Türkiye’yi gelişmelerin seyircisi durumuna düşürmüştür. Batı vicdanı hiçbir zaman intibaha gelmedi. Batı Suriye halkını ve dolayısıyla Türkiye’yi açıkta ve yüzüstü bıraktı. Batı’nın lideri ABD’nin, bölgede İsrail’den başka hiçbir kaygısının olmadığı gerçeği Obama’nın ikinci dönemine de damgasını vurmuştur. Başbakan Erdoğan’ın 16 Mayıs ABD ziyareti ve Obama ile görüşmesi başarısız geçmiştir. Hatta Hafız Esat’ın dış politika danışmanlarından Semir Taki bu ziyareti ABD’nin Türkiye’nin altındaki halıyı çekmesi şeklinde yorumlamıştır. Dış politikada ABD zemini çürük çıkmıştır. Suriye politikasında Katar bile bizden daha hamleci ve sofistike hareket etmiştir. Bunun bedelini ödese de bu böyledir. Halbuki, sonuçta Suriye başarısı onun için bir prestij ve kazanç veya çıkardır. Tam tersine bizim için hayati öneme haiz bir konudur. Ölüm ve kalım meselesidir. Çünkü Suriye Suriye’den ibaret değil, hem İran hem bizim hem İsrail için bölge zincirinin kaderini belirmeyen en temel halkadır. Ve burada ahlaken tek haklı tarafı da biz temsil ediyoruz. Ahlaki meşruiyet bizimdir. Sonra karşı tarafın meseleyi nereye çekmek istediği ve dolapları da ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin yanlışı sadece Batı’ya veya ona buna bel bağlaması değildir. Suriye konusuna ciddiyetle eğilmemesidir. Bir yerde meselenin ciddiyetiyle mütenasip ciddi politikalar geliştirmemesidir. Bundan neyi kastediyoruz: Türkiye Suriye konusunda yeteri kadar devlet organlarını organize ve kamuoyunu da seferber edememiştir. Bunu yardım manasında söylemiyoruz. Siyasi anlamda söylüyoruz. Kamuoyunda sağlıklı bir bakış açısı teşkil edilememiştir. AKP kamuoyunu bile kısmen başkaları yani muhalifleri yönlendirmiştir.


 Batı her yerde İslam dünyasını yüzüstü bırakıyor. AKP’nin Irak’ta Sünnileri siyasi sürece sokma politikası ters tepmiş ve bunun sonucunda Tarık Haşimi’yi kucağında bulmuştur. Yanlış yöntemiyle veya yumuşak politikalarıyla istemeden de olsa orada oluşmakta olan gayri meşru bir yapıya omuz vermiş ve sonrasında da atı alan Üsküdar’ı geçmiştir. Bugüne kadar Suriye cephesinde pasif kalarak ve Godot gibi gelmeyen Batı’yı bekleyen Türkiye, artık çabasını Batı’yı ikna etmeye değil insanlık ve çıkarları neyi gerektiriyorsa bunu tahkik etmeye adamalı ve teksif etmelidir. Türkiye Suriye rejimine mukabele etme hususunda önüne gelen fırsatları tepmiştir. Kaçırılan fırsatlar karşı tarafı cesaretlendirmiş ve sorunlar yumağını büyütmüştür. Zaman Esat için panzehir bizim için zehir hükmüne geçmiştir. Batı ise tatlı bir seyir içine girmiştir. İran, Irak ve Suriye’de ümmete ihanet etmiş, ABD ise bütün cephelerde ve en son olarak Suriye ve Mısır’da İslam dünyasını arkadan hançerlemiştir. Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) Komutanı Selim İdris, İngiltere Başbakanı David Cameron’ın silah verme planından vazgeçerek kendilerine ihanet ettiğini ifade etti. İngiliz Daily Telegraph gazetesine konuşan İdris, “Beşşar Esat karşısında yalnız ve yüzüstü bırakıldık” diye yakınmıştır. Onun yakınması normal ama bizim yakınmamız yanlıştır. Zira bizim imkanlarımızla onun imkanları aynı değildir. Batılıların tavrı hep böyledir. Suriye Müslüman Kardeşler hareketinden Züheyr Salim’in ifadesiyle, İngilizler geçmişte Şerif Hüseyin’i de imparatorluk vaat ederek kandırmışlardı. Yeni örnekteki tek fark, Beşşar Esat’ın bir anti Osmanlı olmasıdır. Yani İngilizler geçmişte yanlış tarafa ihanet ettiler şimdi ise doğru tarafa ihanet ediyorlar. Selim idris Türkiye namına da konuşmuş sayılabilir. Kıssadan hisse, başkalarının vaatlerine değil kendi gücümüze dayanmalıyız. O zaman kimse sırtımızı yere getiremez. Zor ama güvenli yol sadece budur. Yarım adımlar bizi bir yere götürmez. Türkiye operasyonel politikaya geçmelidir. MHP’nin teklif ettiği müdahaleci politika ya da operasyonel politika özü itibarıyla doğrudur. Ama yaklaşım onların ki gibi mevzii olmamalıdır. Bütün Suriye’nin ve bölgenin geleceğini hesaba katmalıdır.

Arap dünyasının en ciddi yazarlarından birisi Ürdünlü Yaser Zeatire’dir. ‘Suriye’nin kan kaybını niye uzatıyorlar?’ başlıklı yazısında bütün ihtimalleri saydıktan sonra meseleyi Türkiye’ye getirmiş. Diyor ki: “Suriye’deki bu kilitlenmeyi kıracak ve açacak yegane faktör veya denklem Türkiye ve Katar’ın aktif politikaya geçmesidir. Amerikan ve Batı baskısına başkaldırması ve boyunduruğundan sıyrılmasıdır. İlaveten, ılımlı Arap ülkelerini de ikna ederek, yanına çekerek sürece dahil etmelidir. Ancak bu, Suriye’deki kilitlenmeyi ve buzlanmayı kırabilir. Bunun yolu ve yöntemi de şudur: Cephedekiler nitelikli silahlara kavuşturulmalıdır. Bunun yanında doğrudan müdahale ile sahadaki bazı örgütlerin serkeşliğin gemlenmeli ve kural ihlallerine karşı caydırıcı bir yapı kurulmalıdır. Sistematik bir ilerlemenin sağlanması için cephede koordinasyonun sağlanması elzemdir. Bu Şam’ın kapılarına açacak ve çatışmayı sonlandıracak ve kesin sonuç alınmasına yol açacaktır….” Türkiye ve bölge kendi söküğünü kendi dikmelidir. Akıl için yol bir. Başta dediğimiz gibi Türkiye’nin Suriye’deki pozisyonu herkesten öndedir ve Suriye halkının gönlüne girmiş ve taht kurmuştur. Ama bunlar yeterli ve sonuç alıcı olmaktan uzaktır. Ve mesele giderek Türkiye için genişleyen bir kumpasa dönüşüyor. Bu durumda olayların seyircisi değil yönlendiricisi olmalıyız. Batı’nın canı cehenneme! Zaten artık Gezi Parkı ve Mısır’dan sonra foyaları ve güvenilmezlikleri ortaya çıktı. Roller değişti. Batının sözü senet olmaktan çıktı ve söylemi Mısır’da iflas etti. Zülfikarı kuşanmanın vakti geldi. Başka çare de kalmadı. Çok keskin bir virajdayız. Ya Türkiye Suriye politikasını değiştirecek ya da Suriye krizi içimize doğru genişleyecek!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi