Devrim ya da karşı devrim!
Devrim, ardından karşı devrim. Peki, ya sonra!
Mursi’ye karşı batı destekli laikçiler ve onların oyuncağı olan Baltacılar bunu yapıyorlarsa, Mursi’ye destek verenler susacak mı, elleri armut mu topluyor İhvanı Müslimin’i destekleyenlerin. Ezher bin yıllık kesintisiz varlığını Mısırlı çapulcular karşısında sona mı erdirecek!
Ben sürecin kolay ilerlemeyeceğini düşünüyordum. Onun için sürpriz yok. Telaşa da gerek yok.
Her şey tarihin akış yönünde oluyor. Sadece kan maliyeti ve zaman maliyeti yükseliyor o kadar! Türkiye’de de durum farklı değil..
Lice olayları olacak. Herhalde birileri AK Parti geldi diye petrol kaçakçılığını, uyuşturucu ticaretini hemen öyle kolay kolay bitirmek istemeyecek.. Bizimkilere bu işten pay da vermek isteyecek, birilerini satın almak isteyecek, birilerini tehdit edecek, birilerine kadın pazarlayacak..
Birileri birilerini sokağa dökmeye çalışacak. Fahişeler sahne alacak bu arada..
Otpor devreye girecek.. Türkçe: “Direniş” anlamına gelen, kendini “birlik, planlama ve şiddet içermeyen disiplin” olarak tanımlayan bir hareket. Amblemleri yumruk.. 2001’de ortaya çıktılar. “Otpor 1998-2003 yılları arasında Sırbistan’da Slobodan Miloşeviç rejimine karşı başlamış pasif direniş eylemi gerçekleştiren bir gençlik hareketidir. İki yıl süren pasif direniş hareketi Otpor, bütün ülkeye yayılarak yaklaşık 70.000 destekçi bulmuştur.” Organizasyon, 2000’den beri de parti olarak, siyasi değişimlerin Doğu Avrupa, Kafkaslar’da (Ukrayna, Gürcistan) muhalefet partilerine ve gruplara aktif destek sağlamıştır. Hatta 2011’de Mısır’daki isyanları desteklemiştir.
Finansal desteklerini batıya bağlı organizasyonlardan almaktalar. Batı medyası bu organizasyona destek vermektedir, FEMEN grubu gibi çalışırlar. Destekçilerinden bazıları; National Endowment for Democracy (NED): NED 1983’te kurulmuştur, Washington’dadır ve genel olarak ABD Dış İşlerinden finanse edilir. ABD 2006’da bütçesinden 80 milyon dolar NED’e para aktarmıştır. NED uluslararası olarak parti enstitüleri NDI ve IRI ve yurtdışında aktif olan sendikalar birliği AFL/CIO ve şubeleri bulunan şirketler birliği ‘American Center for International Labor Society’ (ACILS) ‘Center for International Private Enterprise’ (CIPE). Kimilerine göre bunlar ‘Melek maskeli Şeytanlar’dır.. Hedef ülkelerde anarşist, gay ve lezbiyen grublar tarafından desteklenmektedir.
Marksist grubları örgütleyen kapitalist bir topluluk yani.. Uluslararası örgütlenmelerinde, sözkonusu ülkelerin istihbarat ajanlarının perde gerisinde süreci kontrol ettikleri ve yönettikleri düşünülmektedir.. Hedef ülkelerdeki laik, Marksist ve marjinal grubların her türlü ihtiyaç ve destekleri (gıda, media, hukuki destek gibi) sistem için kapitalist unsurlar ve finans çevrelerince karşılanmaktadır.. Bu çevreler bu işin siyasi ayağını, lobi ve halkla ilişkilerini de örgütlemektedirler..
Çocukları Gezi’ye götürülenler, kamplara götürülenler, birilerinin ellerinin kendi evlerinin içine kadar uzandığını anlamalılar. Bu çevreler, sendika ya da başka bir maskeyle işyerlerine sızabilirler. Yani demem o ki birileri sizin tapulu arazinizi sürmeye kalkabilir.. ‘Kahrolsun kapitalizm’ diyenler kapitalizme, ‘Kahrolsun emperyalizm’ diyenler, ABD, İngiltere, Fransa veya Almanya’ya hizmet ediyor olabilirler.. Ve bunu yaparken ulusalcılık da yapabilirler.. Ağuyu altın tas içre sunarlar, insan hakları ve çevrecilik de onun yanında sos olabilir.. ‘Ol mahiler ki, derya içedir de deryayı bilmezler’.
Daha önce adlarını Gürcistan, Sırbistan, Karadağ, Ukrayna, Belarus, Venezuella’da gösterdiler. Bu ülkelerdeki gençlik grublarına eylem dersleri verdiler..
Giderek batılı ülkeler, hedef ülkelerine yönelik sivil görünümlü 6. kol faaliyetleri, psikolojik harp hareketlerinde sivil toplumu harekete geçirmek için öncü güç görevi görmektedirler..
Gazetecilik artık yarı istihbarat faaliyetine döndü.
Ha! Bu arada bazı uluslararası insan hakları ve çevre örgütlerinin de o ülkelerin istihbarat ve hariciyesinin arka bahçesi olduğunu artık bilmeyen kalmadı. Bunlar Truva atı gibi yapılar.. Hedef ülkeleri yola getirmede işe yarayan maskeli yapılar.. Yani, sadece bizim derin devletin kadrosunda yok hem şeyh, hem fahişe.. Bizimkiler de onlardan öğrenmiş olmalı.
Bunların arka bahçelerinde merkeze bağlı grublar birbirine kurşun da sıkabilir. Öldürebilirler de birbirlerini, önemli değil.. Bunlar parlamentoda mesela birbirine karşı ağza alınmayacak sözler de söyleyebilirler. Bu işin raconu böyle.. Bunlar, az asker-polis, istihbaratçı, gazeteci, bürokrat, hukukçu eğitmediler.. Bunların kapıları çalındı, olumlu geri dönüş aldıkları ile daha ileri seviyede ilişkiler kuruldu..
Her gördüğünüz sakallıyı babanız zannetmeyin.. Bazı istihbarat örgütlerinin Facebook da Twittirda avatarları var. Marksist ya da cemaatçi, Şii, Sünni, Selefi hocaları bile var..
Bakın kendi asker, polis, istihbaratçınıza taş atarken, aynı zamanda yabancı bir istihbarat örgütünün ajanı durumuna da düşebilirsiniz.. Onlar sizin attığınız slogana ya da taşıdığınız pankartta ne yazdığına bakmazlar, ne yaptığınıza bakarlar.. İcabında sizi onlara, onları size karşı kışkırtırlar. Eğer sonuç onların emellerine hizmet edecekse, sizlerin kan ve gözyaşları, onların servet ve iktidarı için bir işe yarayacaksa, her iki kesimi de destekleyebilirler..
Bu gerçekler böylesine ortaya çıktıktan sonra, bu karanlık dünyanın ajanlarının işi kolay değil.
Bütün bunlar olacak, ama istikamet belli ve ileri doğru! Bu böyle! Gelişmeler tarihin akış yönünde. Bu akışı kim durdurabilir ki! Bazı şeyler için vakit tamam gibi! Hayat bizi, akrebin kıskacında tarihi bir sorumluluğa hazırlıyor. Selâm ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.