Bazı dindarlar neden Erdoğan düşmanlığı yapıyor?
Solcuları anlarım: Öteden beri “sağcı” iktidarlara düşmandırlar, varlık sebepleri budur…
Laikçileri anlarım: Yüzde yüzle iktidara gelseler bile dindarlara yapamayacakları baskıyı askerlerin yaptığı bir “rehavet dönemi” yaşadıktan sonra, dişe diş mücadele vermek zorunda kalmak canlarını sıkmıştır…
Siyasi muhalefeti de anlarım: AK Parti ve liderinin yükselen değer olmaya devam etmesi iktidar umutlarını tamamen yok etmiş, kargaşadan ve Başbakan’ı itibarsızlaştırmadan medet umar hale getirmiştir…
Benim anlamadığım bazı dindarlar ve dini grupların özellikle Erdoğan’ı, iyi niyet ve insaf sınırlarını zorlayarak eleştirmeleri…
“Eleştiri” kelimesi bile hafif kalır, hatta saldırmaları... Öyle bir üslup kullanılıyor ki, insan ancak “düşman”ına bu üslubu reva görür.
Peki, dindar kişinin ya da grubun Erdoğan’a “düşman” olmasını gerektirecek “dini bir sebep” var mı?.. Bildiğim kadarıyla yok…
Yok: Çünkü Erdoğan da en az kendisine saldıran “dindarlar” kadar dindar…
Diyeceksiniz ki, “iyi yönetici” olabilmek için dindarlık şart değil, dindarların inançlarını rahatça yaşayabilecekleri bir ortam sağlanması şarttır, amenna…
İşin bu tarafına da bakalım…
“Kesintisiz sekiz yıl” uygulamasıyla hafızlığı ve Kur’an eğitimini engellemişlerdi… Önünü Erdoğan açtı…
İmam-hatip liselerini itibarsızlaştırmış, ayrıca katsayı oyunuyla imam-hatip çıkışlıların üniversiteye girmelerini fiilen yasaklamışlardı… Bu anlamsız, adaletsiz yasağı Erdoğan kaldırdı… İmam-hatip liselerine itibarlarını iade etti…
Öğrenci bulmakta zorlanmaya başlayan İHL’ler bu iktidarın getirdiği özgürlük ortamında yeniden doldu taştı.
Gerine gerine “İmam-hatip lisesine gidiyorum” deme devri tekrar açıldı.
Yıllarca üniversite kapılarından kovulan, anfilerde kovalanan, susturulan, diploması gasp edilen, mahkemelerde süründürülen, hatta eğitim hakkı istediği için idamla yargılanan binlerce kız öğrenci bugün rahatça okuyabiliyor…
Başörtülü avukatlar mahkemeye girebiliyor…
Başörtülü doktorlar hastanelerde mesleklerini icra edebiliyor…
Terör
Bu iktidar döneminde üst üste risk alınarak terörün dayanakları bir bir yok edildi…
Hemen aklımıza gelenleri sayalım…
Kürtçe devlet televizyonu, Üniversitelerde Kürtçe kürsüler, Kürt açılımı, anadilde savunma hakkı, Kürtçe araştırmalar ve yayınlar, Dersim katliamı yüzünden özür dileme, demokratik anayasa girişimi (muhalefet engelleme yapmasaydı darbe anayasası çoktan rafa kalkmış olurdu), AB süreci, Barış süreci, v.s…
Ekonomi
AK Parti iktidarının ekonomik başarılarını düşmanları bile kabul ediyor…
Enflasyon üç haneli rakamlardan tek haneli rakamlara düştü, mali disiplin sağlandı, kara delikler kapatıldı, ABD ve AB’nin krizlerle sarsıldığı bir kriz döneminde yüksek büyüme hızı yakalandı, IMF borçları sıfırlandı, Kanal İstanbul, Üçüncü Boğaz Köprüsü ve Üçüncü havaalanı gibi büyük yatırımlar gerçekleştirildi…
Daha pek çok “iyi gösterge” bulunabilir. Buna rağmen bazı dindarların ve dini grupların Erdoğan’ı “diktatör” olarak nitelemeleri ve acımasızca saldırmaları reel olmayan farklı bir gerekçeye dayalı olarak güdülen “intikam hissi”yle ancak açıklanabilir ki, bu “Müslümanca” bir tavır olmasa gerektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.