Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Sultanahmet Camii’ndeki “muhteşem tablo”nun düşündürdükleri

Sultanahmet Camii’ndeki “muhteşem tablo”nun düşündürdükleri

Dün; bir yandan “Ramazan Bayramı”nızı tebrik ederken, bir yandan da bir “sitem”imi dile getirmiştim...
Sitem, elbette benim sitemim değil, “tüm Müslümanların sitemi”ydi...
Demiştim ki;
“Bayramlarımızı bile farklı günde kutluyorsak, nerede kaldı ümmet ruhu, nerede kaldı vahdet şuuru?”
Şükürler olsun ki;
İslâm dünyası, dün “aynı günde bayram” yaparak, “bayram coşkusu”nu birlikte yaşadı, aynı günde “kıble”ye yöneldi, “bayram namazı”nı aynı günde kıldı...
İşte “ümmet” bu...
İşte “vahdet” bu..
İşte “bayram” bu...
Dilerim ki; bu ruh, bu şuur, bu vahdet bundan sonraki bayramlarda da devam eder.
“BEN” YOK, “BİZ” VARIZ!
“Dünya Müslümanları”nın bu birlik ve beraberliğe şiddetle ihtiyacı var.
Zira;
Bir tek “kibrit çöpü” veya “çubuğu” kırmak kolaydır ama bir kibrit kutusundaki çöpleri veya “birbirine bağlı çubukları” kırmak neredeyse imkânsızdır.
“Halkı Müslüman ülkeler” ve onların yöneticileri bunu çok iyi düşünmelidir...
Mesele şudur:
Meselelerimizi “tek başımıza” mı halledeceğiz, yoksa “birlikte” mi hareket edeceğiz?..
“Ben” mi diyeceğiz,
Yoksa “Biz” mi?..
Halkı Müslüman ülkelerin yöneticileri; eğer “mezhep”lerinden, “ideoloji”lerinden, “taassup”larından, “fanatik düşünce”lerinden, “kapris” veya “kuru inat”larından dolayı; “Ben!.. Ben!.. Ben!..” demeye devam edecek olurlarsa, ne “Ramazan Ayı”na birlikte girebiliriz, ne “Bayram”ı birlikte kutlayabiliriz, ne de “Kurban”ı birlikte kesebiliriz.
“Oruç” tutmada, “bayram” kutlamada ve “kurban” kesmede “birlik” olamazsak, bu “ayrılık”lar daha da büyür ve bugün olduğu gibi; birimizin ayağına batan diken, diğerlerinin umurunda olmaz...
Bu ayrılık büyüdükçe, “birbirimizin imdadına koşamaz” olur, “zulüm” gören Müslümanları “zalimlerin insafı”na terketmiş oluruz.
Hele düşünün;
“Birbuçuk milyarlık İslâm dünyası” dediğimiz o büyük kitle eğer “tek merkezden yönetiliyor” olsaydı, hadi daha açık söyleyelim; başlarında bir “Halife” bulunsaydı “Amerika’nın kuklası Sisi” darbe yapıp da “Müslüman Mursi”yi iktidardan düşürebilir, “Müslüman Mısır halkı”nın başına “Hıristiyan Adli Mansur’u” Cumhurbaşkanı yapabilir miydi?..
Aynı şekilde;
“Suriye’nin yüzde 10’u Nusayri” iken, Nusayri’lerin lideri Beşşar Esad, 100 bini aşkın Müslüman’ı katledebilir miydi?..
Başta bir “Halife” bulunsaydı;
Filistinli Müslümanlar, “Terör Devleti İsrail”in işgali altında bir “Açık Hava Hapishanesi”nde yaşıyor olurlar mıydı?..
“Tek merkezden yönetim” olsaydı;
Myanmar’da “Budist zulmü”, Keşmir’de “Hint zulmü” yaşanır mıydı?..
Hele söyleyin;
Afganistan, yıllardır “Amerikan işgali” altında olur muydu?..
ALTINI OLAN, KURALI KOYAR
Sorarım size;
Bugün, yeryüzünde “Müslüman işgali altında olan bir Hıristiyan ülkesi” var mıdır?..
Elbette yoktur...
Ama, Filistin gibi “Yahudi işgali” altında, Afganistan ve Irak gibi “Hıristiyan işgali” altında, Myanmar gibi “Budist işgali” altında ve Doğu Türkistan gibi “Komünist Çin işgali” altında olan ülkeler çoktur...
Ama, dedim ya;
“Müslümanların işgali altında bulunan tek bir Hıristiyan veya Yahudi ülkesi yoktur... Bırakın ülkeleri, Müslümanların işgali altında bulunan tek bir toprak parçası yoktur.”
Buna rağmen;
Müslümanlar “terörist”, Hıristiyan, Musevi ve Budist’ler “hümanist” öyle mi?..
Yesinler sizin “kategorizasyon”unuzu!..
Ama, adamlar da haklı!..
Malûm, “Altını olan, kural koyar”mış!.. “Para” onlarda, “güç” onlarda, “Haçlı ruhu” gibi bir “dini beraberlik” onlarda!..
Dolayısıyla;
“Kural”ları da onlar koyuyorlar, “kategorize”yi de onlar yapıyorlar, “yafta”yı da onlar asıyorlar!..
“Halkı Müslüman ülkeler” ise “açlık ve yoksulluk” içinde kıvranıyor.. Birçok Müslüman, o kadar zor durumda ki; kimi “bir lokma ekmeğe”, kimi de “bir yudum suya” muhtaç...
KOZMETİĞE 250 MİLYAR DOLAR!
Peki, “Hümanist(!) Batı” ne âlemde?.. Şu kadarını söyleyeyim; Amerikalı ve Avrupalı “Hıristiyanlar”ın, “güzelleşmek” uğruna “kozmetik” ürünlerine harcadıkları para yılda “250 milyar dolar”dır...
Bunun 40’ta 1’i olan “700-800 milyon dolar”ını yoksul ülkelerin kalkınmasına harcasalardı, dünyada ne “kıtlık” olurdu, ne de “açlık!”
Görüyorsunuz ya;
Dünyada en az 1-2 milyar insan, “günde 1 dolara muhtaç” iken, Hıristiyan Batı dünyası, sadece “kozmetik” ürünlerine “250 milyar dolar” harcıyor ve buna rağmen, kendilerine “hümanist”, Müslümanara ise “terörist” diyorlar!..
Lanet olsun bu “hümanist”lere!..
Bir defa daha rahmetle andığımız merhum Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in; “Kurt yapmaz bu taksimi, kuzulara şah olsa” dediği gibi, böyle bir bölüşüm, böyle bir paylaşım, tek kelimeyle “zulüm”dür!..
Onun içindir ki;
“Kurt”un adı çıkmış ama “malı götüren çakallar”dır!..
HESABI BIRAK, HİLÂL’E BAK!
Tablo ortada: Halkı Müslüman ülkelerin çoğu “perişan”dır, “aç”tır, “sefil”dir, “yoksul”dur, “işgal” altındadır...
Hıristiyan ükeler ise sürekli Müslümanların emeğini ve alın terini “sömürmek”te, sömürdükçe de “semirmekte”dir...
Tabiî, semirdikçe de güçlenmekte ve her güçlü gibi “yönetmekte”dir!..
Peki, “çare” ne?..
Çare, “birlik ve beraberlik”te!..
Çare, Müslüman halkın sırtına yapıştırılan ve “kanlarını emen ithal keneler”den bir an önce kurtulup, ayağa kalkmakta, “kıyam”a durmakta!..
Ama, en önemlisi;
“Oruç”lara aynı günde başlamakta, “Bayram”ları aynı günde kutlamakta, “Kurban”ları aynı günde kesmekte!..
“Hesap-kitap”larla, “kapris”lerle, “ideoloji”lerle, “mezhebi bağnazlık”larla değil de, “Hilâl”le hareket edebilirsek, “Rüyet-i Hilâl”i, yani “Hilâl Birlikteliği”ni sağlayabilirsek, bana göre; “ilk” ama “en önemli adım”ı atmış olur, tıpkı “Avrupa Birliği” gibi, biz de “Dünya İslâm Birliği”ni sağlamış oluruz...
Bu birlik, dün vardı...
Bugün niye olmasın?..
Bu, bazılarına “hayâl” gelebilir... Ama, unutulmasın ki; “hayâl”ler olmasa, “gerçek”lere ulaşılamazdı...
SULTANAHMET’TEKİ BULUŞMA
Söyleyin Allah aşkına;
Dün, Sultanahmet’te kılınan “Bayram Namazı”nda, “100-150 bin insanın muhteşem bir tablo oluşturacağı” yıllar önce söylenseydi, “hayâl” denilir, gülünür geçilirdi...
Ama, dün bu hayâl “gerçek” oldu ve Sultanahmet Camii’nde 100-150 bin civarında insan; yan yana, omuz omuza, birlikte “Kıble”ye yöneldi, birlikte “secde” etti ve birlikte “Bayram Namazı” kıldı.
Bu, çok mu önemli?..
Evet... Sembolik açıdan ve “daha büyük birlikteliklerin sağlanabileceğinin işareti”ni vermesi açısından çok önemli.
Haa, şunu da söyleyeyim;
Sultanahmet Camii’ne “otomobil”leriyle gelen insanların bir kısmı araçlarını Sirkeci’de veya Gülhane Parkı’nın oralarda, bir kısmı da Gedikpaşa civarında bıraktı ve oradan yürümek zorunda kaldı..
Ki, onbinlerce insan da, sırf “otomobilini park etme sorunu” yaşayacağını bildiği için, bu “muhteşem cemaat”e katılamadı, onun burukluğunu yaşadı...
İnanıyorum ki; bu “park sorunu” halledilse, orada değil “yüzbinler”, herhalde “milyonlar” toplanırdı...
Bu “muhteşem buluşma”yı sağlayan “Namaz Gönüllüleri Platformu”nun ve “Mihrap Gönüllüleri Platformu”nun çağrılarını “organizasyon”a dönüştüren Diyanet İşleri Başkanlığı’na, bu organizasyonda büyük emeği geçen yazarımız Abdurrahman Dilipak’a ve cemaate “seccade” ve “su” dağıtarak hizmette bulunan İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Fatih Belediyesi’ne teşekkür ediyor, tebriklerimi sunuyorum...
Dilerim; bu yılın “yüzbinleri”, gelecek yıllarda “milyonlara” ulaşır...
İnanıyorum ki;
Adeviyye ve Sultanahmet’teki “birlik ruhu”, devirecektir “zalim güruh”u...
Bugün, dünden daha umutluyum...

‘Bir İHTİLAL daha var’dı, o da gitti kör olasıca!

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, dün Bursa’daydı… Gazetecilerin “Kılıçdaroğlu’nun sözleri konusunda ne düşündüğünü” sorması üzerine, açmış ağzını, yummuş gözünü… Kılıçdaroğlu’nun; “Bu yargı meşru değildir… Ben, bu gayri meşru kararları tanımıyorum” sözleri üzerine demiş ki;
“Şimdi sandıktan başka bir yolunuz var mı?.. Yok… O zaman; ‘Sandıktan iktidar çıkmaz, demokrasi sadece sandık değildir’ derken neyi kastediyorsunuz?..
Taksim olayını mı kastediyorsunuz, yoksa Ergenekon davasından dolayı bu kadar bağırmanızın altında yatan sebep, ‘bir ihtimal daha vardı, o da gitti kör olasıca’ diye ağlamak mı yatıyor be kardeşim!..
Vatandaşa gidin, millete gidin, milletle beraber olun.
Bize başka yollar lazım diyorsanız; eski çamlar bardak oldu be kardeşim… Eskiden siz, ‘ordu bir darbe yapsa da bizim önümüz açılsa’ diye beklerdiniz. Ama artık, bunların hepsi bitti.”
Sayın Arınç, “ihtimal” derken, herhalde “ihtilâl” demek istedi… Çünkü CHP’nin bir “ihtilâl” beklentisi daha vardı, o da “mazi”de, pardon “Gezi”de kaldı kör olasıca!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi