Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

İran yaptı, İsrail sevindi!

İran yaptı, İsrail sevindi!

Muhammed Nureddin, kalemiyle Lübnan’da İran çıkarlarına hizmet eden ve nüfuz casusluğunu temsil eden isimlerden birisi. Kaleminin ucundan Şii taassubu ve Türk düşmanlığı damlıyor.

Efendileri adına Türkiye’nin UNIFIL misyonu içinde Lübnan’a asker göndermesine en fazla karşı çıkan isim oldu. Bunu engellemek için kulis yapmış ve onun ötesinde Başbakan Erdoğan’a açık mektup da yazmıştı. Mektubunda kendisinin ne kadar Erdoğan hayranı olduğunu dile getiriyordu. Bunun nice yalan olduğu Arap Baharıyla birlikte tamamen ortaya çıktı. UNIFIL misyonu bahane idi, asıl dertleri Türk askerinin Arap dünyasına 88 yıl sonra avdet etmesi ve yeniden adım atmasıydı. Türkiye’nin de öyle düşündüğüne eminim: UNIFIL’i sütre gibi kullanarak, askeri olarak yeniden Ortadoğu’ya adım atmak istemiştir. Neden herkes gidecek Türkiye kalacaktı ki? Bu, İran ve ona bağlı ve ona vekalet eden Lübnanlı Şiileri rahatsız etmiştir. Yahudiler cenneti kendilerine has görürken İran da Ortadoğu için böyle hülyalara dalmıştır.

Nitekim, merhum Fadlallah, Türk askerine hoş geldin derken; Muhammed Nureddin, UNIFIL maskesi üzerinden Türkiye ile efendileri adına örtülü bir psikolojik savaş yürütmüştür. Muhammed Nureddin, Türk askerinin Lübnan’a gelmesine itiraz nedeni olarak UNIFIL’in Hizbullah’ı silahsızlandıracağını öne sürmüştür. Bu iddia havada kalmıştır ve Türkiye’nin askeri olarak Ortadoğu’ya dönmesini engellemek için söylenen bu bahane 7 yıl sonra tamamen palavra ve yalan olarak karşımıza çıkmıştır. Bu yalan rüzgârını estiren ve tellallığını yapan da İrancı kesimler ve bizzat Muhammed Nureddin olmuştur. Keşke Hizbullah silahsızlandırılsaydı da Suriye halkının tepesinde boza pişirmeseydi. İsrail bahanesi üzerinden Suriye halkını katletmektedir. Dolayısıyla Muhammed Nureddin gibiler suret-i haktan görünerek hakka engel olmaktadırlar. Bütün silahları yalandan ve dolap çevirmekten ibarettir. 2006 yılında hummalı tartışmaların ışığında Muhammed Nureddin, Türkiye’de birçok kesimi etkiledi. Bunlar arasında Türkiye’nin Lübnan’da istenmediğini yazan Ali Bulaç da vardı.
*
O günlerde Türkiye’deki İran asabiyeti Muhammed Nureddin’in arkasına dizildi. Bugün Suriye’de Fransızların politikasını Beşşar çetesi ve rejimi yürütmektedir. Türkiye ile ‘dost’ olduğu günlerde bile yeni Osmanlı uyarısında bulunuyordu. İçimizdeki laiklerin ümmet uyarısında bulunmaları gibi. Bölgede İngilizlerin politikasını devralan da İran’dır. Nasıl mı? Türk nüfuzuyla mücadele ederek... O da Türkiye’yi Ortadoğu’dan uzak tutmak istemektedir. Sanki tapusu kendisine ait. Türkiye’nin Ortadoğu’dan bugün de uzak tutulmasını isteyen birçok güç bulunmaktadır ve bunların en başta geleni İsrail ve İran’dır. Lübnan’da Türk dış politikasını rehin almak için THY pilotlarını rehin alan İran yanlılarının bu eylemine içimizdeki İsrail yandaşları da tempo tutmuş ve tercüman olmuştur. Ne güzel de paslaşıyorlar! Ortadoğu’nun bataklık olduğunu ve Türkiye’nin Batı’ya yakın ve Araplara uzak durmasını telkin ve tavsiye ediyorlar. Bu cumhuriyet ideolojisidir. Bu ideoloji bütün iddialarına rağmen Batı ile kurumsal ilişkilerimizi geliştirememiştir. Sadece Batı ile platonik aşk yaşamıştır. İsrail namına Ortadoğu’dan da uzak kalmamızı istemektedir. Zira Ortadoğu’ya ilgimiz, bu bölgede İslâm’ın ve çoğunluğun nefesini güçlendirir. Dengeleri değiştirir. Bu ise hem İsrail hem de İran’ın işine gelmez. Türkiye’nin olmadığı bir Ortadoğu İsrail ile İran için bahardır. Somali’deki akılsız Şebab hareketi terör eylemiyle Türkiye’nin bölge politikalarını etkilemek istemiştir. Lübnan’da da bunu pilotlarımızı kaçırarak İran ve bölgesel vekilleri veya milisleri yapmıştır. Onların derdi de Türkiye’nin bölgesel politikalarını etkilemektir. Bu eylemi İran ve vekilleri yapmış, İsrail de sevinmiştir. İran yaptı, İsrail sevindi. İsrail’in içimizdeki sözcüleri de durumdan vazife çıkartarak bize yeniden Ortadoğu bataklığını hatırlatmışlardır. Ortadoğu bize bataklık değildir ve adaletimiz sayesinde bölgeyi 400 yıl usuletle-suhuletle yönettik. Ortadoğu bataklık ise, bunu evvelemirde İsrail ve İran düşünsün. İsrail, Alaska’ya taşınsın. İran ise mezhep fitnesini körüklemekten uzak dursun.
*
Bölgeyi bataklığa çeviren bir yandan İsrail, diğer yandan da İran’dır. Adeta Siyam ikizleri gibiler. Muhammed Nureddin gibilerin hiç kutsalı yok; “Şapka ve Sarık” adlı kitabında Bediüzzaman’ın Mustafa Kemal’e karşı mücadelesini göklere çıkartırken Erdoğan’a yönelik mektubunda ise Mustafa Kemal’e ve geri çekilmeci politikalarına gönderme yapmış ve onu övmekte ve politikalarına şapka çıkarmaktadır (http://www.haber10.com/ haber/38791/#.UgdtG6trPDc ). Sarıktan bahseden Muhammed Nureddin gerçek manada şapkanın yanında durmaktadır. Bir yazımızda şapkasının düştüğünü, takiyyesinin veya kelinin göründüğünü yazmıştık. Şimdi Lübnan’daki son saldırı ile birlikte Türkiye UNIFIL bünyesindeki askerlerinden bir kısmını çekiyor. Ama hâlâ Muhammed Nureddin’in bahsettiği Hizbullah’ın silahsızlandırılması gerçekleşmiş değil. Onun ötesinde Batılılar, Hizbullah’ın ve İran’ın Suriye’ye burnunu sokmasına seyirci kaldılar. Arşive baktıkça çarpık yüzlerini görürsünüz.
Korsanlar, Türk dış politikasını rehin almak istemiştir. İçimizde bu korsanlara tercüman olanlar var. Bunlardan birisi de Güneri Civaoğlu’dur... ‘Rehin Türk Pilotlar’ başlıklı yazısında korsanların amaçlarına hizmet etmekte; Muhammed Nureddin’in övgüyle sözünü ettiği Mustafa Kemal’in geri çekilmeci politikalarına geri dönmemizi tavsiye etmekte ve bunu çözüm olarak sunmaktadır. Bu İsrail’in çıkarlarına da uygundur. Mavi Marmara olayı iki kesimin öfkesini çekmiştir: İran ve İsrail. İran bunun rüzgârını ve getirisini Lübnan’dan benzeri gemiler kaldıracağını söyleyerek sulandırmaya çalışmıştır. Bu gemiler meçhulden hiç kalkmamıştır. Türkiye’nin Ortadoğu’da önünü kesmek isteyenler, Türkiye’nin Sünnicilik yaptığını da söyleyenlerdir. Bunlar Rusya ile birlikte İsrail, ABD ve İran taraftarlarıdır. Bunlara göre Türkiye hiçbir yerde olmamalı. Onlar istedi diye Orta Asya’ya geri dönecek halimiz yok.
Arapça bir atasözünde olduğu gibi serçeden korkan darı ekmesin. Hamama girmek zarurettir ve giren de terler. Vaktiyle Muhammed Nureddin veya Muhammed Velid Rıdvan gibilerinin oltasına düştük ve onları tepemize çıkardık ve onlar da Türk misafirperverliğini tepe tepe kullandılar ve fazlasıyla istismar ettiler. Bu ve benzeri tabansızlara karşı daha dikkatli olmalıyız.

Sonuç olarak: Neden ulusalcıların son sıralarda İrancı kesildiklerini anlamışsınızdır sanırım…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi