Vicdanlardan sürgün edilseniz
TIPKI insanlar gibi, toplumların da ayak izleri ve gölgeleri vardır. Zira söylenen her söz, hayat bulmuş her eylem, yapılan her haksızlık, akan her gözyaşı tarihin hafızasına kaydedilir ve buradan ebedi silinmez. Ve insanlığın katilleri önce vicdanlardan sürgün edilir sonra da gözden ve gönülden düşerler.
Bu gün, Kapitalist Güç odakları, maddi gücü ellerinden tutarak, dünyaya korku salıyor, tehdit ve dayatmaları ile yoksul halklar üzerindeki hükümranlıklarını sürdürüyor olabilirler. İstediklerini asıp kesebilir, mazlum toplumların, değerlerini katledip, madenlerini, petrollerini ve topraklarını ellerinden almaya muktedir olabilirler. Bu gün bu güruhlar, yoksul kalmış toplumlara göz dağı veriyor olabilirler. Fakat ırkçı emperyalist güruhlar, bu eylemleri ile insanlığın kalbinden sürgün edilmiş ve nefretin bir parçası haline gelmişlerdir. Bu önemli… Zira bir insana da bir topluma da verilebilecek en büyük ceza sevgisizliktir. Bugün bu toplumların insanlarda uyandırdığı izlenim, kin ve nefrettir. Kin ve nefretle anılmak bir insanın yaşamını nasıl sarsıyorsa toplumların varlığını da aynı şekilde sarsar ve yerle bir eder. Zira Sevgi ve adalet yerküreyi ayakta tutan iki önemli kavramdır.
Bugün Batı karanlık eylemlerini yayabilmek için, Müslümanları bir arada tutan değerlerini yıpratarak, onları tek bir şablona tek bir yaşam tarzına zorluyor. Bu toplumlar onu alıp kendi değerlerine ekonomik yapılarına sosyal hayatlarına uyarlayıp yeniden formata soktuklarında ise bunu bir tehlike olarak görüyor. Çünkü bu hastalıklı yapıyı etkin kullanabilecek, güçlü şahsiyetli insan çıkarma potansiyelinin Müslüman toplumların bağrından çıkmasını hiçbir şekilde arzu etmiyor. Aksine, kendi halkı ile kavgalı fakat onların yaltaklığını yapan diktatörlere ihtiyaç duyuyor ve bu diktatörleri yüzyıllardan beri Müslüman halkların başına musallat etmekten kaçınmıyor.
Bilinen bir gerçektir, Allahtan korkmayan fert ve toplumların etrafı dört bir yandan korkularla çevrilidir. Onlar karanlık güçlerini ve hakimiyetlerini kaybetmekten fazlasıyla korkar ve bunu şiddete başvurarak kamufle etmeye çalışırlar.
Bir katliamın ardından katliamın yapıldığı meydanda toplanan insanların sayıları katlanarak artıyorsa anlayın ki, batının demokrasisi burada tüm araç gereçleri ile etkisiz kalmış ve ölüme severek giden Mısırlı kardeşlerimizin gözlerindeki o cesaret bu cenahların kalplerine korku salmıştır… Onların, bu insanların yüreklerindeki şecaat ve cesareti anlamaları mümkün olamaz. Anlamlandıramadıkları her şey onların korkularını ziyadeleştirir…. Zira batı demokrasilerinde insanlar kendi sokuldukları şablonlara uygun yaşamaya alışmışlardır ve ne olursa olsun aksi bir şeyi iddia edemezler. Bu toplumlar tamamen güdülenmişlerdir ve kendilerine uzatılan elbise ister uysun ister uymasın itiraz etmeden giyerler. O yüzden Müslüman halkların hak ve adalet arayışlarını anlayamazlar…
Bugün, Mısır’da Müslümanlar, ümmet bilinciyle hareket etmenin modelini canları pahasına da olsa ortaya koydular. Bilinen bir gerçektir, bir dava eğer şehit verebiliyorsa o davayı Allah ta da melekleri de destekliyor demektir. Asıl üzerinde durulması gereken mesele ise bizlerin bu imtihanlarında onların ne kadar yanında olduğumuzdur….
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.