Mısır’da Katliam Başladı
MISIR’DA Müslüman halka karşı kanlı ve acımasız bir kıyım başlatıldı. Daha ilk gün, yüzlerce şehit ve on binden fazla yaralı. Müslümanlara karşı Firavunca saldırılıyor. Ölenlere rahmet, yaralılara şifa diliyor, zalimleri lanetliyorum.
Bundan bir sene küsur gün önce İhvan mensubu Muhammed Mursî cumhurbaşkanı seçildikten sonra bir iki gün istirahat etmeli ve ardından, Mısır’daki büyük İslamî fırka, hizip, parça ve cemaatleri ziyaret etmeliydi.
Ayaklarına gidilecek bir fırka Selefî Partisi olmalıydı. Onların lideriyle ve kurmayları ile selamlaşılmalı, kucaklaşılmalı ve işbirliği müzakeresi yapılmalıydı.
Diğer büyük İslamî parçalar, cemaatler…
Sadece Müslüman parçalarla değil, Mısır halkının onda birini oluşturan Kıbtîlerle de görüşülmeliydi. Onlara bütün garantiler verilmeliydi.
Maalesef bu yapılmadı. Mısırın Sünnî Müslümanları bin parçaya ayrılmıştır. Küçük bir azınlık olan Şiîlerle Sünnîler arasında derin uçurumlar vardır.
Mısırın Ehl-i Sünnet Müslümanları tek bir Ümmet değildir, paramparça bir hizipler, fırkalar, cemaatler mozaiği oluşturmaktadır.
Mısır gibi büyük bir İslam ülkesindeki bu manzara ölümcül bir günah ve isyandır.
Müslümanlar tek bir Ümmet olmazlar ve bu Ümmetin başındaki ehliyetli İmam’a biat ve itaat etmezlerse büyük tokatlar yer, zelil ve esir olurlar.
Afganistandaki, İrak’taki, Suriye’deki, Tunus’taki, Libyadaki oyunlar Mısırda da sahneye konulmuştur. Büyük Ortadoğu Projesi gereğinde Mısır parçalanmak istenmektedir. Bu maksatla iç savaş çıkartılacaktır.
Aynı oyun Türkiye’de de oynanmaktadır . Gezi başkaldırması birinci perdedir. İkinci perde sonbaharda oynanacaktır. Gaye Türkiyeyi parçalamaktır.
Laik Türkiye’nin baş mimarı Hahambaşı Haim Nahumdur. Hahum Lozanda Türkiyenin işini bitirdikten sonra Mısıra gitmiştir. Merhume Münevver Ayaşlı hanımefendi anlatmıştı:
-Türkiyeye bu işleri ettikten sonra artık kalamam demiş ve Mısıra hicret etmiş.
Orada da rahat durmadı. Diktatör Abdunnasıra akıl hocası, özel başdanışman olduydu.
Devrik Mübarekin F… İsimli akıl hocası da gizli bir Yahudi idi…
Şu anda Türkiyede dıştan pek dindar ve İslamcı görünen güçlü ve etkili GY’ler, Pakraduniler, Tadlar, Kırımçaklar , SY’leri ve daha nice Kriptolar bulunmaktadır.
Türkiye Müslümanları Mısırda yaşanan korkunç facialardan ibret dersi alıp da birleşmeye, Ümmet olmaya teşebbüs ediyor mu?
Ne gezer!.. Büyük bir cemaat, Başbakanın düşmesini bekliyor, düşmesi için sinsice çalışıyor. Başbakan devrilirse, akıllarınca, Türkiye olgun bir armut gibi kucaklarına düşecek… Zehi gaflet!
Mısırda şehit edilen, yaralanan, keskin nişancılar tarafında avlanan kardeşlerim için kan ağlıyor.
Türkiyede, Sünnî geçindikleri halde birleşmemek, yakınlaşmamak, tek bir Ümmet olmamak konusunda şeytanî bir inat sergileyen Müslüman kardeşlerime teessüflerimi sunuyorum.
Allahü Teala Kur’anda bizi uyarıyor… Resululah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) bizi uyarıyor… Sâlih ulema ve fukaha bizi uyarıyor… Evliyaurrahman bizi uyarıyor… Akıl ve hikmet bizi uyarıyor… Lakin biz birleşmemek, tek bir Ümmet olmamak konusunda direnip duruyoruz.
Birleşmeme, Ümmet olmama, bir İmama biat ve itaat etmeme konusundaki inat şeytanî ve câhilî bir inattır ve sonu iyi olmaz.
Türkiyenin Ehlisünnet Müslümanları Mısırdaki facialardan ibret almazlar ve birleşmezlerse başlarına gelecek felaketlerin sorumlusu dinsizler değil, kendileri olacaktır.
(İkinci yazı)
Akla Zarar bir Hayat Tarzı
BÖYLE olacağı belliydi… Bu medya, bugünkü eğitim sistemi, bugünkü aile yapısı, bugünkü hengâme ve koşuşturma ile insanlarımızın büyük bir kısmının akıllarının bozulmaması mümkün değildi.
Bir adama kırk kere deli denilse, delirmeye başlarmış…
Vatandaş dev bir şehirde yaşıyor, evden işine, işten evine gitmek için günde dört saat kaybediyor. Onun akıl sağlığı mutlaka bozulacaktır.
Devamlı olarak tv dizilerini, haberlerini, programlarını seyr ediyor… Elbette tahtaları çatlayacaktır…
Bugünkü eğitim, medya, hayat tarzı dolayısıyla akıl ve ruh sağlıkları bozulanların tedavi edilmeleri çok zordur. Onlara yıllar boyu sürecek bir rehabilitasyon tedavisi uygulanması gerekir. Bu tedaviyi doktorlar değil, bilge ve olgun kişiler yapabilir.
İnsanlarımız sağlıklarını ve dengelerini korumak için ne yapmalı?
Öncelikle kötü medyadan uzak durmalı.
İşyerleri, okulları, üniversiteleri evlerine yakın olmalı, en fazla yarım saatte gidilmeli.
Evlerindeki bir köşede, kendisini mutlu kılacak bir el sanatıyla, bir hobi ile meşgul olmalı. Hattatlık, tezhipçilik, takı ve tesbih, kumaş boyama, yazma sanatı, fotoğrafçılık… Daha yüzlerce sanattan biri… Bu işlerden para da kazanabilir. Bunlar yorgun bir kişiyi dinlendirir ve mutlu kılar. (Tıpta ebru ile tedavi edildiğini duydunuz mu?)
Her gün en az yarım saat faydalı kitap okumak. Gazete değil, kitap.
Siyaset ve futboldan hiç bahs etmemek.
İçinde siyaset ve cemaatçilik olmamak şartıyla insanî hayır işleri ile meşgul olmak. Çok fakir ve muhtaç kimselere yardım gibi…
Halkımızın akıl ve ruh sağlığı büyük tehdit ve tehlikelerle karşı karşıyadır.
Delilik yaygın hale gelmiştir.
Futbol delileri…
Siyaset delileri…
Cemaat delileri…
Lüks ve gösteriş delileri…
Müstehcen yayınlar dolayısıyla seks deliliği çok artmıştır.
Delilik, sadece paranoya ve şizofreniden ibaret değildir. Normal görünen nice zır deli, zırzır deli, hınzır deli ortalıkta cirit atmaktadır. İnsanlarımız akıllı olsalardı son bayramda bunca çılgınlık yapılır mıydı?
Soruyorum: Trafik sıkışıklığı dolayısıyla üç saatte gidilebilecek yere tam on iki saatte gitmişler. Akıllı insanlar böyle yapar mı?
Bayram tatili yapacağım diye bunca sıkıntı, eziyet, işkence çekilir mi?
Bir yığın eziyet ve zahmet çekmek için bir sürü para ödüyor. Akıllı ve dengeli insan böyle yapar mı?
Bunca rezillikten sonra “Ah ne eğlendik ah ne eğlendik” der mi?