Maarif reformu?
Biliyorum, bu kelime artık kullanılmıyor ve “maarif” mesleğini seçenler tarafından dahi pek bilinmiyor...
Türkiye’de konuyla ilgili derinlemesine fikir beyan edenlerin önünde yürüyen Nureddin Topçu, “Milletin ruhunu yapan maariftir. Maarifin düşmesi millet ruhunu yerlere serer. Maarife değer vermeyiş millet ruhunun yıkılışını hazırlar” diyor.
Bu konu ile ilgili yazmak gerektiğinde her defasında “maarif” gibi geniş çağrışımlı bir kelimenin yerine, ne idüğü belirsiz “eğitim” kelimesini kullanmak zorunda kalışımıza isyan ediyorum.
Kültürümüzün, değerlerimizin taşıyıcısı dilimizle oynadık, hataların en büyüğünü yaptık. Artık bilinmezler arasına atılan maarif kelimesinin anlamı üzerinde düşünmek zorundayız. Maarif kelimesi dolaşımdayken, terbiye, tahsil, talim, tedris gibi kelimeler de kullanımdaydı.
Allah aşkına “eğitim” bunlardan hangisinin karşılığıdır? “Maarif”in olmadığı kesin! “Tahsil”in değil, onu öğretimle karşılıyoruz. Geriye kalan kelimelere bakalım. Ya “tedris”? bu kelime de “öğret”imle karşılanıyor, kelime kıtlığında! Ne güzel, iki farklı anlama tek kelime! Kelimeleri yok et, zihnini daralt!
Terbiye ve talim kelimeleri kaldı geriye… Hadi “eğitim” “terbiye”nin karşılığı olsun… Fakat, piyasada bunca eğitimli fakat terbiyesiz varken ne yapacağız?
Eğitim “talim”i karşılayabilir mi? Bundan da emin olamayız! “Talim” gerçekten zengin anlamlı bir kelime… Bir işi öğrenmek veya alışmak için yapılan çalışma, yani “meşk” demektir talim. Bunun yanında öğretme, belletme anlamı var. Yetiştirme, ders verme, tedris, öğretim anlamına da geliyor. Hat talebesinin öğrenmek maksadıyla yazdığı yazı da “talim”.
Talimin halk arasında en yaygın anlamı, “askerî birliklere, harbde vazifelerini yerine getirebilmeleri için kendilerine lüzumlu olan şeylerin kısmen nazarî, kısmen tatbikî sûrette öğretme”, yani “askerî eğitim”di.
Eğitim, eğmek fiilinden yapılmış bir kelime. Hani ağaç yaşken eğilir ya, çocuklar da öyle eğilip bükülüyor! “Terbiye” kelimesinin “Rab”la ilişkisini bilen var mı peki?
Neyse asıl mevzuya gelemedik bir türlü. Türkiye, on yıllık istikrar döneminde birçok şeyi başardı, fakat bir “maarif reformu” yapamadı. Milli Eğitim’in gerçekten ıslaha, reforma ihtiyacı var. Bir önceki bakan böyle bir iddia ile geldi, bakanlığın kanununu değiştirdi, fakat, her hangi bir bakanlığın teşkilat kanunundan çok farklı bir metin ortaya koyamadı.
Maarifin müzmin meseleleri var… İdeoloji ile göbek bağı kesilememiş durumda. Türkiye’ye mahsus bir orta öğretim programı oluşturulamadı. Bu yüzden imam hatiplere talep yükseliyor. Bu talebin imam hatip öğretimini güçlendirdiğini söylemek zor. Bu liseler de diğer liselerden farksız hale geliyor. Buradaki asıl problem, orta öğretim kurumlarımızın değer öğretimi konusunun dışında tutulması. Değerler, ideolojinin alanı içinde bırakılmış durumda. Türkiye bin yıllık yaşatıcı değerlerini öğretim sisteminin içine alamıyor. Bu olmayınca bazı, geçici tedbirler geliştirilmeye çalışıyor.
Geçen sene uygulamaya konulan Kur’an ve Siyer dersleri bunlardan biri. Uygulamanın içinde olan idarecilerin, öğretmenlerin konuyla ilgili görüşleri önemli. İşte onların bir özeti:
2012-13 öğretim yılında ortaokullarda ilk defa Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed’in Hayatı ve Temel Dini Bilgiler adı ile dersler seçmeli olarak okutulmaya başlandı. “Bu dersler zaten camilerde, yurtlarda okutuluyor” itirazının etkili bir kampanyaya dönüştürülmesine rağmen, seçilme oranı çok yüksek çıktı. Matematik uygulamalarını, yabancı dili öğrenci ve veliler kesin olarak seçiyorlar, 3. ders olarak spor veya fiziki etkinlikler, bilim uygulamaları veya velinin ısrarı ile okuma becerilerini seçiyorlardı. Ancak bu seçimin içine Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed’in Hayatı veya Temel Dini Bilgiler dersini de ekliyorlardı. Böylece 8 saatlik 4 farklı ders seçilmiş oluyordu.
Bu öğretim yılında seçmeli ders saati 8’den 6’ya düşürüldü. Böylece farklı ders seçme imkânı daraldı. Bu durumda, 1. ve 2. tercih matematik uygulamaları ve yabancı dil olacak; çünkü birçok veli bu dersler dururken daralmış olan tercih hakkını Kur’an-ı Kerim veya diğer dini dersler için kullanmayacağı tahmin ediliyor. 3 tercih veli ve öğrencinin isteği ile 16 dersin arasından biri Kur’an-Kerim, Hz. Muhammed’in Hayatı veya Temel Dini Bilgiler dersleri olacak. Bu durumda büyük ümitlerle konulan bu derslerin seçilme oranı çok düşecek, bu da “Demek ki bu dersler millet tarafından kabul görmedi” şeklinde değerlendirilecek.
Çözüm ne olabilir? Matematik uygulamaları ve İngilizce seçmeli ders listesinden çıkarılabilir… Bu dersler ihtiyaç olarak görülüyorsa asıl ders saatlerine eklenebilir. (1’er saat eklenebilir, bu yıl asıl olarak konulan bilişim teknolojileri dersi yerine 1 saat matemetik dersi konulabilirdi.
Zaten bu yıl 2. sınıftan itibaren İngilizce okutulmaya başlanacak, 5. ve 6. sınıfta seçmeli ders koymaya gerek yok.) Böyle olursa Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed’in Hayatı ve Temel Dini Bilgiler dersi daha yüksek oranda seçilecek; o zaman seçmeli dersler asıl amacına ulaşacak.
Bizden hatırlatması!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.