O yasayı değiştirin, yoksa altında kalırsınız!
Ünlü gazeteci Robert Fisk, Batı’nın “Müslüman Kardeşler” ile ilgili asıl hedefini açıkladı. Fisk’e göre “İhvan-ı Müslimin”, Mısır’da “terörist” olarak etiketlenecek. Silaha sarılması halinde ise AB ve ABD, Müslüman Kardeşler’i “terörist örgütler listesi”ne alacak. Böylece “Darbeci Firavun Sisi” rahatça koltuğunda oturup, ülkeyi “Batı adına” yönetecek!
Demek ki halkın üzerine doğrudan ateş açılıp insanların vahşice öldürülmesi, İhvan-ı Müslimin’in tahammül sınırlarını zorlayıp sabrını taşırarak silahlı mücadeleye yöneltmek içinmiş. Birkaç “silahlı eylem” olursa Batı, İhvan-ı Müslimin’i “terör örgütü listesi”ne alacak ve Sisi’yi meşrulaştıracak; plân bu.
Şimdi bunun başlıkla alâkasına gelelim.
TBMM’nde 7 Şubat 2013’te kabul edilip, 16 Şubat 2013 Tarih ve 28561 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6415 Sayılı “Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun”dan haberiniz var mı?
Bu yasa uyarınca artık T.C., “ABD’nin terör örgütü listesi”nde yer alan her örgütü “terör örgütü” sayacak ve bunlara yardım edeni “terörü finanse etmek”le suçlayıp cezalandıracak! Böyle bir yardımda bulunan şahıslar, kurum veya kuruluşlar, “terör örgütüne fon sağlamış” sayılarak, “örgüt üyeliği”nden cezalandırılabilecek.
Bu yasanın getirdiği en önemli husus, T.C. hukukuna göre “cihad”ın, zımnen “terör” olarak tanımlanmış olması.
Mezkur yasada “terörizmin finansmanı suçu”nun nasıl tanımlandığına bakarsak, durumun vahametini daha iyi anlarız. Zira; neredeyse her türlü eylemi suç olarak düzenleyen fiiller sıralanmış ve bunların işlenmesinde kullanılmak üzere “fon sağlamak” suç sayılmış. Öyle ki, sağladığınız fon suç sayılan fiili gerçekleştirmede kısmen dahi kullanılmış olsa, ya da hiç kullanılmamış olsa, sağlanan fon suç sayılan fiille ilişkilendirilemese bile, “terörizmin finansmanı suçu” işlenmiş sayılacak.
Yani yasada “insani yadımlar”ın bile “fon sağlamak” olarak tanımlanması bir yana, “fonun bir suçun işlenmesinde kullanılmış olması şartı”nın aranmıyor olması, gerçekten vahim bir durumla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Eğer herhangi bir şahıs, kurum veya kuruluş böyle bir “suç”la itham edilirse, onun bütün mal varlığı dondurulacak ve ayrıca “terör suçlusu” olarak cezalandırılacak. Tuhaf olan, bu hususta “BM Güvenlik Konseyi kararları”nın öncelikle uygulanacak olması. Ayrıca, bir kişi, kuruluş veya organizasyonun tasarrufunda bulunan mal varlığının dondurulmasına ilişkin olarak ya da başka bir cezaya dair, yabancı devletler tarafından da Türkiye’den talepte bulunma kapısının açılması.
Şimdi, ABD ve AB’nin “terör örgütü” kapsamına aldığı örgütlere bakalım:
Ebu Sayyaf Grubu, el-Aksa Şehitleri Tugayı, eş-Şabab, Ensar el-İslam, Silahlı İslami Grup, Asbat el-Ensar, Gama’a el-İslamiye, HAMAS, Harekatü’l-Cihad-i İslami, Harekatü’l-Mücahidin, Hizbullah, İslami Cihad Grubu, Özbekistan İslami Hareketi, Muhammed Ordusu, Cemaa İslamiya, el-Cihad, Libya İslami Savaş Grubu, Fas İslami Muharebe Grubu, Filistin İslami Cihad, el-Kaide, Nusra Cephesi, Mali Tevhid Hareketi, Mali Cihad Hareketi, Abdullah Azzam Tugayları, el-Guraba, el-Hicre, el-İttihad el-İslamiye, Ensar el-Sünne, Armed İslamic Group, Army of İslam, Kafkasya Emirliği, Indian Mucahideen, Cundullah.
Görüldüğü üzere ABD ve AB, dünyanın çeşitli bölgelerinde “İslami yönetim” kurulması ya da “özgürlük” için “emperyalist güçler”e karşı “cihad” eden bütün “İslami örgütler”i “terör örgütü” kapsamına almış.
Pekii... Eğer, “bizim Hükümet”in desteklediği “İhvan-ı Müslimin” de “terör örgütü listesi”ne alınırsa ne olur?
Bu yasa gereği Hükümet, İhvan-ı Müslimin’e desteğini kesmek zorunda kalır. “R4bia Selamı” bile yapılamaz. Hatta, destek veren herkesin “terör örgütü üyeliği”nden cezalandırılması icabeder.
O durumda bir savcı çıkıp bu yasaya dayanarak, İhvan’ı destekleyen gösteriler yapanlar hakkında “terör örgütü üyeliği”nden soruşturma başlatırsa ne yapacaksınız? Başbakan bile aynı soruşturmaya uğrayabilir. Böylece, “Amerika’yı hoşnut etmek için müslümanı terörist sayan bir yasa”yı çıkaran Hükümet ve üyeleri de bu “yasayı ihlal”den suçlanabilir.
Sizden sonra, “sizin kadar iyi niyetliler” gelmeyebilir iktidara ve onlar bu yasayı harfiyen uygulayabilirler. O halde ABD’yi hoşnut etmek için çıkardığınız yasayı iptal edip durumun vahametini düzeltmeli değil misiniz? ABD’ye “hayır” demenin zamanı daha gelmedi mi?
“Vebal” diye bir kavramdan haberiniz var mı? Vebali düşünmüyorsanız, kendinizi düşünün; o yasayı değiştirin, yoksa altında kalırsınız!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.