Ha yıkıldı ha yıkılacak!
Mısır’da darbenin talihi döndü. Kimse artık başarısına şans tanımıyor. İlk başta alkışlayanları çoktu. Lakin darbe tablosu ortaya çıktıkça darbecilere destek veren İslamcılar bile çark etmeye başladılar. Derin bir hayal kırıklığı içine yuvarlandılar. 25 Ocak devriminden geriye sadece kanlı sahneler kaldı. El Ahram gibi tam resmi darbe gazetecileri de 25 Ocak devrimini ‘nekse/kırılma’ olarak anmaya başladılar! Çark eden İslamcılardan birisi olan Cemal Sultan, ‘Sisi bahsi kaybetti mi?’ başlıklı yazısında Mısır’da Sisi döneminde yapılan mezalimin ne geçmişte ne de İngilizler döneminde yaşandığını itiraf ediyor. Napolyon ve generallerini arattığını yazıyor. Cemal Sultan bu zulmün ne Sisi’nin selefleri tarafından yapıldığını ne de İngilizler tarafından işlendiğini ifade ediyor. 1906 yılında Mısır’ı sallayan ve İngiliz kaynaklarında ‘The Denshawai Incident’ olarak geçen Denişvay olayı bile bunların yanında gayet sönük ve gölgede kalır. Dolayısıyla İngilizlerin yapmadığını Sisi halkına reva görmüştür. Baştan İhvan nefretiyle darbe gemisine binenler bile bu süreçte pişman durumuna düşmüşlerdir. Sisi’nin yaptığı iki dönemle karşılaştırılabilir. Bunlardan birisi Firavunlar dönemi. İkincisi de, Fransız işgali dönemidir. Mısır ordusundan emekli General Süleyman Ebu Mervan ve yazarlardan Hilmi Kaud olan biten hakkında ‘Bu, Fransız işgalinde bile yaşanmamış zulümdür’ ifadesini kullanıyorlar. Zira o dönemde Ezher’e işgalciler atlarıyla girmişlerdir. Sisi de Fransız işgalinden itibaren ilk kez camileri kundaklayan adamdır. Esat gibi cami kundakçısı ve kundakçı başıdır. İlk günlerde gece gündüz darbecilerin karargahında sabahlayan eski tüfek Muhammed Hasaneyn Heykel bile Sisi’nin kame ve çapını gördükten sonra hayal kırıklığını dile getirmiştir. Sisi, Heykel’e göre ‘Yeşil kanununu’ çiğnemiştir. İktidarı paylaşmak istememiştir. Kumar oynamıştır her şeyi kazanmak isterken her şeyi kaybetmiştir. Mısır darbesi tam olarak duvara toslamıştır. İleri gitmesi mümkün değildir. Darbecilerin balonu erken söndü.
•
Dış destek de giderek eriyor. Körfez’deki Firavun işbirlikçileri bugünü o günden görebilselerdi bırakın Sisi’yi bağrına basmayı, telin ederlerdi. Zira Sisi darbesinin Körfez’e bedeli ağır olmuştur ve olacaktır. Sisi’ye destek Körfez ülkelerinde iç ve dış gerilimi artırmıştır. Darbeye destek üzerinden avretlerini örten incir yaprağı düşmüş ve kralların çıplak olduğu ortaya çıkmıştır. Hiç yokken Türkiye gibi ülkeleri karşılarına almışlardır. İnsanlar ve aydınlar nezdinde itibarlarını kaybetmişlerdir. Yaptıklarını tashih ve telafi etme imkanı olsa tez elden bunu yapmak isteyeceklerdir. Lakin tarih önünde süngüleri düşmüştür. Ricat hattını da yıkmışlardır. Darbeye destek üzerinden kendi meşruiyetlerinin sorgulanmasının güncellenmesine hizmet etmişlerdir. Sağlam dış destek olarak geride sadece bazı Körfez ülkeleri ve İsrail kaldı. Onlar da imkanları olsa Cemal Sultan gibi çark edecekler ama heyhat! Kendilerini erken ve önceden bağladılar. Dönmeye mecalleri yok ve kendilerine yediremiyorlar. Yalnız kalan onlar. Mısır’daki darbe çökecektir. Ahmaklığından çökecektir. Buna dair birçok işaret var.
•
M. Hasaneyen Heykel Sisi’yi her şeyi elde etmek isterken her şeyi kaybeden kumarbaza benzetmiştir. Prof. Muhammed Cevadi ise Sisi’nin durumunun Kehf Suresinde bir ayete denk geldiğini ifade ediyor. Burada Musa ile Hızır Aleyhisselam arasında esrarlı ve rumuzlu yolculuk ele alınıyor. Hazreti Hızır geldikleri bir mahalde yıkılmaya yüz tutan bir duvar görüyor ve onu kaldırıyor, tahkim ediyor. Burada ‘yuridu en yankadde’ ibaresi var. ‘Duvar yıkılmak istiyor’ deniliyor. Duvar canlı olmadığından dolayı yıkılma iradesinin ona mal edilmesi müfessirler tarafından tartışılıyor. Burada kaderin bir cilvesi olarak İbni Teymiyye, İbni Arabi ile aynı zaviyeden bakarak biruhların gerçekte ziruh olduklarını beyan ediyor. Vein min şey’in illa yüsebbihu bihamdihi ayeti de buna tanıktır. Her şey Allah’ı tesbih etmektedir. Biz bilmesek de demek ki her nesnenin bir canı var. Bundan dolayı ‘her biruh, ziruhtur’ denilmiştir. Her ruhsuz nesne gerçekte ruhludur. Lakin ruhların farklı seviyeleri var. Zarifi bu ayete gönderme yaparak; Sisi’nin gayri iradi bir biçimde yıkılacağını ve başarısızlığa mahkum olacağını ifade edilmektedir. Sisi ve erkanı yine Kur’an ifadesiyle ‘huşubun müsennede’ yani yığılmış kütükler gibidir. Kehf Suresindeki ayetin gösterdiği husus darbenin yıkılmasının zorunluluk ve kaçınılmazlık arz etmesidir. Darbenin yıkılması tarihi bir zorunluluktur ve an meselesidir. Abdulaziz Kamil bunu tarihi ve güncel nedenleriyle analiz etmektedir. Darbenin en zayıf noktası ekonomik olarak dışa bağımlı olmasıdır. Cezayir gibi gerisinde petrol ve doğalgaz gelirleri yoktur. Nüfusu iki katıdır. Ekonomisi gayet kırılgandır. Darbe sürecinde daha da geriye gitmiştir. Dolayısıyla ekonomik imkanların farklılığı nedeniyle Cezayir cuntası gibi ayakta kalması mümkün değildir. İkincisi, FIS çaylak ve tecrübesizdi. İhvan ise 85 yıllık bir deneyime dayanıyor. Darbeciler mücadeleyi İhvan ile darbe arasına sıkıştırmak isteseler de darbenin görülmez ve dolaylı zararları hesaplarını bozmuştur. New York Times, 30 Ağustos (2013) gösterilerinin Mürsi’yi desteklemekten ziyade Sisi’yi hedef aldığını ifade etmektedir. Kimileri Mısır’da üçüncü bir dalgadan bahsetmektedir. Bu cılızdır ve devrimin hakiki sahibi, zorlu mücadelede ortaya çıkmıştır. Bu genelde İslami kesimler ve özelde Müslüman Kardeşlerdir. Bu çerçevede kimileri hem Sisi hem de Mürsi gitsin demelerinin bir anlamı yoktur. Darbe destekçisi Nur Partisi Lideri Yunus Muhyun, Mürsi’nin dönmesi hayal dese bile kendisi Biblavi hükümetinin çürük ve kadavradan ibaret olduğunu itiraf etmektedir. İhvan, zafer sarhoşu darbecilerin havasını indiriyor. Darbe ha yıkıldı ha yıkılacak! Eli kulağında.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.