Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Hatıra defterimden

Hatıra defterimden

Hatıralarımı aktardığım defterleri karıştırırken gözüme Lisede yaşadığım bir olay ilişti. O zamanlar hayatı kirlerden arınmış tertemiz yaşanmışlıklar olarak görürdüm. O yüzden bu olay bütün duygu ve düşüncelerimi alt üst etmişti. Olay aynen şöyleydi: Din dersi hocamız sakin, kendi halinde, fırsat buldukça gençlere İslam’ı anlatmaya çalışan bir beydi. İftira senaryosunu yazan kişi ise ateist bir bayandı. Okulumuz, manevi atmosferi ile şehrin çehresini değiştiren bir semtteydi ve sınıfın tamamı kızlardan oluşuyordu. Bayan hoca, hemen her gün, dersin bir kısmında Allaha ve Peygambere iftiralar atar ve sınıftaki kızları da buna ortak etmeye çalışırdı. Yılın sonuydu bir ay sonra okullar tatil olacaktı. Hoca hanım bir sabah okula geldiğinde, “size bir planımdan söz edeceğim ama bunu kimse ile paylaşmayacağınıza söz verin” dedi. Hepimiz susmuştuk, sınıfta benimle beraber üç kız öğrenci daha başörtülüydü. Bayan, öğrencilerden de cesaret alarak planını ayrıntıları ile anlattı ve işaret parmağını kaldırarak “bu dinci hocayı ancak bu şekilde susturabiliriz” dedi. İftira senaryosunu göre “ertesi gün öğrenciler velileri ile birlikte okula gelecekler ve veliler din dersi hocasının öğrencilere kötü gözle baktığını, tacize yeltendiğini bildiren dilekçeleri ile birlikte Müdüre gidip şikayette bulunacaklardı. O zamanlar, bu tür olaylar sık sık gündeme gelir ve hemen her gün bir Müslüman karalama kampanyaları ile gözden düşürülmeye çalışılırdı. Ama bunu bizzat canlı görmek ve yaşamak gerçekten katlanılmaz bir şeydi. Öğrenciler hocanın gözlerine baktılar ve “olur sizi kırmayız” dediler. Ön tarafta oturan bir genç kız ise, “benim de ailem dindardır ama ben modernliği savunurum, siz ne isterseniz ne derseniz ben altına imzamı atarım hocam” diyerek hocaya olan sadakatini bildiriyordu. Yaşadığım ve şahit olduğum şeyler kabul edilir gibi değildi ama bana en fazla dindar bir aileden gelen bu genç kızın tavrı dokunmuştu. Her şeyi göze alarak hocaya döndüm ve “bunu kabul edemeyeceğimi, aynı şekilde din dersi hocası da kendisi için böyle bir şey düşünmüş olsaydı, benzer tepkiyi verebileceğimi” söyledim. O zaman sen çık dedi çıktım. İki saatlik süre içinde içeride neler konuşulduğunu bilmiyorum fakat benim zihnim hala, çirkin bir iftiraya yandaş olan o genç kızla meşguldü. Çıkışta “görmediğin bir şeyi nasıl gördüm diyeceksin? Dedim. “Olsun, hocamı seviyorum, o böyle deyin dediyse görmesem de derim” dedi… Bu olay bende büyük bir etki bırakmıştı, olayı bizlere manevi ablalık yapan kimselerle paylaştım, onlar da hocaya nasıl yardımcı olabiliriz diye çareler üretmeye başladılar…

Aradan yıllar geçti, ne bu vahim olay ne de o genç zihnimden hiç silinmedi. Bir gün Fatih’te yürürken aynı genç kızla karşılaştım. Tesettüre girmiş hayatını baştan aşağı değiştirmişti. Konuştuk, hangi kitapları okuduğunda hangi hoca efendinin sohbetlerine katıldığından söz etti. Ama benim zihnimde hemen o fotoğraf canlanmış ve ona inanmakta güçlük çekmeye başlamıştım. İnsan hata edebilir ve hatadan dönebilir de ama o fotoğrafı zihnimden silemiyor ve kendimle mücadele ediyordum. Hiçbir insan geçmişteki hatalarından dolayı yargılanmamalı, önyargı ile damgalanmamalı ama ben vicdanımdaki o yarayı onaramıyor ve ona inanmakta epey güçlük çekiyordum. Oysa her insan gibi o da hata yaşabilirdi. Üstelik hayat tarzını değiştirmiş ve bu hal üzere yaşamaya gayret ediyordu. Ben de bir müslüman olarak kardeşim hakkında hüsnü yapmalı ve geçmişi geçmişte bırakmalıydım….

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Fatma Tuncer Arşivi