Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Dünya 5’ten Büyük... Her şey Olimpiyat, her yer İstanbul!

Dünya 5’ten Büyük... Her şey Olimpiyat, her yer İstanbul!

Allah nasip ederse, bugünden itibaren 6 gün boyunca Başbakan Tayyip Erdoğan’la birlikte Rusya’nın St. Petersburg şehrinde ve Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te olacağız.

Bir aksilik olmazsa 4-7 Eylül tarihleri arasında St. Petersburg’taki G-20 Zirvesi’ne katılacak, 7-9 Eylül tarihleri arasında da “2020 Olimpiyat Oylaması”nı izleyeceğiz...
Bu süre içinde, oralardan elbette “haber” göndermeye çalışacağım... Ama “Ayna” bir süreliğine olmayacak... İnşallah dönüşte “not ve izlenim”lerimi sizlerle paylaşırım...

SURİYE KONUSU G-20’DE!

Dediğim gibi;
Sizin, bu yazıyı okuduğunuz saatlerde, ben “bir grup gazeteci” arkadaşımla birlikte Rusya’nın St. Petersburg şehrinde olacağım...
Bilindiği gibi;
G-20 Zirvesi, bu yıl Rusya’nın St. Petersburg şehrinde yapılacak... “Suriye’ye müdahale”nin gündemde olduğu şu günlerde, G-20 Zirvesi “kritik bir önem” taşıyor...
Şu ana kadar, “Suriye’ye bir operasyon beklentisi” içinde olan ve “Suriye’nin askerî merkezlerinin vurulması”nı arzu eden, ancak ABD Başkanı Obama’nın; geçtiğimiz Cumartesi günü “Kongre’nin kararını bekleme eğilimi”nde olduğunu açıklamasıyla, bir anlamda “hayal kırıklığı” yaşayan Türkiye için, G-20 zirvesi, iyi bir fırsat oldu...
Öyle umuyorum ki;
Başbakan Tayyip Erdoğan, G-20’ye ev sahipliği yapan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve ABD Başkanı Obama ile yapacağı “ikili görüşme”lerde, operasyonun “dar kapsamlı” olmasını değil, “Esad’ı ve Baas rejimini bitirecek” genişlikte bir operasyon olmasını isteyecektir... Zira, “Esad’ı ve Baas rejimini alaşağı etmeyi hedeflemeyen” bir harekât; hem anlamsız olacak, hem de Esad’a güç kazandıracaktır.
Zaten, “harekâtın sürekli ertelenmesi” de, Esad’a hem zaman kazandırmakta, hem de “hazırlık yapma” imkânı sağlamaktadır.

BM’DE 5’Lİ ÇETE!

Başbakan Tayyip Erdoğan da, sürekli bunu gündeme getirmekte ve Pazar günü Haliç Kongre Merkezi’ndeki “Siirt Günleri”nin kapanış töreninde tekrar ettiği gibi, demektedir ki;
l “Suriye’de, geçici tedbirlerin asla yeterli olmadığını, olmayacağını burada özellikle hatırlatmak istiyorum. Lokal hedeflerin vurulması, nihai bir çözüme gidilmemesi, Suriye’de şartları çok daha zorlaştırır. Suriye’de etkili bir adım atılmadığı takdirde, Suriye rejimi, yeni katliamlar için, yeni insanlık dramları oluşturmak için adeta teşvik edilmiş olur.”
l “BM’yi, 5 daimi üyenin iki dudağı arasına mahkûm etmek siyaset değildir. 1. Dünya Savaşı’nın şartları içerisinde öyle bir karar alınmış diye, böyle mi devam edecek?.. Gençler ‘Dünya 5’ten büyüktür’ diye kampanya başlatmış; ben de o kampanyayı destekliyorum.”
Bu sözlerden de anlaşılıyor ki;
Başbakan Tayyip Erdoğan, gerek Obama, gerek Putin ve diğer liderlerle yapacağı görüşmelerde; “Dünya 5’ten büyüktür” temasını işleyecek ve “BM Güvenlik Konseyi’nin yapısı”nın değişmesi gerektiğini söyleyecektir...
Haa, değiştirebilir mi?..
Unutmayalım ki;
“Mermeri delen suyun gücü değil, damlaların sürekliliğidir.”
Erdoğan da, bunları söylemeye devam ederse, “5’li Çete” niye bozulmasın?..

BUNLAR, TÜRKİYE DÜŞMANI!

Dediğim gibi;
4-7 Eylül tarihleri arasında St. Petersburg’ta olacak, daha sonra da, “17 saatlik bir uçuş”un ardından Arjantin’in başkenti Buenos Aires’e varacağız...
Buenos Aires’te; 
7 Eylül günü, “2020 Olimpiyat Oyunları”nın hangi şehirde olacağına dair bir “oylama” yapılacak...
Malûm, “3 şehir” yarışıyor:
İstanbul, Tokyo, Madrid.
Şu ana kadar “en avantajlı şehir” olarak İstanbul görülüyordu...
Gelin, görün ki;
Yaptıkları iş “vatan hainliği” olarak görülebilecek bir grup “Gezi Zekâlı”nın bir “kampanya” başlattığını ve “Uluslararası Olimpiyat Komitesi”ne mektup yazıp, “İstanbul’u Olimpiyat üyeliğinden çıkarın” dediğini duydum ki, tüylerim diken diken oldu...
Şu hâle bakın;
Bir grup “Feminist, Komünist, Marksist ve Ateist” birleşip, “Budist”lerin de desteğini alarak; Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne mektup yazıp, demişler ki;
“İstanbul’un adaylık listesinde tutulması olimpiyat ideallerinin üzerine biber gazı sıkılması demektir. İstanbul’un listede tutulması bu ideallerin bombalanması demektir. İstanbul’un listede tutulması olimpiyatların ideallerine saygısızlıktır.
Bizler yaşamları tehdit altında olan İstanbullular olarak, Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nden, olimpiyatların onuruna sahip çıkmak için İstanbul’u 2020 Olimpiyat adayları listesinden çıkartmasını rica ediyoruz.”
Bu “mektup”un yanı sıra; “spor adamları”na, “gazeteci”lere ve “sinema”cılara da e-postalar atılmış...
Söyleyin Allah aşkına;
Böyle bir mektup yazmak, böyle “e-posta”lar atmak ve “Türkiye’yi kötülemek” bir vatanseverlik ya da onların tabiriyle “yurtseverlik” midir... Bu yaptıkları, düpedüz “Türkiye düşmanlığı”dır, “vatan hainliği”dir!..
Hiç şüpheniz olmasın ki;
Oylamayı “İstanbul” kazanırsa, “bunlara rağmen” kazanmış olacaktır!..
Kaybederse de;
Bu “Feminist”ler, bu “Komünist”ler, bu “Marksist”ler, bu “Ateist”ler ve bu “Budist”ler; oturup, bir yerlerine kına yaksınlar!..

KALEM İSHALİ OLANLAR!

Sadece onlar değil, onları destekleyen “saçının kılları ağarmış prostatlı medyatörler” de kına yaksınlar!..
Zira, onlar da, daha şimdiden “dezen-formasyon”a, ortalığa “kirli bilgi” püskürtmeye, “kalem ishali”ne tutulan köşelerinden “cıvık cıvık fışkırtmaya” başladılar!..
Tıpkı, “Akil İnsanlar Heyeti” üyelerine yaptıkları gibi... Malûm, o zamanlar da; “Akil İnsanlar üyeleri”nin; önce “45’er bin lira”, sonra “70’şer bin lira” ücret alacağını iddia etmişlerdi...
Açık ve net söyleyeyim;
“Bir tek kuruş almadık.”
Şimdi de, benzeri bir “itibarsızlaştırma kampanyası” açıp, diyorlar ki;
“Bu, avanta bir gezi olacak!.. Uçak paraları, otel giderleri, yemek masrafları Türkiye Olimpiyat Komitesi bütçesinden karşılanacak!.. Türkiye Olimpiyat Komitesi’nin bütçesi, halktan toplanan vergilerle karşılanıyor!.. Arjantin’e gidenler avanta gezi yapacaklar ama faturasını halk ödeyecek!”
Yuhh... Oha!.. Ve de çüşşş!..
Yalan!.. Kuyruklu yalan!..
Ve de iftira!..
Ben, hem “kendi adıma”, hem de bu geziye katılacak “meslektaşlarım” adına açık ve net söylüyorum ki;
“Bütün dış seyahatlerde olduğu gibi, bu seyahatin masraflarını da yani otel ve yemek paralarını da kendi cebimizden ödeyeceğiz... Masraflarımızı Türkiye Olimpiyat Komitesi değil, gazetelerimiz karşılayacak!”
Hiçbir yurtdışı geziye katılmayan, köşelerinde “Duran Adam” rolünü başarıyla oynayan bu “medyatör”ler, bunu elbette bilemez!.. Onların en iyi bildiği “durmak” ve etrafa “ishal savurmak”tır!..
Tekrar ediyorum; “masrafları kendi cebimizden karşılayacağız!”
Bunun haricinde kim, ne söylüyorsa “yalan” söylüyordur, “iftira” atıyordur!.. Aksini iddia edip ispatlayamayanlar “şerefsiz”tir, “ahlâksız”dır, “terbiyesiz”dir, “haysiyetsiz” ve de “müfteri”dir!..

SUAT KILIÇ’TAN SLOGAN

Yazıyı, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın sözleriyle noktalamak istiyorum...
Sayın Kılıç diyor ki;
“Olimpiyat dosyasını sene başında Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne teslim ederken Sayın Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın, Meclis Başkanımızın mektuplarına ilave 2 mektup daha teslim ettik. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin imzasını taşıyan mektupları koyduk. 
Olimpiyat meselesi bir siyasi mesele değildir. Olimpiyat meselesi siyasi görüşü ne olursa olsun, Türkiye’nin gücüne inanan herkesin milli meselesidir. Bu mesele bir Avrupa Birliği vizyonu kadar önemli.”
Ve ekliyor:
“Her yer Taksim, her yer direniş sloganı, hiçbir takımı şampiyon yapmaz... Bugün tribünler slogan atacaksa; her şey olimpiyat, her yer İstanbul, desin... Alın size slogan.”
Evet, St. Petersburg ve Buenos Aires’e iki sloganla gidiyoruz:
l “Dünya 5’ten büyüktür”
l “Her şey Olimpiyat,
Her yer İstanbul”
İnşallah, dönüşte görüşürüz...
Şimdilik Allahaısmarladık.

 

“Bu dâvâ tek ayakla yürümez” derken!.. Bu ne ayak?
Dün Ülke TV’de, Ersoy Dede ile birlikte “28 Şubat Dâvâsı”nı konuşuyorduk... Diyorduk ki; bir masa veya sandalye “dört ayak” üzerine oturur... Bu “ayak”lardan biri “eksik” olursa, masa veya sandalye bir yana eğilir, dengede durmaz!..
“28 Şubat Dâvâsı”nı da, “tek ayak” üstünde, yani “apoletli sanıklar” üzerinde tutmak mümkün değildir... Bu dâvânın “ayakta durabilmesi” için, “siyaset” ayağına da, “bürokrasi” ayağına da, “sermaye” ayağına da, “STK” ve “medya” ayağına da ihtiyaç var... Aksi halde bu dâvâ yıkılır, çöker!..
Uzu lâfın kısası; sadece “apoletli sanıklar” ile bu dâvâ yürümez... Diyorduk ki; Ersoy Dede araya girdi ve bir “son dakika” haberini duyurdu: 
“28 Şubat dâvâsı sanıklarından Teoman Koman, sağlık gerekçesiyle tahliye edildi!”
Ohh, suyundan da koy!.. 
Biz, “Sadece apoletli sanıklarla bu dâvâ yürümez” derken, “apoletli sanıklardan biri” de kurtardı paçayı!.. 
Ne diyeyim; millet dâvâ görsün!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi