Laiklerin yaratıcısı ayrı mı?
İsam Nacih’in yapıp sunduğu TRT Arapça’da Sınırsız (bila kuyud) adlı programa katılan el Ahram yazarlarından birisi Mısır’ın darbeyle birlikte neredeyse ikiye bölündüğünü ve iki halk şekline büründüğünü söylüyor. Onun eksik bıraktığını ben tamamlayayım. Onlar kendilerini İslami kesimlerden arındırırken herkesle birleştirebiliyor. Milleti İbrahim yerine Napolyon milletini yani laik millet prensibini esas alıyorlar. O millet içinde bütün azınlıklarla bütünleşebiliyorlar. Napolyon ve İngilizlerin mirası üzerinden Müslüman halka hükmetmek istiyorlar. Araçları da güç ve silah. Gerçekten de Mısır Sisi darbesiyle birlikte iki millete bölünmüştür. Elbette öncesinde de bunun belirtileri vardı. Lakin darbeyle birlikte alametler iyice zahir oldu. Milleti böldükleri gibi yaratıcıyı da laiklerin ve dindarların yaratıcısı diye ikiye bölmek istiyorlar. Belki inanamayacaksınız ama Mısır’da yaşananlar birebir böyle. Laik kesimler tanrılarını da ayırmaya çalışıyorlar. Bu dinin ayrılması değil elbette. Yoksa Kur’an, ‘leküm dinikum veliye dini’ diyor. Sizin dininiz size benim dinim bana. Bu ayrı bir husus. Fakat hiçbir yerde ‘sizin yaratıcınız size, benim yaratıcım bana’ ibaresi geçmiyor. Kimse de bunu diyemez. Evet dini konularda algı farkı ve ihtilaf kaçınılmaz lakin yine de yaratıcının tanımı konusunda farklılık olsa da insanları farklı farklı tanrıların yarattığına dair bir iddia ortaya atılmamıştır.
•
Mısır’daki ‘laik Napolyon milleti’ şimdi tanrılarını da ayırma eğilimine girmiştir. Hem de böbürlenme suretinde. Darbecilere pasif de olsa destek veren ex ihvancılardan Muhammed Abdulkuddüs bile bu eğilim karşısında kendisini tutamamış ve isyan etmiştir. Bu ayrımcı ve ayrıcı ifadelerden teberi etmiştir. Bu ibare ve ifadelerin sansür kurulunun gözünden nasıl kaçtığını sormuştur. Bu sorgu veya sorgulama boşunadır. Zira sansür kurulunun da dahil olduğu genel hava, ayrımcılığı besleme ve Mısır’da cali ve suni ikili bir millet doğurma eğilimindedir. Mısırlı müzik sanatçısı Ali Haccar yeni parçasında şöyle söylüyor: “Entüm şa’b ve ihna şa’b. Leküm rabbun ve lena rabbun.” Kur’an’daki ‘sizin dininiz size benim dinim bana’ ifadesini ‘sizin tanrınız size benim tanrım bana’ şeklinde değiştirme küstahlığında bulunmuştur. Son sıralarda Mısır’daki laik millet Kur’an surelerini de istediği gibi tahrif edebilmektedir. Bu çevreler Yasin Suresini de değiştirmişler ve bunu Sisi suresi haline getirmişlerdir (http://www.almokhtsar.com/node/193125 ). Adamlarda imanın kırıntısı ve hayanın zerresi yok! Ridde zemininden başkalarını tekfircilikle suçluyorlar. Adata ‘ben kafirim’ diye bağırıyorlar ardından da ‘bunlar bize kafir diyorlar’ diye suçlu arıyor ve onu bunu gammazlıyorlar. Tahrif ettikleri ayetlerden birisi de şudur: ‘Ve sikellezine keferu ila cehenneme zümere’ ayetiyle oynayarak ‘ve sikellezine teehvenu ila cehenneme zümera’ şeklinde tahrif ediyorlar. ‘İnkar edenler cehenneme sürüldüler’ ayetini ‘İhvan olanlar cehenneme sürüklendiler ve atıldılar’ diye değiştiriyorlar. Kendileri laik zeminden tekfir ediyorlar lakin kendi üzerlerine tekfiri kabul etmiyorlar. Allah’ın ayet ve hükümlerini reddettikleri halde Allah adına konuşmaktan utanmıyor ve sıkılmıyorlar. Bu tahrifi yapan Mısır’da bir gazete ve ismi de Savtu’l ümme…
•
Başka bir müzik sanatçısı olan Hilmi Bikr bu sözlerin denetim veya sansür kurulundan nasıl geçtiğini soruyor. Ve şunu söylüyor: “Bu sözler denetim veya sansür kurulunun gözünden kaçtıysa bu bir felaket. Kaçmadı ve buna göz yumdularsa bu daha büyük felaket ve musibet…” Mısır laik öfke yüzünden felaket denizinde yüzer hale geldi. Bu, Mısır’da yeni bir putperestlik akımından başka bir şey değil. Zat-ı zülcelala karşı dil uzatmaktan öte bir anlamı yok.
•
Ali Haccar denilen sefil yaratığın özrü kabahatinden büyük. Al Mısrı el Yevm gazetesine tepkiler üzerine yaptığı değerlendirmede baltacı sanatçı ‘siz halksınız, biz de halkız’ şeklindeki sözlerinden dolayı El Cezire’nin kendisine sataşmasını ve saldırmasını şeref payesi olarak kabul ettiğini söylemektedir. Sanki ‘siz bir halk biz bir halk ve bizim rabbiniz size bizim rabbimiz bize’ sözleri bir tek el Cezire tarafından kınanıyor. Darbeye utangaç zeminden destek verse bile Muhammed Abdulkuddus ve kalbinde hardal tanesi kadar iman taşıyan herkes de bu cüreti ve cürmü takbih ediyor. Eleştirmek bir yana bu cahiliyet artığı sanatçının haddini bildirmek gerekiyor. Allah’ın eşi benzeri olmadığına göre herhalde bu densiz Mısırlı şarkıcı olsa olsa ‘ene rabbuküm el a’la/Ben sizin en yüce rabbinizim’ diyen Firavunun peşinden gidiyor olmalı. Şimdi ki Firavun da Sisi olduğuna göre onun izinden gidiyor. Şarkı sözlerinden sonra tevilat faslında konuşan baltacı sanatçı Ali Haccar Müslüman Kardeşlerin halk olamayacak kadar küçük bir grup olduklarını lakin onların bazı tavırları tarafından kışkırtıldığı için bu sözleri kullandığını ileri sürüyor. Evet! Bugünkü Mısır’da mürtetlerin sözü geçiyor, hükmü sürüyor. Neval Sadavi, Ali Haccar gibiler sadarete yani küpeşteye oturmuş vaziyetteler. Temerrüt hareketi bizde de Gezi’ye çıkmış durumda. Türkiye’de bir gaflet anında bu Gezici veya seyyar Temerrütçülerin küpeşteye oturması halinde herhalde bizler de Neval Sadavi’nin veya Ali Haccar’ın yerinde Fazıl Say, Levent Kırca ve Ali Alabora gibilerini göreceğiz. Hayfa Vehbi adlı dansöz de tankların üzerine çıkarak Ümmü Leheb gibi sanatını icra babından oryantal kıvırtmalar yapıyor. Allah bu tür sahnelerden her yeri korusun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.