Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Allah’ın yalanlayıcısı!

Allah’ın yalanlayıcısı!

Türkiye’de önüne gelen doktor ve önüne gelen de din bilgini kesiliyor. Onların yanında Yaşar Nuri ile Zekeriya Beyaz gibi isimler bile daha seviyeli kalıyor. En kolayı galiba bu gibi ihtisas isteyen alanlarda konuşmak. Bu da bizim cesur ve onun ötesinde cüretkar ve cahil olduğumuzu gösterir. Peygamberimiz ‘iki kadı cehennemde birisi cennettedir’ diyerekten vicdanını değil de cüzdanını seçen ya da başkalarının hukuku konusunda mütecasir olan yargıçların yerinin cehennem olduğunu haber vermektedir. Keza ‘ecreukum ale’l fütya ecreeküm ale’n nar’ buyurmuştur. Dini konularda atıp tutanların cehennem ehli olduğu söylemiştir. Bu iş ilmi ehliyet istediği gibi vicdani sorumluluk da istemektedir. Bilgi temel süzgeç olmakla birlikte yeterli süzgeç değildir. İlmi temelin üzerine ahlaki temel vesaire oturması gerekir. Hatta ahlaki temel veya şahsiyet ilmi temelden önde gelir. Zira ahlaki temele haiz olan insanlar hadlerini bilirler ve ona tecavüz etmezler.

Hıristiyanlarda ve Şiilerde din adamları hiyerarşiktir. Bundan dolayı din adamları kurumlardan yetişirler. Son sıralarda seküler alanı temsil eden ilahiyatlarda okuyan ve okutan papazlar vardır. İran’da da Mutahhari gibi mollalar olmuştur. Batı’da din adamları genelde tek bir kavram altında ifade edilirler: Clergy. Bunlar din adamı sınıfını temsil ederler. Karşılarında da seküler alanı temsil eden layman’ler vardır. İslam’da böyle din adamlarının sınıf halinde kurumsallaştıkları bir mekanizma yoktur. En azından idari anlamın dışında Sünni anlayışta bulunmaz. Son sıralarda din ilimlerinin sağlıklı olabilmesi için icazet şartını arayanlar olmuştur. Bu zorlama bir şarttır. Halbuki, nice icazetsiz alimler icazetlilere ağır basmaktadır. Bu şart arama aynı zamanda tekelciliktir. Bundan dolayı Şii mukallitler hatta bazı müçtehitler Ali Şeriati’yi susturmak için bu meselelerde konuşması için müçtehit olması gerektiğini hatırlatırlar. Esasen edebi bir zeminden gelen Seyyid Kutup için de aynı gerekçe ortaya atılır. Kurum çocuğu olan Ayetullah Humeyni’nin ortaya attığı lakin ayetullahların tamamına yakınının itiraz ettiği Velayek-i fakih doktrini mesele yapmazlar ama Ali Şeriati’nin birtakım değerlendirmeleri din adamlarını rahatsız eder. Zira layman’dır. Sınıftan değildir. Bu ifademiz elbette oların her söylediğini kabul ediyoruz anlamına gelmez.

Son sıralarda din alanı serbest alan olmuş ve her önüne gelen bu sahanın süvarisi kesilmektedir. Bunlardan birisi de yabancısı olmadığınız Ertuğrul Özkök’tür. ‘Bir parçamla nurcuyum öteki azalarımla da Kemalistim’ der gibi garip ve çarpık cümleler kuran Cemal Kutay’ın son versiyonu bu adam zaman zaman ilahiyatçı kisvesiyle karşımıza çıkmaktadır. Halt etmekte veya kaş yapayım derken göz çıkarmaktadır. Ehil ve sahası olmadığı halde, Allah adına ahkam kesmektedir. ‘Allah’ın sevgili yüzde 49’u mu?’ başlıklı yazısında yine din bilginliğine soyunmuş. Lakin iki cami arasında beynamaz(binamaz) bir vaziyette yani askıda kalmış. Nakaratla birlikte ‘ Allah sessizdir’ diyor. ‘Allah’ın sessizliğini’ nereden biliyor acaba? Haşa, sürülerin sessizliğine mi benzetiyor? Allah çeşitli vasıtalarla Peygamberleriyle ve hatta kainatla konuşmaktadır. Nitekim ayette şöyle buyrulmaktadır: “Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla, yahut perde arkasından konuşur. Yahut bir elçi gönderip, izniyle ona dilediğini vahyeder. Şüphesiz O yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir(Şura: 51).” Demek ki Allah perde arkasından konuşur ama perde arkasında dünyanın işlerinin tedvirini başkalarına bırakmaz ve kainatla her zaman iletişim halindedir. Vicdanlara ve kalplere hükmetmektedir. Birçok dil aracılığıyla meramını anlatmaktadır. Diller üstünden dillere ve kalplere ve gönüllere hükmetmektedir.

Hazreti Musa kelimullah’dır ve Allah’ın en güzel isimlerinden birisi de mütekellimdir. Yunan filozoflarının nazarında, mütekellim yerine samıt/sessiz, Allah’ın isimlerinden veya sıfatlarından birisi olabilir. Aksine İslam’ın tarif ettiği Allah aktiftir (kullu yevmin huve fi şanin). Susmaz, konuşur. Ama O’nun konuşmasını anlamazsan ve susmak olarak algılarsın bu senin kusurun olur. Ertuğrul Özkök kendi kendine temelsiz felsefeler üretiyor. Saçmalama hakkını kullanıyor. Aynı zamanda boyundan büyük işlere de karışıyor. Evet! Kula kulluk yakışır ve haklı olsa bile ‘Allah benim yanımda’ demekten kaçınır. Biz onun dininin ve değerlerinin yanında olmaya çalışırız. Bundan dolayı Allah ‘en tansurullaha yensurukum’ buyurmaktadır. Allah’ın dinine yardım ve hizmet ederseniz, O da size yardımını esirgemez. Özkök aynı yazısında Papa İnnocent ve Cathar tarikatı mensuplarını tenkil etmesine temas etmektedir. Herkesin öldürülmesi emri üzerine bazıları tereddüt eder ve aralarında masum insanların olabileceği hatırlatılır. Papa’nın cevabı şöyle olur: “Hepsini öldürün. Allah günahkarları ayırır...” Bu söz bu makamda değil ama başka bir makamda doğrudur. İslam çoluk çocuk, din adamı ve kadınların öldürülmesini yasaklar. Muharipler ile masum insanları ayırır. Onun dışında bitki örtüsüne zarar vermeyi de men eder. Bununla birlikte baği ve asi bir topluluk içinde ölen masumların niyetleri üzerine dirileceklerini ifade eder. İnsan bazen hak tayfayı seçmekte yanılabilir. Yanlış ordu içindeki iyi insanlar veya yanlış bir yerde bulunma nedeniyle öldürülenler niyeti üzerine dirilirler. Hedonist ve hazperest Özkök gayri ciddi kalemini, alanına hasretsin. Ciddi işleri gölgelemesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi