Metropoll Stratejik ve Sosyal Araştırmalar kuruluşunun Ergenekon’la ilgili anket çalışmasında gözden kaçan önemli ayrıntılar var. Siyasi partiler, Genelkurmay ve medyanın bu konudaki tutumuna dair kamuoyunun tepkisi, önümüzdeki sürece ışık tutması gereken önemli ipuçları içeriyor.
Soruyorlar: Ergenekon soruşturması ve davası sürecinde siyasi partiler, Genelkurmay ve medyanın tutumunu nasıl buluyorsunuz?
‘Olumlu buluyorum’ şeklinde verilen cevaplarda Genelkurmay (yüzde 64.1), AK Parti (yüzde 52.4), Medya (yüzde 31.3), MHP (yüzde 24.1) ve CHP (yüzde 19) oy sıralamasıyla ilk beşte yer aldı.
Bu tabloyu nasıl yorumlamak lazım? önce bu kurumların soruna yaklaşık tarzını bilmek durumundayız.
Ergenekon soruşturmasının, içinde emekli orgenerallerin olduğu aşamaya gelmesinin, devlet içinde bir mutabakat olmadan gerçekleşmesinin imkansız olduğu kanaatini hala koruyanlardanım.
Ergenekon sanıklarının aralarındaki telefon görüşmelerinde veya MSN yazışmalarında sıkça Yaşar Büyükanıt ve İlker Başbuğ’a hakaret içeren ifadeler kullanmaları da kendilerine sahip çıkılmadığı düşüncesinden kaynaklanıyor.
Ayrıca, Genelkurmay’ın Ergenekon soruşturmasının başladığı tarihten kısa süre sonra 29 Ağustos 2007’den itibaren iddiaları mercek altına aldığını biliyoruz. Ortalığı velveleye vermeden ama soğukkanlılıkla sürece müdahil oldu.
Ergenekon öfke kusarken, halk, devlet içindeki derin çetelerin tasfiye girişiminden dolayı Genelkurmayı gönül liginde zirveye yerleştirdi. 27 Nisan bildirisinden sonraki en güçlü kucaklaşma yaşandı.
Derin yapılarla hesaplaşma cesareti, iktidar partisini de Genelkurmayın ardından ikinci sıraya yükseltti. Diğer bir ifadeyle, Ergenekon savcılığına vize verdi.
Ergenekon soruşturma sürecinde medyanın tüm eksiklikler ve yanlışlıklara rağmen üçüncü sırada yer alması önemlidir. Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi’nin cumhuriyet savcılarını sansüre daveti, kimi gazetecilerin Ergenekon’u sulandırma çabaları bile medyanın tutumundaki pozitif yaklaşımı, bir yere kadar gölgeleyebildi.
Halk, Genelkurmay ve AK Parti’ye oranla daha düşük düzeyde olsa da Ergenekon soruşturma sürecinde toplumun doğru haber alma özgürlüğüne katkıda bulunan medyanın tutumunu onayladı.
İki milletvekili hariç sürece pek müdahil olmayan MHP ise ‘sessiz’ kalarak, Ergenekon avukatlığına soyunan CHP’nin önünde yer aldı. Toplumun mesajı açık: Derin yapıların tasfiyesi konusunda aktif rol oynayıp demokratikleşme ve şeffaf yönetim sürecine katkıda bulunmak istemesen bile hiç olmaza sessiz kal.
Bu sonuçlar, AK Parti hakkındaki kapatma davasının sonuçlanmasından sonra yeni yol haritalarını çizen tüm kurumlara ışık tutacaktır.
Siloviki ile flört
Ankete katılanların yüzde 40.5’i Ergenekon’u bir terör örgütü olarak görürken, yüzde 48.7’si ‘hayır’ diyor. ‘Terör örgütlüğü’ noktasında birbirine yakın çıkan sonuç, bir başka soruda farklılaşıyor. Yüzde 55.2’si Ergenekon için ‘çıkar amaçlı suç örgütü’ diyor.
Bu tablodan anlıyoruz ki, halk, Ergenekon’un ‘terör örgütü’ olduğu konusunda bölünmüş ama ‘suç örgütü’ olduğu konusunda ekseriyetle hem fikir. En az onun kadar önemli sonuç şu: Halkın sadece yüzde 16’sı Ergenekon’u ‘vatansever örgüt’ olarak görüyor. ‘Vatan’, ‘millet’, bayrak’, ‘Atatürk’ gibi kutsal değer ve sembolleri kullanan Ergenekon’un çoğunluk tarafından vatansever bir örgüt olarak görülmemesi, dikkat çekicidir.
Bu sonuç, başından beri ısrarla vurguladığımız ‘Ergenekon’un milli karakterli bir örgüt olmadığı’ tezimizi teyit eden bir sonuçtur.
Gölge İktidar’da (sayfa 162) anlattığımız gibi, ‘milli hassasiyetlerle hareket ediyor’ izlenimi oluşturulsa bile yönetim kademesi, bazı yabancı istihbarat örgütleriyle bağlantılıdır. Bu bağ, siyah-beyaz ekseninde değerlendirilmeyecek kadar çok renklidir. Türkiye üzerinde, Ortadoğu’da, Kafkaslarda, Balkanlarda hesabı olan her ülke gizli istihbarat örgütünün, siyasi iktidar veya TSK üzerinde balans ayarı için kullanabileceği bu tür derin oluşumlara el atabileceğini ifade ettik.
Sonra şu tespiti yaptık: ‘Ergenekon dosyasını titizlikle irdelediğinizde karşınıza ağırlıklı olarak ABD, İsrail, İngiltere, Rusya, Almanya ve İran gizli istihbarat örgütleriyle belli belirsiz bağlantılar ortaya çıkar. özellikle Rusya ve Almanya’yı hafife almayın.’
Buna bir de Ergenekon firarisi emekli Tuğgeneral Levent Ersöz’ün Rusya’nın savunma sanayinde ihracat yapmakla yetkili tek firması olduğu öne sürülen Rosonboron Export’a danışmanlık yaptığını ekleyin.
Ayrıca, Güney Osetya’daki çatışmaya bir göz atalım. Ardan Zentürk dün Star’da ayrıntılı olarak yazdı. Güney Osetya yerel KGK Başkanı Anatoli Baranov, Rusya özerk cumhuriyetlerinden Mordovia’daki gizli servis başkanı, İçişleri Bakanı Mihail Mindayev Rusya’nın Kuzey Osetya bölgesi içişleri komisyonu başkanı, yardımcısı Vasili Lunev Rusya’nın Perm Oblast içişleri komisyonu üyesi, bölgenin askeri lideri Anatoli Barankeviç Stavropol askeri komisyon üyesiydi.
Yani, savaşın göbeğindeki Güney Osetya’da Siloviki yapılanma vardı. Zentürk’e göre bu terim, Rusçada ‘derin devlet’ karşılığı olarak kullanılıyor.
Gürcistan NATO üyesi olmaya hazırlanıyor, Rusya tepkili. Abhazya, Rusya’nın yanında Gürcülere karşı. Kafkasya’da kanlı satranç oynanıyor.
Şimdi zihnimizi toparlayıp hep birlikte şu soruya cevap arayalım: ABD’nin kan ve hayat verdiği Ergenekon’un son dönemde Rusya ile yoğunlaşan flörtü, çökertilme sürecini hızlandırmış olabilir mi?