Erdoğan, Başbuğ ve yeni dönem
Hafızalarda hala taze. Dönemin Genelkuray Başkanı Hilmi özkök’ün ‘AK Parti hükümetine ılımlı davranmak’la suçlandığı ve ‘genç subaylar rahatsız’ haberlerinin üretildiği günlerde umutlar bir sonraki başkana bağlanmıştı; Yaşar Büyükanıt’a.
Onun Hilmi özkök kadar uyumlu olmayacağı, Başbakan Erdoğan’ı zor günlerin beklediği ifade ediliyordu. Nitekim Büyükanıt’ın o dönemde gerçekleştirdiği ABD ziyaretine de bu beklentiyi besleyecek anlamlar yüklenmişti.
Yaşar Büyükanıt’ın neo-con ekiple olan sıkı temasları, AK Parti karşıtı cephede ‘İşte beklenen çatışma geliyor’ beklentisini güçlendirmişti.
Beklenen Erdoğan-Büyükanıt gerginliği gerçekleşmedi. Belki Büyükanıt Genelkurmay Başkanı olmadan önce şahsı üzerinde başlatılan tartışmalar etkili oldu.
Belki Şemdinli dosyasında ortaya çıkanlar, bu beklentileri tersine çevirdi. Belki de hepsi...
İşler o noktaya geldi ki, 22 Temmuz seçimleri ve Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olmasının ardından ‘Yaşar Paşa istifa etmelidir’ tartışması bizzat askerlerin içinde yaşandı.
Nitekim Yaşar Büyükanıt ‘Neden istifa edeyim’ diye açıklama yapmak zorunda kaldı.
2008-2010 döneminin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ.
Şimdiki soru, Başbuğ döneminde ordu-siyaset ilişkilerinin hangi düzeyde seyredeceği. Başka bir ifadeyle orduyla AK Parti hükümeti arasındaki ilişkilerin nasıl olacağı.
Bir noktaya değinmek aydınlatıcı olabilir. Terörle mücadele konusunda hükümetle ordu arasında daha öncekilerle kıyaslanamayacak bir işbirliği var. üstelik bu uyum, AK Parti’ye yönelik kapatma davası sürecinde de devam etti.
Orduyla hükümet arasındaki bu görüşbirliği, en başta CHP gibi kendisini ‘ordunun doğal müttefiki’ gibi pazarlayan aktörleri farklı noktalara itti. Diğer yandan bu türden bir ittifakı daha farklı bir ideolojik bir zeminde sunan MHP’yi de AK Parti’ye karşı daha temkinli olmaya zorladı.
Şunu söylemek yanlış olmaz. Türkiye’deki geleneksel ittifak şeması dağılmıştır. Bunun yerini geçmişteki pozisyonlarından çok daha farklı bir yerde duran aktörler almıştr.
CHP başka bir yere savrulmuştur. MHP’nin ki daha yumuşak bir geçiş te olsa benzeri bir süreçtir. Sadece durumu kabullenmesi zaman alacaktır.
Hükümetle ordu arasında gergin ve çatışmalı bir dönem bekleyenler bir kez daha hayal kırıklığına uğrayacak.
çünkü terörle mücadele konusundaki görüşbirliğinin, en başta dış politika olmak üzere farklı alanlarda karşılığı olduğunu söyleyebiliriz.
Tüm bunların, yani ortaya çıkan bu ittifakın nedeni, şu günlerde sıkça dile getirildiği gibi Başbakan Erdoğan’ın yaptığı pazarlıklar mı?
Yani Erdoğan, sözgelimi İlker Başbuğ’la olan görüşmesinde kendisinin bir daha ‘sistem’le çatışmayacağının sinyalini verdiği için mi bu noktaya gelinmiştir?
Bunu öne sürenler, galiba gerek bölgemizde, gerekse yakın coğrafyamızda olup bitenleri dikkate almıyor. Türkiye’yi önümüzdeki hafta İran Devlet Başkanı Ahmedinecad ziyaret edecek. İran-ABD krizinin doruğa çıktığı bir dönemde bu ziyaret son derece önemli.
Başka bir örnek Kafkasya’da patlak veren savaşta Rusya’nın Türkiye’ye yönelik suçlamaları. Rusya’nın parmağıyla Türkiye’yi işaret etmesi, önümüzdeki döneme dair ciddi bir ipucu. Kritik kararların alınacağı, zorlu seçimlerin yapılacağı bir dönemin eşiğindeyiz.
Dünyayı doğru okuma konusunda iddialı olan İlker Başbuğ da muhtemelen sıkça haritaya bakıp bunları değerlendiriyor olmalı.
önümüzdeki dönemi böyle okumak daha doğru görünüyor.