“Çağın İsmailleri! Bize Et Size Cennet Düştü”
Hızır’ın getirdiği kırk derde deva ilaç gibi, İsmail üstüne yazılanları alır yüreğimde saklarım. Vakti saati geldi mi, kalbe şifa bediî kelimelerle gönül tâlimi yaparım. İsmail üstüne, ulvi mânada yüreğimi kıvrandıran en fikirli cümleleri Mustafa İslamoğlu yazmış:
“Kurban, Hz. İbrahim ve İsmail’in tanıklığını çağa taşımaktadır. Bunu kimileri sembolik olarak taşır, kimileri de şu anda (...) İslâm topraklarında yaşandığı gibi bilfiil taşır, çağın İsmail’i olur. Çağın İsmail’i, çağın İsmail’leri ! Bize et, size cennet düştü.”
İSMAİL'İNİZ HANGİSİ?
İslamoğlu’nun vecd ile söylediği gibi, İsmail’den kimine et düşer, kimine de tezkiye olmuş bir imanla “cennete” düşmek nasip olur. Hâle göredir içimizdeki İsmaillerimiz. Herkesin İsmail’i zâhirde bir gibi görünse de farklıdır.
İsmail’den düşen eti yemek Şeriat’in emri. Âmenna! Fakat gaye İsmail’in etini yemek değildir; İsmail’in ve Hz. İbrahim’in imtihanındaki mânaya mazhar olmaktır.
İsteyen İsmail’den düşen eti yesin. Fakîr, İsmail’in adanmışlığına ve güzel huyuna talip. Âyetin buyurduğu üzere, “Elbette kurbanların ne etleri, ne kanları Allah’a erişmez. Fakat sizden ancak takvanız Allah’a erişir.”
Herkes kendi İsmail’ini kurban eder. İçimizde barındırdığımız İsmail’i kurban ederken neyi kurban ettiğimizi biliriz aslında.
Peki sizin İsmail'iniz kimdir? Allah'a yakınlaşmanıza mâni olan her şey sizin İsmail'inizdir. Kiminin İsmail'i, aşırı sevgi ve imanla vazgeçemeyip putlaştırdığı bir insandır. Kiminki şöhrettir, servettir, makamdır.
Bundandır ki, Hz. İbrahim’in İsmail’e sevgisi gibi gönlümüzden bağlı olduklarımız, elde edilen makam ve imkânlar, yani Allah'tan uzaklaştıran her şey kurban etmemiz gereken İsmail sûretinde engellerdir. İçimizdeki İsmail'i bilip, onu niçin kurban etmemiz gerektiğini Ali Şeriatî’den dinleyelim:
“O, oğlu İsmail’i kurban etmek için getirmişti. Senin İsmail’in kim veya ne? Mevkiin mi? Şerefin mi? Mesleğin, paran, evin, çiftliğin, araban, aşkın, ailen, bilgin, sosyal sınıfın, sanatın, elbisen, ismin, hayatın, gençliğin, güzelliğin... Hangisi? Ben bilemem. Fakat sen kendin bilirsin. Kim ve ne olursa olsun, kurban etmek için getirmelisin. Sana hangisi olduğunu söyleyemem, ama yardımcı olmak için bazı ipuçları verebilirim: İnancını ne zayıflatıyorsa, ‘gitmek’ten ne alıkoyuyorsa, sorumluluk kabul etmekten ne geri çeviriyorsa, kendi kendinle olmana ne sebep oluyorsa, çağrıyı duymana ve gerçeği itiraf etmene ne engel oluyorsa, ‘kaçma’ya ne zorluyorsa, rahatın için bahaneler bulmana ne yol açıyorsa, seni ne kör ve sağır ediyorsa... İşte budur senin İsmail’in; işte odur kurban edeceğin!.. Onu hayatında arayıp bulmalısın. Eğer Allah’a yaklaşmak istiyorsan, İsmail’ini kurban etmelisin..”
NEFSİNİZE ÇALIN BIÇAĞI, İSMAİL BİRLİKTE İÇİNİZDEKİ “BEN”İ DE KESİN
Nefsinizi kurban etmeye hazır mısınız? Hz. İbrahim gibi olmaya… Nefsinize çalın bıçağı, İsmail’le birlikte içinizdeki “ben”i de kesin. İsmailler kurtulsun. İsmail, içimizde bir yük, bir nefs, bir kötü yanımız mânasında olmasın. İçimizde tutup, sevip sarmaladığımız, bazen güzelliğinden ve hoşluğundan kopamadığımız, kimi zaman nefse dönüştürdüğümüz İsmail mânasında her şeyle kulluğumuzun imtihana çekilmesidir.
Onun içindir ki İsmail’inizi kurban ediniz ve kurtulunuz. İsmail’i kesmek demek, sevip vazgeçemediklerinizi Allah uğrunda feda etmek, yani nefsini ve iradenizi Allah’ın iradesine teslim etmek demektir.
Hz. İbrahim, Allah'a yaklaşmak için çok sevdiği oğlunu kurban etmekte zerre endişe duymaz. İsmail’ini kesmeyi göze aldığı için Allah’a yaklaşmıştı. Bir asır bekleyip sevgiyle büyüttüğü Hz. İsmail’i kurban etmekte tereddüt etmedi ve imtihanı kazandı, Allah’a dostu oldu, yani Halilullah…
Ya siz, kendi İsmail’inizi aşka kesilmiş bir imanla kesebiliyor musunuz? İsmailler, bıçağına teslim olacak İbrahimlerini arıyor.
------------------------------------
İLÂVE YAZI:
ECEL VAKTİ GENÇ İKEN GELİNCE
İslâm’da ölüm “Düğün gecesidir” dir, Hakk’a uçmaktır, ahrete intikaldir, Necip Fâzıl’ın mısraı ile “Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber.” Dinimizde ölüm güzeldir. Batılılar, laikçiler ve pozitivistler gibi ecel vakti gelince şaşırmayız. Ölüme inanırız. İçimiz yanar, yüreğimiz dağlanır muhakkak.
Türkiye Yazarlar Birliği Kahramanmaraş Şubesi Başkanı KSÜ öğretim görevlisi İsmail Göktürk’ün Kamu Yönetimi’nden talebesi, şâkirdi, Yazarlar Birliği sohbetlerinin müdavimi Hataylı Ömer Faruk Emre kardeşimiz genç yaşında bir trafik kazası ile Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Yunus Emre Hz.lerinin mısraları ile “Bu dünyada bir nesneye yanar içim göynür özüm / Yiğit iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi” içimiz yandı.
Genç yaşına rağmen çok kitap okuyan, fikirli ve zihniyeti çok sağlam biriydi. İnançlı ve mütedeyyin bir gençti.
Yazarlar Birliği Kahramanmaraş Şubesi, ailesine ve arkadaşlarına taziye dileklerini bildiriyorlar. Allah (c.c.) rahmet eylesin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.