İçimizdeki Oryantalizm
Ne diyorduk… Batının Doğunun İslam’a indirgenmişliğine karşı aldığı reaksiyer duruşun tezahürlerinden söz ediyorduk. Oryantalizm yani Şarkiyatçılık olarak bilinen teorik bakış açısının gözleme dayandırılan genellemelerine değinip Edward Said tarafından ortaya konan postkolonyal itiraza getirecektik konuyu. Maksadım başörtüsü yasağının kısmi kalkmışlığı üzerine bir iki kelam etmek.
Oryantalizmin indirgemeci ve genelleyici üslubu objektiflikten uzak gözleme dayalı taraflı kanıların tartışılamaz gerçeklermiş gibi sunulmasına imkan sağlar. Batılı görüp geçirmiştir, Doğuya seyahat etmiş, bir elinde defter bir elinde kalem notlar almıştır, Doğulu mihmandarı ile karış karış arşınlamıştır ve abartılı üslubu ile yazıya dökmüştür. Doğulu komik ama daha çok trajikomiktir onun açısından. İyidir yardımseverdir ama bu saflık derecesindedir, Doğulu handikapı olandır Batılı karşısında. Ne yapsa yaranamayacaktır Batılıya. Çünkü Batılı ontolojik bir üstünlüğe sahip olmuşluğa inanmakla çıkmıştır hikayesinin başında yola. Tartışılmaz doğruluğa konumlandırır yerini. Sonuç itibariyle Doğu ve ona ait her şey de merkezden uzağa düştüğü için birer sapma olarak addedilir.
Şimdi gelelim başörtüsü konusuna. Birkaç gün önce ABD’nin en saygın yayın organlarından biri olan NPR’da idim. Konu Türkiye’de 32 yıllık başörtüsü yasağının kalkmış olması. NPR olunca hemen kabul ettim, elbette dedim yayına. Tabii gündeme geldi Oryantalist bakış açısı. Spiker sordu, evet siz yasağın kalkmasını kutluyor bunun kadınların özgürlükleri açısından ve demokratikleşme açısından önemli bir aşama olduğuna inanıyorsunuz ancak Batıda bazıları bunu böyle görmüyorlar, İslam’ın ve örtünmenin kadını geri bıraktığını söylüyorlar. İçimden güldüm. Sessizce. Şaşırdığımdan veya bu görüşü ilk defa duyup tuhafsadığımdan değil, tam tersi çok da iyi bildiğim ve duyduğumdan ama kendi öz ülkemde Müslüman topraklarımda ve güya Müslümanlardan veya daha doğru ifade etmek gerekirse Müslüman geçinenlerden işittiğim için. Arkaik çağların karanlıkları vesaire vesaire Danıştayından Anayasa Mahkemesi’ne kadar bir yığın ucube karar bu ülkeden çıktı ne de olsa değil mi… Öyle elin kaleminden, mahkemesinden falan değil, özbeöz Müslümanım diyenlerin kararlarından çıktı. Programda gereken cevabı verdim. İslam’ın değil kadını ezmek, ona haksızlık etmek onu kul olarak eşitliğin ötesinde bir yere yerleştirdiğini, örtünmenin de İslam’a ait bir istisnai durum olmadığını dile getirdim. İkna odalarından söz ettim, yasağın yayılmacı mizacından ve bunun onyıllardır biz kadınlara nelere mal olduğunu örneklendirdim. Müslüman kadın örtüsü ile hür ve özgürdür, güçlü ve kişiliklidir dedim.
Batının Müslüman kadını böyle görmemekte ısrarı da yine Oryantalist değerler algısına dayanır. Çünkü başı açık değildir, bedeni kamusal alana “servis” edilmemiştir. Bu da onu Batılı kadından farklı bir alana çeker ki önce ifade ettiğim gibi bu normdan yani olması gerekenden bir sapma olarak kabul edilir. Ne saçma değil mi! Hal böyleyken bu saçmalığa şimdi başörtüsü yasağını kaldıran bu hükümet de destek veriyor. Şöyle ki, yasağın polis, asker, hakim ve savcılar için kaldırılmamış olması gelin Batılılar başımızın üstünde yerinizi bulun ki biz de aynı sizin gibi düşünüyoruz Müslüman kadın hakkında demek. Ne olur polis olursa, asker olursa? Dünya mı yıkılır? Eli daha mı az silah tutar yoksa Batılının ifadesi ile “eksik kafalı” olduğundan ulu orta ateş mi eder milleti öldürür(!)? Hayır. Hayır. Ama şunu yapar. Köyün başörtülü kadını cezaevi görevine. Birçok hemcinsinden daha adil ve merhametli davranır mapustakilere. Neden diye sormayacaksınız değil mi… Keza başörtülü hakim ve savcı. Şimdi itham edildiklerinin aksine diğer hemcinslerinden çok daha adil davranacaklarına adım gibi eminim. Siz de öyle! Hükümet de! O zaman bu içimizdeki Oryantalizm niye?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.