Bayram bayram mı, Mekke Mekke mi?
Bir Kurban Bayramı daha idrak ediyoruz. İslâm dünyasının bugününde bayramın ne anlama geldiğini düşünmeden edemiyoruz. Doğudan batıya İslâm dünyası kıyımlar, kırımlar, katliamlar, işgallere maruz kalıyor. İslâm dünyasının her tarafından müslümanlar hac maksadıyla Mekke’ye akın ediyor. 3 milyonluk bir kitle mukaddes beldelerde hac ibadetini yerine getiriyor. Bu vesileyle bir araya gelen dünyanın dört bucağından gelmiş müslümanlar görünüşte güçlü bir birlik şuuru resmediyorlar. Fakat, bu şuurun gerçek dünyamıza yansımasını göremiyoruz.
Suudiler bu sene, Harem-i Şerif’teki inşaat faaliyetleri yüzünden hac kotasında kısıtlamalara gittiler. Nitekim, Kâbe çevresindeki devasa yapılaşma canlı yayınları takip edenler tarafından fark edilebiliyor. Düzenlemeler bu sene hacca yetişmedi. Gelecek sene tamamlandığında nasıl bir manzara ile karşılaşacağız?
İnternette gördüğümüz resimler, Harem-i Şerif ve çevresinin nasıl bir şekil alacağı hususunda fikir veriyor.
Allah’a adanan ilk mabed olan Kâbe, dağlık ve kayalık Mekke’nin irtifaı en düşük yerinde bina edilmiş; mabudlarını yüceltmek için yüksek tepeleri seçen putperest dinlerin aksine. Yüzyıllar boyunca Kâbe ve etrafının düzenlenmesi tabii ölçüler içinde olagelmiş. Büyük binalar, yüksek yapılardan bilhassa kaçınılmış.
Suudilerin benimsediği dini görüş, Vehabilik tarihe ve tarihî olana düşman bir akım. Bu yüzden mukaddes beldelerdeki birçok tarihî eser hoyratça tahrib edilmiş, hatta yok edilmiştir. Halen ayakta kalabilenler de sırasını bekliyor!
20. yüzyılda devletleşen Suudilik, kendisinden öncesini umursamıyor. Ama kendi kısa tarihini önemsediğinden şüphe yok. Her yerde Suudi kırallarının isimleri ve resimleri var. Resimle arası iyi olmaması gereken bu anlayışın, resmi dairelerde ve işyerlerinde kıralların resimlerinin asılmasını nasıl kitabına uydurduğunun bir açıklaması olmalı.
Mekke’de sadece tarihî yapılar ortadan kaldırılmıyor, tabiî çevre de bu müdahaleden nasibini alıyor. Tepeler, dağlar düzleniyor. Modern dünya şehirlerinden bir şehir haline getiriliyor mukaddes belde. Harem’in karşısındaki saat kulesini görenler kendilerini İngiltere’de zannediyor!
Eski bir belediye başkanı şehircilik gözüyle bakınca Harem etrafındaki yapılaşma için şunları söyledi: “Kâbe’yi kuyunun içine atmışlar!”
Doğru bir tesbit: Kuyunun başına varmadan içindekini göremiyorsunuz!
Suudilere gelinceye kadar, Kâbe Mekke’nin en görünür yapısı idi. Onun etrafına yapılanlar Kâbe’yi asla örtmüyordu. Hele Osmanlıların yaptığı (önce Kanuni zamanında, sonra şiddetli bir sel yüzünden 4. Murat zamanında) revaklar, Kâbe dikkate alınarak hem daha alçak, hem de sade, basit ve süssüz olarak yapılmıştı. “Osmanlı kemerleri Kâbe’yi kapatmıyor, çevreliyor; bütünlüyor, Önemini böylece ortaya çıkarıyor.
1950’den sonra ilk Suudi yapıları Mekke ile Kâbe’nin ilişkisini kesti. Artık Kâbe Mekke’yi göremiyor, Mekke’de Kâbe’yi… Mekke Kâbe’ye hasret, Kâbe de Mekke’ye.
Son yapılaşmalar tamamlanınca, bu hasretin daha da büyüyeceğini tahmin etmek zor değil.
Nasıl bayramlarımız bayram olma vasfını kaybettiyse, Mekke’de Mekke olma niteliğini yitirdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.