Bayram Yolunda
Bayramı “iyilik” diye öğrettiler. Bu öğreti üzerine kendimi disipline ederek, hep iyileri ve iyi şeyleri göreyim diye yola çıktım.
İstanbul’dan Ankara’ya giderken, dünyanın her yan ve yöresini telefonlara taşıyan teknolojiden istifade ederek, Arafat’tan vakfe duasını izledik.
Cumhuriyet tarihi boyunca (istisnalar hariç) Diyanet İşleri Başkanlığı makamını ve muhtevasını, ilk defa yerli yerince temsil eden bir başkana sahibiz.
Rabbim Prof. Dr. Mehmet Görmez’den ve onu yetiştiren ailesiyle, hocalarından razı olsun. Şükür ki, yaptığı her işte kendisini önce Allah’a karşı sorumlu bilen birisi.
Saygıdeğer başkanın vakfe duasındaki samimiyeti gözlerimizi yaşarttı. Bayramın en iyilerindendi.
Bu arada Anadolu Ajansı’na da teşekkür etmeli. Vakfe duasını Arafat’tan canlı verdi ve dünyaya duyurdu.
*
Rızık temini konusunda iki tür insan vardır.
Birinci kısım, “rızkını kovalar, çalışır, çabalar, gayret eder” ve kazandığına şükreder.
İkinci kısım da “rızkını kovar.” Ayağına gelen kısmetleri dahi çeşitli bahanelerle teper. Bunlar da rızık kovucularıdır ve hayatları şikâyetle başlar, şikâyetle biter.
Yolda gördüğüm iyilerden ve iyiliklerden birisi de birinci kısmı temsil eden Berceste tesislerinin yöneticileri, Yusuf ile Orhan kardeşlerdi.
Hırs göstermeden, kimsenin rızkına göz dikmeden, helalinden kazanma adına açtıkları işletmelerinin her bakımdan Maaşallahı var. Ankara İstanbul arasında güvenilerek durulacak yerlerden birisi.
Yusuf ve Orhan kardeşler, sadece kendileri için rızık temin etmiyorlar tabi, işletmelerinde hali hazırda 500’ü aşkın insan ekmek parası kazanıyor.
*
Çekirdek karın doyurur mu?
Evet, rızkını kovalayan ve çekirdekten ekmek yiyen bir işletmeci de Kırıkkale Ankara yolu üzerinde, “Çitlekçi” ismiyle “ay çekirdeği” fabrikası kuran ve aynı yerde satış yeri açan “Çitlekçi”ydi.
Rızık kazanmada ve dağıtımda “Çitlekçi” de önemli iyilik örneklerinden.
*
Bayramda gördüğüm çok iyiliklerden ve iyilerden birisi de Bahçıvan Yunus amcaydı.
Boyu çok kısa olsa da gençliğinde epeyce güreş yaptığı ve güçlü kuvvetli olduğu için namı diğer “Pala Yunus,” şimdi yetmiş yaşında, beli bükülmüş fakat halen çalışmakta.
Bir aile dostumuzun bahçe bakımını yapan Yunus amca, eşini kaçırarak evlenmiş. Dolayısıyla eşinin ailesi elli yıl dargın kalmış.
Bu yıl doksan yaşına ayak basan kayınvalidesi ise elden ayaktan düşünceye kadar hiç barışmamış. Zaman öyle göstermiş ki, kayınvalide her haliyle bakıma muhtaç olmuş.
Bahçıvan Yunus amcadan başka bu insanın yükünü çekmeye kimse yanaşmamış ve Pala Yunus, kayınvalidesinin bakımını üstlenmiş.
Yunus amca, ilerlemiş yaşlarına rağmen; ne kayınvalidesinden ne de hayattan şikâyet etmiyor ve rızkını kovalamaya devam ediyor.
Ne demişler; “Ne edersen kendine, edersin kendi kendine.”
Pala Yunus da bayramda gördüğüm iyiliklerdendi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.