Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Üzüm yemekle bağcı dövmek arasındaki fark

Üzüm yemekle bağcı dövmek arasındaki fark

Demokrasinin olmazsa olmazı uzlaşma kültürüdür: Bir başka deyişle demokrasiniz, uzlaşma kültürünüz kadardır.
Bizde bu kültür eksik!
Biz “uzlaşma”ya değil, “inatlaşma”ya kilitliyiz.
Hâlbuki “inatlaşma”nın “kavga”ya çıktığını biliyoruz.
Buna rağmen kendimizi kontrol edemiyoruz, bir türlü uzlaşamıyoruz.

Çünkü “uzlaşma” konuşmayla kaimdir. Biz konuşmayı beceremiyoruz. Konuşmayı beceremediğimiz için de inatlaşma içine giriyoruz. İki cümle sonra da zaten kavga patlıyor.

Siyaseti, medyayı, meydanları kavga götürüyor.
En sert, en galiz kelimeler havada uçuşuyor.
Oysa “Öfkeyle kalkan zararla oturur” atasözü bize ait. Kavganın zararı hepimize dokunuyor.

Gezi olayları bitti derken, ODTÜ patladı. Muhalifler “Ağaçlar kesiliyor” diye feryat ederken, iktidar, “Yol yaptırmıyorlar” diye bağırıyor…
Görünüşte bir taraf ağacı yani medeniyeti, diğer taraf ulaşımı, yani yine medeniyeti savunuyor…

Taraflar ayrıntıya saplandığı için hedefi göremiyorlar.
“Bu iktidar her işi yanlış yapıyor” anlayışı, “Biz her şeyi doğru yaparız” anlayışıyla tokuşuyor.

Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, “Buradaki vatandaşın yüzde 90’ı bu işe taraftar” diye konuşuyor. “yüzde 10’u marjinal kişiler, ağzınızla kuş tutsanız bu yüzde 10’a yaranamazsınız. Burada belediyenin arazisi yok ki rant merkezi olsun. Bu yol Dikmen’e yarar. Dikmen de eylemcilerin çok olduğu bir bölge. Eylemcilere hizmet vermiş oluyoruz”…

Bunlar tümüyle gerçek olabilir. Sayın Gökçek muhtemelen yerden göğe kadar haklıdır. Ancak bu izah tarzının olayları yatıştırmadığı, üstelik rahatsızlığın giderek dal-budak saldığı da meydanda…

O zaman başka yollar bulmak gerekir…
Eğer bir izah tarzı itirazları durdurmuyorsa, başka yöntemler bulmak lâzım. Bunu bulmak da yöneticilerin görevi…

Çünkü “ben haklı sen haksız” inatlaşması toplumsal dokumuza zarar veriyor.
Teslim olmaktan, vazgeçmekten, hayırlı hizmeti yarım bırakmaktan söz etmiyorum, “üslup”tan, “yaklaşım”dan, “duruş”tan söz ediyorum.

Bu işin artık çözümlenmesi, “çatışma”nın “konuşma”ya dönüşmesi lâzım…
Çünkü “çatışma”dan değil “konuşma”dan “uzlaşma” çıkar.

Tabii önce “niyet”lere bakmak gerekiyor: Niyet üzüm yemek mi, bağcı dövmek mi?..
“İstismar edebileceğimiz her şeyi istismar edip iktidarı hırpalayalım” anlayışında olanların ikna edilmeleri elbette imkânsız…

Yine de öyle bir yaklaşım sergilersiniz ki, ard niyetlilerle halis niyetliler ayrışır. Ard niyetliler toplumsal ayaklarını ve dayanaklarını kaybederler. Gezi olaylarında bunu yaşadık. Başlangıçta destek verenlerin, sonradan, “Bu ağaç hassasiyeti değil” diyerek geri çekildiklerine şahit olduk.

Hatırlayalım: Gezi olaylarının en ateşli günlerinde hükümet “uzlaşma” arayışına girdi. Hükümet yetkilileri, hatta Cumhurbaşkanı ve Başbakan Gezi heyetleriyle görüştüler. Böylece, birkaç ağacın kesilmesini hükümetin devrilmesine giden yolun açılması olarak görenler elendi…
Halk desteğini yitirdiler…


Sonuçta kaybolmak zorunda kaldılar.
Aynı yöntem ODTÜ olaylarında da kullanılabilir.
Önce “inatlaşma”dan vazgeçmek gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi