Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Ergenekoncular... “Deve” midirler, “Kuş” mudurla

Ergenekoncular... “Deve” midirler, “Kuş” mudurla

Hikâyeyi bilirsiniz... Hani, “devekuşu”na sormuşlar ya; “Deve” misin, “Kuş” musun?.. O da, “Ben deveyim” demiş... O halde “Koş” demişler... “Ben kuşum, koşamam” demiş... “Madem kuşsun, o halde uç!” demişler... “Ben deveyim, uçamam!” demiş!..
Yani, ne “deve”liğin gereğini yerine getirebilmiş, ne de “kuş”luğun!..
Bence, aynı soruyu, “Ergenekoncu”lara da sormak gerek... Siz “Atatürkçü” müsünüz, yoksa “ulusalcı” mı?..
Ne diyeceklerini, nasıl cevap vereceklerini gerçekten merak ediyorum... çünkü bunların “Atatürkçülük”leri de sahte, “ulusalcılık”ları da!..
Aynen “devekuşu” gibiler!..
Ne “deve”ler, ne de “kuş”lar!..
Ama, şu da var:
İşlerine geldiğinde hem “deve”liği, hem de “kuş”luğu çok iyi kullanıyorlar!..

MüNAFIK, KâFİRDEN DAHA ALçAK!
Her zaman söylemişimdir:
Türkiye’nin en büyük problemi, “öyle olanlar” değil, “öyle görünenler”dir!.. İnsanlar, “yanlış” da olsa, “samimi” olarak bir yolda yürüyor ise, ondan bir zarar gelmez!..
Ama “öyle” değil de, “öyle görünüyor” ise; böylelerinden uzak durmak ve onlardan korkmak gerekir!..
“öyle görünenler” olarak “münafık”ları gösterebiliriz...
Bakınız, Kur’an-ı Kerim’de “3 sınıf insan”dan söz edilir... “Mü’min”lerden, “Kâfir”lerden ve bir de “münafık”lardan!..
Ve buyrulur ki;
“Münafıklar, kâfirlerden daha tehlikeli”dir!..
Ve hatta, “daha alçak”tırlar!..
Niçin?..
çünkü, “kâfir” olanı herkes bilir ve ona göre tavır alır... Ama “münafık”lar; kâh “Müslüman” görünürler, kâh “kâfir”lerle iş tutarlar!..
Yani, “fırıldak”tırlar!..
Dolayısıyla, onlara “güven” olmaz!..
Aynı tehlike, “Atatürkçüler” için de geçerlidir...

“ULUSALCI GEçİNEN”DEN KORK!
Zira, her zaman yazdığım gibi;
Bu ülkede, “Samimi Atatürkçüler” evet vardır...
Ama, “Atatürkçü geçinenler” ile “Atatürk’ten geçinenler”in sayısı da yabana atılmayacak kadar çoktur!..
Aynı yargı, “Ulusalcılar” için de geçerlidir...
Gerçekten de; “Türkiye’nin bağımsızlığını ve bağlantısızlığını” savunup, bu ülkenin “peyk” olup “sömürülmesi”ne karşı çıkan ve bunun da gereğini yapan “samimi ulusalcılar” vardır...
Ama, bunun yanısıra;
“Ulusalcı geçinenler” de vardır... Hem, “Emperyalist ABD’nin Türkiye üzerindeki baskısına hayır” diye nutuk atarlar, hem de “ABD’nin sembolü” olan “Coca-Cola”yı içmekten, “Marlboro”yu tüttürmekten geri kalmazlar!..
Kıçında “Bluejean” kot!..
Ayağında “Caterpillar” bot!..
Bu ne perhiz, bu ne turşu!..
“Ulusalcı geçinenler” böyledir işte!..
Bir de “Ulusalcılıktan geçinenler” var ki, onları hiç sormayın!.. “Ergenekon İddianamesi”ne yansıyan ve 4 Ağustos günü de Vakit’te yayınlanan “telefon konuşmaları”ndaki “diyalog”ları hatırlarsanız, ne demek istediğim daha iyi anlaşılır...
Bakın, “milletin tavrı”nı konuşan ulusalcılar, “millet”le ilgili neler diyorlar:
“... Vallahi, ben razıyım ya!.. Düşman silâhı ile gelse, PKK gibi ırza-namusa tecavüz etse!.. Bu öKüZ MİLLET o zaman belki ayılır!”
Ve başka “nezih”(!) ifadeler:
“çok inek var şu memlekette!”
“İnekleri sağ sağ, hiç bitmiyor!”
¥ “..İyi belki savaş çıkar da o kuyumcuları muyumcuları soyak o adamları!.. Valla banka mankalara girek, belki millet savaş telaşına düşer a..na k..ım yaralı ölü biz de gidek bankaları soyarık a..na k..ım!.. Benim derdim o!.. Yoksa ne s..rim ben Türkiye’yi a..na k..ım he?”
Şu sözler de “ulusalcı lider”lerden emekli Albay Fikri Karadağ’a ait.
Kuvayı Milliye Derneği Başkanı olan emekli Albay Mehmet Fikri Karadağ, kendisi için mücadele ettiğini söylediği ve silah üzerine yeminler ederek koruma ve kollama sözü verdiği Türk halkı için bakın Türkçe’deki hangi ifadelerden yararlanıyor:
“...Vallahi bunlarla uğraşacak halim yok. Bu şerefsiz milletle ne uğraşacam ya!.. Hırsızlığı kabul etmiş, haramı helal kılmış topunun a..na k..yım... Soysuz değilsen, eşkıya değilsen bence itibarın yok!..”
Bu “diyalog”larla ilgili hiçbir yorum yapmadan, sizlere soruyorum:
Bunlar, “ulusalcı” mıdır, “ulusalcı geçinenler”den midir, yoksa “ulusalcılıktan geçinenler”den mi?..
Bir başka şekliyle sorarsak;
“Devekuşu” mudurlar, yoksa “deve” veya “kuş” mu?
Ama, şurası bir gerçek:
“Malı iyi götürüyorlar!”

ATATüRK İSTİSMARININ BELGESİ
Tam bunları yazıyordum ki, muhabir arkadaşlar bir “haber” getirip, koydular önüme..
Buyrun; önce haberi okuyalım:
“Ergenekon sanıklarının, “Atatürk’ü nasıl istismar ettiklerini belgeleyen ibret verici konuşmalar” iddianameye yansıdı.
Ergenekon terör örgütü üyelerinin Atatürkçülüğü maske olarak kullandıklarına en güzel kanıtlardan birisi de Kuvayı Milliye Derneği Başkanı emekli Albay Fikri Karadağ ile Teşkilat Başkanı Hüseyin Görüm arasındaki telefon görüşmeleri oldu.
Derneğin genel merkezinin bulunduğu Kadıköy’deki bina, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait Milli Emlak’tan kiralanmıştı. Ancak kira borçları ödenmeyince Milli Emlak, binayı tahliye etmek için harekete geçti. Bunun üzerine Karadağ ve Görüm arasında şu ibret verici konuşmalar yapıldı:
Fikri Karadağ: Gelen giden var mı?
Hüseyin Görüm: Sabahleyin iki tane avukat geldi buraya. Müze yapıyoruz. Bizim ıvır zıvırlar var ya, böyle tarihi şeyler. Orta kata koyuyoruz. Eğer öyle bir şey, yani kapatma şekline gelirse, Atatürk’ün müzesini kapatıyorlar şeklinde bütün her şeyi yığarız diyor, kimse bir şey yapamaz diyorlar.
Fikri Karadağ: Aynen yapsınlar, şimdiden başlasınlar. Onun için gereken ne varsa hemen gelip yarın imzalayayım, yazsınlar, müze haline dönüştürdük burayı falan diye.
Fikri Karadağ: Kuvayı Milliye Atatürk Müzesi diye oraya bi kağıda bir şey yazdırın. O bizim eski çerçevelerden bir tanesine koyun, cama asın kenara. Oraya bir hikaye yazdırın şeye, dersiniz, Atatürk Misak-ı Milli kararlarını bu binada almıştır diye. O şeyin altına da yazın, asın dışarıya.”
“Atatürk istismarının geldiği nokta”yı görüyor musunuz?!?
Bunun adı “Atatürkçülük” değil...
Bunlara “Atatürkçü geçinenler” de denilemez!..
Bunlar var ya bunlar; resmen ve alenen “Atatürk’ten geçinenler” taifesinden!..
Şu hale bakın... Kiraladıkları binanın parasını ödemedikleri gibi; “binadan çıkmamak” için sahtekârlık yapıp “Atatürk’ün adı”nı kullanıyorlar!..
Bir kağıda “Kuvayı Milliye Atatürk Müzesi” yazıp, duvara asacaklar ki, “binada beleş oturmaya” devam etsinler!..
çıkarmaya kalkarlarsa da, “cayırtı” hazır:
“Atatürk’ün müzesini kapatıyorlaaaar!!!”
Size bir şey söyleyeyim mi;
“Atatürk”e en çok zarar verenler kimlerdir biliyor musunuz?.. İşte bu “Atatürk istismarcıları”dır!..
Yani, “Atatürk’ten geçinenler!”

SALİHLİ’DE CHP NASIL KAZANDI?
Şimdi sizlere bir “olay”dan ve bu “olayın kahramanı”ndan bahsedecek, sonra da soracağım:
Bu vatandaş, “hangi sınıfa” girer?..
“Atatürkçü”ler sınıfına mı, “Atatürkçü geçinenler” sınıfına mı, yoksa “Atatürk’ten geçinenler” sınıfına mı?..
Efendim, önce olayı anlatayım:
Bütün Türkiye’de olduğu gibi; 28 Mart 2004’te benim ilçem olan Manisa/Salihli’de de “mahalli seçim” yapılır...
Seçimler öncesinde, bildiğim kadarıyla AK Parti ile MHP arasında bazı görüşmeler yapılır, ancak anlaşma sağlanamaz!..
İşte bu “anlaşmazlık”, seçim sandığına da yansır!..
Sizin anlayacağınız;
“AK Parti-MHP anlaşmazlığı”ndan CHP yararlanır ve aradan sıyrılıp, “belediye başkanlığı”nı kazanır!..
Lütfen tabloya dikkat:
AK Parti: 11 bin 797
MHP: 10 bin 241
Gördüğünüz gibi, her iki partinin “toplam” oyu “22 bin” civarındadır... Gelin görün ki; aralarında anlaşma sağlanamayınca 16 bin 354 oy alan CHP’li Mustafa Uğur Okay, aradan sıyrılıp, “belediye başkanı” olur...
Evet, çoğunluk “yüzde 46.3”tür ama başkan “yüzde 34.4” oyla seçilir!..
Şimdi diyeceksiniz ki;
“CHP’li Mustafa Uğur Okay’ın Salihli’ye Belediye Başkanı olmasıyla Atatürkçülüğün ne alâkası var?”
Alâkası şurada:
CHP’li Başkan’ın, göreve başlar başlamaz, ilk işlerinden biri “Salihli Kent Meydanı”na bir “pano” astırmak olur.
Meydan, yeni belediye binasının tam karşısındadır ve birçok etkinlik de “Kent Meydanı”nda yapılmakta, dolayısıyla birçok kişi o “pano”yu görmekte, panoda yazılanları okumaktadır!..

PANODAKİ O SöZLER
Kupürden de göreceğiniz gibi, o irice panoda, “Atatürk’e ait” şu sözler bulunmaktadır:
“Ben, manevî miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum...
Benim manevi mirasım bilim ve akıldır. (...)
Beni benimsemek isteyenler; bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar!”
Hemen söyleyeyim; “Ayet”in, bir “Allah kelâmı” olduğunu gayet iyi bilen Atatürk, bu sözü söylemekle; kendisini hâşâ “Tanrı” ve “Peygamber” gören “dalkavuk” ve “yalaka”lara cevap vermiş ve “hayır” demiştir!..
“Akıl ve ilim yolu”nu tavsiye ederken; kimbilir, belki de “ancak akıl sahiplerinin Müslüman olabileceği” gerçeğine vurgu yapmak istemiştir!..
Peki, CHP’li Başkan Mustafa Uğur Okay, o “pano”ya bunları yazdırmakla ne yapmak istemiştir?..
Yapmak istediği, “Kraldan fazla kralcılık”tır, yani “Atatürk’ten fazla Atatürkçülük”tür!..
Ne var ki;
“Atatürkçülük” yapmaya çalışırken, Atatürk’ü “dinsiz” olarak gösterdiğinin farkında bile değildir!..
çünkü o panoda yazılanları okuyan insanlar; Atatürk’ün, “Allah kelâmı”na karşı çıkan “dinsiz biri” olduğunu zannedecektir!..
Oysa Atatürk, bu değildir!..
Bu, “Atatürk’e iftira”dır!..
Yazının en başında dedim ya;
Atatürk’e en büyük kötülüğü yapanlar, “Sözde Atatürkçüler” veya “Atatürkçü geçinenler”dir!.. “Atatürk’ten geçinenler” ise, işin zaten “ticaret”ini yaptıklarından, onları kaale bile almıyorum!..
Uzun lafın kısası;
Atatürk’ü, ilk önce “Atatürkçü”lerden ve “Atatürkçü geçinenler”in elinden kurtarmak gerekir!..
çünkü onlar, “Atatürk’ün mirasçısı” değil, “Atatürk’ün mirasyedileri”dir!..
Evet, Atatürk’ün mirasını “rant”a çevirenlerdir!..
Hem de, “Atatürk’e iftira” atarak!..
Kimi “müze”(!)lerle, kimi “pano”larla!..
=======================
“Bırakın Sünniler ölsün!”
Bugünkü sürmanşetimizde yer alan "Ergenekon derinleştikçe PKK azıyor" başlığı dikkatinizi çekmiş olmalı... Bu başlık, "son derece önemli bir tesbit"tir... Ve aynı zamanda; "Ergenekon ile PKK arasındaki bağlantı"yı gözler önüne sermektedir!..
Gerçekten de öyle değil midir;
Ne zaman ki Ergenekonculara yönelik "operasyon"lar başlamış, ne zaman ki "iddianame" açıklanmış ve ne zaman ki iddianame "kabul" edilip, duruşma tarihi ilân edilmiş; "PKK'nın saldırıları" da artış göstermiş!..
Tüm bunlar bir yana da; dünkü "cenaze töreni"ndeki "görüntü"ler çok düşündürdü beni...
Sanıyorum, birisi "Şehit Yarbay'ın annesi"ydi... Diğer "ana"lar da... "Tepeden tırnağa tesettürlü"ydüler... Demek oluyor ki; "Şehit Yarbay" da, diğer şehitler de "dindar" insanlardı...
O fotoğrafları görünce;
"Ergenekonculara verilen talimat" geldi aklıma...
Verilen "o talimat" şöyleydi:
"PKK'ya karşı savaşanlara el altından şu mesajı gönderin: Sakın ha ölmeyin, bırakın Atatürkçü olsa da, Sünniler ölsün!"
Durum budur... Yorumu sizlere bırakıyorum!..


Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi