Ödül siyaseti, siyaset ödülü
Cumhuriyetin 90. Yılındayız... Cumhurbaşkanlığı 2013 Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri açıklanmış.
90 yıl önce Cumhurbaşkanlığı’nın “ödül” verdiği açıklansa idi, muhakkak pehlivanlara, güreşçilere ödül verildiği akla gelirdi.
Çünkü “ödül” (öğdül, öndül) denilen şey pehlivanlara verilirdi!
Her neyse, pehlivanlığı mecazi olarak düşünebiliriz; dolayısıyla, mükafat yerine “ödül” diyebiliriz! Kelimenin bu anlamda kullanılması ancak 1960’lara doğrudur.
Cumhurbaşkanlığı kültür ve sanat büyük ödülleri 1995’te verilmeye başlanmış. İlk ödülleri Süleyman Demirel vermiş demek ki. Ondan sonraki cumhurbaşkanı her ne hikmetse, bir süre ödül vermemiş. 2005’te verdiğinde de, Demirel dönemindeki muhtevanın devam ettiği görülüyor. Hazretin döneminde tek; bu yıl ödül verilmiş!
Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı, ödüllendirme konusunda bir istikrar dönemi. Her yıl veriliyor ve her yıl belirli alanlarda veriliyor.
Mücazat, cezalandırma, nasıl bir siyasetse, mükafat, yani ödüllendirme de bir siyasettir. Hele de devletin tepesi ödül veriyorsa, siyasî bir yönü olabilir. Bazı yöneticiler, kendi zihniyetindekileri ödüllendirir. Necdet Sezer gibi. Bazıları da, farklı kesimlerin ödüllendirilmesi yolunu seçer. Mevcut cumhurbaşkanımız döneminde daha geniş bir yelpaze gözetildiği ortaya çıkıyor.
Bu sene, müzik ödülünün Ahmet Kaya’ya verilmesi uygun bulunmuş. Biraz önce söylediğimiz ödül siyasetinin bir sonucu bu!
Ahmet Kaya’nın ne şahsiyeti, ne de sanatçı yönü ile ilgiliyiz. Bu konularda bir değerlendirme yapmak durumunda da değiliz.
Siyaseten ödüllendirme, ödülü aşan bir uygulamadır.
Bugüne kadar Cumhurbaşkanlığı ödülleri, hep yaşayan şahsiyetlere verildi. Bu kural, teamül, prensip ne ise, neden çiğneniyor? Bunu anlamak mümkün değil.
Eğer Cumhurbaşkanlığı, Ahmet Kaya ile ilgili bir mesaj vermek istiyorsa, bunu istikrarlı bir ödül sistemi içinde yapmamalı idi. Başka bir yol, başka bir formül bulmalı idi.
Gadre uğramış bir sanatçının vefatından sonra iade-i itibar maksadıyla ödüllendirilmesi, ödül sistemini çökertecek bir başlangıç olabilir. Türkiye gadre uğramış çok sayıda şahsiyete sahip. Bunların Ahmet Kaya yöntemi ile iade-i itibar için ödüllendirilmesinin yolu açılmıştır. Bu yanlış sürdürülmeyebilir. Ama sürdürülmesi için bundan sonra sağdan soldan baskılar da beklenebilir.
Bir ödüllendirme sistemi kurmak zor. Çünkü kural koymak ve koyduktan sonra o kuralları sürdürmek zor!
Kitap hattı: Diyarbakır Ansiklopedisi
Son yıllarda şehir kitapları yayınında ciddi artış var. Bazı şehirlerimiz ansiklopediler yayınlıyorlar. Konya Ansiklopedisi’ni Konya Büyükşehir Belediyesi, Kayseri Ansiklopedisi’ni ise Kayseri Büyükşehir belediyesi yayınlıyor. Kâr amaçlı bir yayın olmadığı için, kamu kurumlarının böyle yayınları üstlenmesi doğru bir uygulama.
Diyarbakır Ansiklopedisi’nde Diyarbakır Büyükşehir belediyesinin katkısını boşuna aradım. Onların bu taraklarda bezi yok. Belki de böyle yayınların yapılmasından rahatsız bile oluyorlar. 5 Ciltlik Diyarbakır Ansiklopedisi’nin yayıncısı, editörü İhsan Işık. Daha önce 3 ciltlik Yazarlar Sözlüğü, 10 ciltlik Yazarlar Ansiklopedisi gibi eserler yayınlayan İhsan Işık, geçen sene de Türkiye Ünlüleri Ansikilopedisi’ni çıkarmıştı. Gayretleri var olsun!
Diyarbakır, Türkiye’nin önemli kültür şehirlerinden biri. Edebiyat, düşünce, sanat alanında Diyarbakırlı, Âmidî çok sayıda büyük şahsiyet var. Osmanlı döneminde bu önemini korumuş, belki Cumhuriyet döneminde biraz geri plana düşmüş ama Diyarbakır Ansiklopedisi şehrin kültürel envanterini bir daha gözlerimizin önüne seriyor. Çok sayıda yazarın katkısıyla hazırlanan bu Ansiklopedi’nin birinci cildinin ilk sayfasına yine Diyarbakır üzerine çalışmaları, yazıları ile tanıdığımız Mehmed Ali Abakay’ın resmi ve biyografisi ile karşılaşmak hoş bir sürpriz oldu. Soyadı ona böyle bir öncelik sağlamış!
(Diyarbakır Ansiklopedisi, Elvan Yayınları, 0312 229 88 84)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.