Hadi Uluengin’e acıyorum
Sakil kaçtı... Doğrusu ‘Hadi Uluengin’e üzülüyorum’ olacaktı ama, baktım daha dikkat çekiyor ve okurları meraka yöneltiyor, ‘acıyorum’ ifadesini aynen muhafaza ettim.
Hadi Uluengin kusuruma bakmasın...
Kusuruma bakmazsa, bir şey daha söyleyeceğim.
Boşa kürek çekiyor... ‘Süper yazar’ dolduruşuyla ortalığa salınan ama kısa sürede (Engin Ardıç’ın kulakları çınlasın) dincilerin ve ikinci cumhuriyetçilerin ‘şamar oğlanına’ dönen arkadaşa, Prens Sabahattin’in esasında ne biçim bir insan olduğunu anlatmak için boşuna uğraşıyor.
Birincisi:
Bu arkadaşın en önemli meziyeti anlamamak...
İkincisi:
Bilmeden ahkám kesmek...
üçüncüsü:
Cehaletle yazıya kalkışmak...
Dördüncüsü:
Nezahetten nasipdar olmamak...
Diyor ki Uluengin, ‘Ulusalcı neo-ittihatçılar tarih dersine kalkıştıkları zaman ağlayasım geliyor.’
Bence gülsün.
Söz konusu arkadaşı fazla ciddiye de almasın.
Prens Sabahattin’in darbeciliğini kanıtlamak için bin dereden su getiren, kendilerine ‘solcu-özgürlükçü’ diyenlerin darbeciliklerini hiç görmeyen, takım tutar gibi darbe tutan, sırf Tarık Akan’ın babası öyle dedi diye 27 Mayıs’ın ne muhteşem bir ‘kalkışma’ olduğunu yazan, bir entelektüele yakışmayan cehalet örnekleri sergileyen, buna rağmen ‘entelektüel’ sıfatını sağda solda gezdirmekten utanmayan bir adamın neresini ciddiye alacaksın?
Hadi Uluengin’e ufak bir tüyo:
Bu arkadaş her topa girmiyor.
çok kurnaz...
Kendisine cevap verme ihtimali bulunan adamlara sataşmıyor. Mesela, Engin Ardıç’la bu satırların yazarına hiç ilişmiyor. Ama, Hasan Cemal, Taha Akyol, Şahin Alpay gibi, ‘efendilikleriyle’ maruf adamlara ceffelkalem dalıyor. çünkü, ciddiye alınmayacak ve ona da ‘Gördünüz mü? Bana cevap veremediler. Nasıl çürüttüm onları!’ diye hava basma fırsatı doğacak.
Bir de ölmüşlerin arkasından laf ediyor.
Mesela, durduk yerde rahmetli Kemal Tahir’e, İdris Küçükömer’e, Hilmi Ziya ülken’e filan sataşıyor.
Kendi kendine ‘Kemal Tahir ve İdris Küçükömer balonunu’ patlatıyor.
Bu balon patlatma işini de şöyle yapıyor:
Kemal Tahir mi? Pöh.
İdris Küçükömer mi? Ciddiye almam.
Hilmi Ziya ülken mi? Hiç okumam.
Balon patlatıyor ama, ‘minare’yle ‘kule’yi ayıramıyor... ‘Müezzin’i ‘şarkı okuyan adam’, Kur’an tilavetini ‘ağıt’ diye çeviriyor.
üstelik cahil...
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası mensuplarının ‘Hilafetçi’ oldukları gerekçesiyle Atatürk’ün çevresinden uzaklaştırıldıklarını, Milli Görüş iktidarının 40’lı yıllarda CHP Kongresi’nde planlandığını yazıyor. Sabetay Sevi’yi de, Hahambaşılık yapan Sabetay Levi’yle karıştırıyor.
Bir yazısında, ‘çağdaş demokrasi için gerekli kurumların birçoğunun tek parti döneminde kurulduğunu’ iddia etmişti.
Engin Ardıç ‘Bunlardan iki tanesini say bakalım!’ dedi.
Sayamadı.
Bu cürmünü hatırlatanlara da, entelektüel terbiyesine yakışır karşılıklar verdi: Leş kargası, sırtlan, kapıkulu, mide bulandırıcı güruh, suratsız, rezil, kuş beyinli, snop, ahmak...
İşte Aydın Doğan’ın maaşa bağladığı entelektüel...
İşte düzeyi...
Hadi Uluengin bu adama laf anlatmaya uğraşıyor.
Gel de üzülme.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.