Ayakta Uyuyanlar
Yatakta uyumak gayet tabiî. Peki, yürürken, koşarken, konuşurken, yemek yerken, çalışırken ayakta uyuyanlara ne demeli?
En çok, uyuyan Müslümanlara üzülüyorum.
Âhir zamanda yaşıyoruz. Dünya fitne fesat yangın ve zelzeleleri içinde, onlar az çok uyarılmışlar ama uyuyorlar.
Her devirde para, zenginlik hırsı olmuştur ama bu devirdeki korkunç, dehşetli boyutlarda.
Okulların, üniversitelerin sayısı çoğaldıkça, ilim ve fenler sözde ilerledikçe gaflet, dalalet=sapıklık ve cehalet karanlıkları daha da koyulaşıyor.
Dünya sapıklıklar içinde menzil-i maksuduna gidiyor.
Para putperestliği insanlığı sarmış.
Dinimiz mü’minlerin tek bir Ümmet olmasını, birliği emr ediyor. Uyuyanların birlik, Ümmet olma konusunda bir teşebbüsleri yok.
Dinimiz kadın erkek her Müslümanın ilmihalini öğrenmesi farzdır diyor. Uyuyanların bundan haberleri var mı?
Kur’an bu dünya fanidir, bir oyalanma yeridir, bir tarladır, bir imtihan salonudur; âhirete hazırlanınız, büyük yolculuk için azık toplayınız diyor. Bizim akıl ve fikirlerimiz başka konularda.
Müslümanlar ileride başlarına gelecekleri bilseydiler, sabah namazı vakitlerinde uyuyabilirler miydi?
Hiç mübalağa etmiyorum, abartmıyorum, uyurgezerlere dönmüşüz.
Bundan birkaç hafta önce İstanbuldaki bir üniversitede bir kız öğrenci bayıldı, yere yığıldı. Koşuşturmalar, revire götürmeler, falan filan. Niçin bayılmış kızcağız? Açlıktan açlıktan… Üniversitenin verdiği yemeği yiyebilmek için iki lirası yokmuş. Biz uyanık olsaydık, o kızcağız bu kadar dara düşebilir miydi. Beride iki lira bulup yemek yiyemeyen ve açlıktan bayılan fakir kız, ötede altı yerden burs ve kredi alan küçük mücahid… Vah vah.
İnsanlar, uyuyan Müslümanlar bir gün gelecek uyanacaklar ama çok geç kalmış olacaklar.
Birilerinin biz uyumuyoruz, birkaç sene içinde rantlandık büyük servetler edindik, biz çok uyanığız diyeceklerini biliyorum. Onlara sözüm: Asıl en derin uykuda olanlar sizlersiniz. Göreceksiniz.
(İkinci yazı)
Âhir Zaman Depremleri
SABAH gazetesinin sitesinde bir fotoğraf. Bundan on küsur sene önceki dehşetli zelzeleden sonraki ibretli bir manzara. Kubbeli bir cami, minareleriyle birlikte dimdik ayakta duruyor. Etrafındaki bütün betonarme apartmanlar tuz buz olup yıkılmış. Sadece büyük bir blok apartmana bir şey olmamış. Bu apartman camiden de büyük ve yüksek…
Öteki apartmanlar da, yanlarındaki yıkılmayan cami ve bina gibi sağlam yapılmış olsaydı, bu kadar yıkım ve ölüm olmayacaktı.
O çürük binaları, yapılırken gereği gibi kontrol etmeyen ve inşaat bittikten sonra ruhsat veren belediyeler, hırsız ve katil müteahhitler maalesef cezalandırılmadı. (Namuslu, vicdanlı, ahlaklı, faziletli, doğru, dürüst müteahhitleri ve belediyeleri tenzih ederim…)
Yalovada bir tek müteahhidi hapse attılar, ötekiler serbest kaldı. Hamamın namusu!
Bütün uzmanlar yeni bir zelzeleye hazır olunuz diye uyarıyor.
Bir ara İstanbulun çeşitli yerlerine konteynerler içinde zelzele merkezleri kurmuşlardı. Bu merkezlere cihazlar alıp birilerine para kazandırmışlardı.
Zelzele seminerleri, toplantıları, konferansları yapmışlardı.
İstanbul dev şehir depremini bekliyor ama ciddî tedbir ve hazırlık var mı?
Büyük bir depremden sonra evleri yıkılan milyonarca vatandaş hangi alanlarda çadır kuracak? Onlara nasıl ekmek, yemek ve su verilecek? Yaralılar nasıl tedavi edilecek? Ulaşım nasıl sağlanacak? Yağma hareketleri nasıl önlenecek? Hayatını kaybedenler nerelere gömülecek?
Çok basit bir soru: Sokaklara dökülmüş bunca vatandaşın tuvalet ihtiyaçları nasıl karşılanacak?
Zelzeleden sonra yardım bahanesiyle büyük filosunu gönderecek olan mâlum devletin bölgeyi üstü kapalı işgaline karşı nasıl tedbirler düşünülüyor?
Bazı devletlerin elinde depremleri tetikleyen teknik varmış. Bu iddia doğru mudur? Doğruysa alınacak bir tedbir var mıdır?
Toplumun, medyanın, düşünenlerin, başı çekenlerin gündeminde deprem maddesi var mıdır?
Biri yılışık yılışık gülerek şöyle diyor:
Bırak bu iç karartıcı deprem hikayelerini… Biraz neşeli ol. Bak Tv’de bir mankenin birden donu düşüverdi, öbür mankenin askısı koptu memesi göründü… Üniversiteli kız, yurt tuvaletinde gayr-i meşru çocuğunu doğurdu, zavallı bebeği öldürdü, başını kesti, cesedini buz dolabına koydu, ne meraklı değil mi?.. Futbolcuların seks hayatı… Şarkıcılar, türkücüler… Müstehcen yayınlar…
Bunca magazin haberi ve azdırıcı resimler varken zelzele ile uğraşılır mı?
Vezüv’ün patlamasından önceki Pompei ve Herculanum.
Buzdağına çarpmadan önceki Titanic.
Sodom Gomore.
Bu kadar çalgı çengi, raks, dans, içki, fışkı, hayuhuy, hengâme gürültüsü içinde zelzelenin ayak sesleri duyulur mu?
Âhir zaman depremleri… Geliyorum derler ama kulak veren çıkmaz.